22 Ocak 2015 12:54

Boyhood: Sokakta En Son Oynayan Neslin Filmi

Altın Küre ödüllerinde en iyi film ödülünü kazanan bu filmin, 13 yıllık bir emeğin ürünü olması açısından sinema tarihine adını yazdırdığı kesin

Paylaş

Before Sunrise (1995), Before Sunset (2004) ve Before Midnight (2013) üçlemesinin yönetmeni olan Richard Linklater’ın çekim süreci 13 yıla yayılan filmi; Boyhood.
Yönetmen, 2001 yılından beri oyuncularla her sene bir araya geliyor ve bununla bağlantılı olarak filmde, Mason karakterinin (Ellar Controne) büyüme hikayesi üzerinden Amerika’nın değişen toplumsal yapısı ve bunun orta sınıf üzerindeki etkisine değiniyor. ‘Sokakta en son oynayan nesil bizdik’ tabirinin en çok orta sınıf milenyum çocukları için kullanılması, filmde de bu durumun gözlenilebilirliğini arttırıyor. Filmde, sokak ve hali hazırda hayatımıza sanal bir gerçeklik sunan teknolojinin arasında büyümüş bir nesli görebiliyoruz. Filmin ilk seaanslarında Gameboy’a, Harry Potter’a, Playstation’a kadar değişen popüler kültür alışkanlıkları ve çocukların sosyal etkileşimi, sosyolojik bir gerçeklikle izleyiciye sunuluyor.
Mason ve ailesinin çalkantılı durumu üzerinden aileye, kadına, eğitim sistemine bolca yer veren yönetmen; ailenin çevresiyle, toplumsal ilişkilerini baz alarak ülkedeki seçim marat ve Irak Savaşı’na dair 13 yıllık süreçleri sunuyor bize. Bunun direkt bir belgesel edasıyla değil gündelik hayatta rast geldiğimiz dilin filme işlenmesiyle yapıldığını görüyoruz.
Altın Küre ödüllerinde en iyi film ödülünü kazanan bu filmin, 13 yıllık bir emeğin ürünü olması açısından sinema tarihine adını yazdırdığı kesin.


Black Mirror: Bir Günümüz Distopyası

İngiliz yapımı bir mini dizi olan Black Mirror’da her bölümde başka bir konu ve karakter karşımıza çıkıyor. Kurgusu; teknolojiyle beraber insani olan ilişkilerin sakatlanmasını, plastikleşmiş adalet anlayışını, teknolojinin meşru bir şiddet kullanma tekeline dönüşmesini, farklı hikayelerle lezzetsiz bir dünya tahayyülü sunarak yapmak üzerine oluşturulmuş. Distopik bir kurgusu olmasına rağmen Black Mirror, her figürün bize bir o kadar yakın ve bir o kadar gerçeklikle özdeş gelmesini sağlayarak her bölümün ardından afallamış ve acabalarla dolu bir zihin bırakıyor. Dizinin yaratıcısı Charlie Brooker, Black Mirror’un temasını kısaca şu sözlerle açıklıyor: “Teknoloji bir ilaçsa ki bir ilaca benziyor, yan etkileri tam olarak nelerdir? Black Mirror (Kara Ayna) dizisi, (teknolojiden kaynaklı) keyif ile huzursuzluk arasındaki bu alanda kurgulanıyor. Başlıktaki kara aynayı dizideki her duvarda, her masada, herkesin avucunda göreceksiniz. Televizyon, monitör, akıllı telefonların soğuk, parlak ekranı...”
Bize karanlık yüzümüzü gösteren bir ayna tutan bu başarılı proje; kara mizahı, teknolojiyi ve bolca sistem eleştirisini bir arada görmek isteyenlerin takibe almak isteyeceği türden bir dizi.


Mogwai İstanbul’da!

Mogwai, yaptığı müzikle zihnin bir an olsun kapalı kalmasına olanak tanımayan, düşünmeye iten ve duyguları tetikleyen güçlü bir müzik tarzına sahip. Son dönemlerin en değerli şarkılarını barındıran ‘Rave Tapes’ albümlerinin buharı üstündeyken Mogwai 13 Şubat’ta İstanbul Volkswagen Arena’ya sahne almaya geliyor! Pitchfork’un 90’ların en iyi albümleri listesinde bulunan İskoç post-rock grubunu takibe almak için bu önemli fırsatı kaçırmayın.

ÖNCEKİ HABER

Dink anmasına yapılan saldırı hakkında suç duyurusu

SONRAKİ HABER

Bu Dünyadan Bir de Orhan Kemal Geçti

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa