Bu Dünyadan Bir de Orhan Kemal Geçti
‘Halkın, halk için, halk tarafından yönetimi.’ der o. Biz de neden şöyle demeyelim. İnsanlığın, insanlık tarafından, insanlık için yönetilme çabası adına sanat”
Mesut AKATAY
Adana
Geçtiğimiz yıl ve içinde bulunduğumuz bu yıl Türkiye edebiyatı ve sineması için önemli yıllar. Türkiye sineması yüz yaşında. Bu vesileyle 33. İstanbul Kitap Fuarı’nın teması ‘Sinemamızın 100 Yılı’ olarak belirlendi. Fuarın ‘onur yazarı’ sinemaya yıllarını veren, değerli eleştirmen Atilla Dorsay seçildi. Yüzüncü yılında birçok başarılar elde eden Türkiye sineması, edebiyat sahasında da hareketli zamanlar geçiriyor. Orhan Kemal, Haldun Taner ve Aziz Nesin’in yüzüncü yaşlarını kutluyoruz. Bundan dolayı Türkiye’nin birçok yerinde çeşitli etkinliklerle anmalar yapıldı ve yapılmaya devam ediyor.
Orhan Kemal’i ölümsüz yapan romanlarının çok yönlülüğü ve özgünlüğüdür. Orhan Kemal’in romanlarını okuduğunuz zaman yazıldığı dönemin ekonomik ve toplumsal koşulları hakkında bilgi sahibi olursunuz. Bu yönüyle yazar aynı zamanda iyi de bir sosyologtur. Romanlarındaki kahramanlar gerçek hayatta var olan insanlardır. Bundan dolayıdır ki roman kahramanlarını hiçbir zaman idealize etmemiştir. O romanlarını yazarken gördüğü ve içinde bulunduğu olayları kendi özgün üslubu içerisinde aktarmıştır.
KÖYLÜDEN İŞÇİYE
Kendisi de bir işçi olan Orhan Kemal, Adana’daki kahvehaneleri dolaşarak işçi sorunlarını dinlemiş ve bunları eserlerinde işlemiştir. O yıllarda işçi sınıfını ilk anlatan Orhan Kemal’dir. O zamana kadar Türkiye edebiyatında daha çok köyde geçen romanlar revaçtayken, tarıma bağlı makineleşmeyle birlikte Çukurova’da yeni yeni oluşan sınıf bilincinden uzak Türkiye işçi sınıfının nasıl sömürüldüğünü ‘Bereketli Topraklar Üzerinde’ romanıyla gözler önüne sermiştir.
Orhan Kemal’in başarısı sadece romanlarıyla sınırlı değildir elbette. O aynı zamanda iyi bir senarist ve iyi bir öykücüdür. Bursa Cezaevinde yattığı dönemde Nazım Hikmet’le tanışan Orhan Kemal, onun tavsiyesi üzerine öykü yazmaya başlamıştır. Orhan Kemal’in esas kimliği öykücü kimliğidir. Çikolata öyküsünü okuyup da yoğurtçu kızının bakışını unutabilecek çok az kişi vardır. Bir yoksulluk öyküsü bundan daha güzel anlatılamazdı sanırım.
İYİ BİR ÖYKÜCÜ İYİ BİR
DİYALOG USTASIDIR
Orhan Kemal’in birçok filminin sinemaya rahatça uyarlanabilmesinin temel nedeni ise onun başarılı diyaloglarıdır. Biz onun kahramanlarını diyaloglarından tanırız. İyi bir öykücü iyi bir diyalog ustasıdır aynı zamanda. (Şimdilerde eleştirmenlerin iyi öykücü yetişmiyor dedikleri ve yakındıkları mesele de budur aslında.Genç öykücüler işin kolayına kaçıp diyalogsuz öyküler yazıyorlar)
Yazımı Orhan Kemal’in sanat görüşüyle sonladırmak isterim; “Sanatımın amacı... Şöyle özetlemekte bir sakınca var mı acaba. Halkımızın, genel olarak da insan soyunun müspet bilimler doğrultusundaki en bağımsız koşullar içinde, en mutlu olmasını isteme çabası. Ünlü Lincoln’ün demokrasi tarifi gibi: ‘Halkın, halk için, halk tarafından yönetimi.’ der o. Biz de neden şöyle demeyelim. İnsanlığın, insanlık tarafından, insanlık için yönetilme çabası adına sanat.”
ORHAN KEMAL’İN İLKLERİ
Yazarın ‘Eskici ve Oğulları’ adlı romanında ise ‘Kürt Cemşir’ geçer. O dönem Kürt adının anılması bile yasakken Orhan Kemal romanlarında Kürtlere yer vermiştir. Bu onun aydın karakterini ortaya koyar. Ayrıca Orhan Kemal, Türkiye romanında ‘kadın işçi’ olgusunu ilk işleyen yazarlardan biri olarak değişmekte olan toplumsal ilişkilerin niteliğini, geleneksel ilişkilerde var olan bütün acımasız yönleri betimleyerek anlatır. Sömürünün sadece fabrikada patronun, tarlada ağaların tekelinde olmadığını, kadın ve çocuk emeğinin kullanımında bizzat geleneksel feodal aile ilişkilerinin nasıl etkili olduğunu romanın diliyle gözümüzde tekrar canlandırır.