Bir Sigortasızın Hastalık Halleri
Kendi imkanlarınla mikroplarla savaşmak ya da deyim yerindeyse “çok paraymış abi!” diyeceğin bir para ödemek zorundasın iyileşebilmek için... Çıktığın yolda bolca mandalina ve sebze çorbası olacak. Dahası AKP’nin sağlıkta dönüşüm söylemlerini pratikte çökertmiş olacaksın
Can KAYLAN
Maltepe
İSTANBUL
Ülkemiz yasalarınca 18 yaşını geçtiysen, liseyi bitirdiysen, bir de üstüne ilk sene üniversiteye gidemediysen sen de bir ‘sigortasız’ oluveriyorsun. Bu, bir sene boyunca hasta olma hakkının elinden alınması demek. Kendi imkanlarınla mikroplarla savaşmak ya da deyim yerindeyse “çok paraymış abi!” diyeceğin bir para ödemek zorundasın iyileşebilmek için... Çıktığın yolda bolca mandalina ve sebze çorbası olacak. Dahası AKP’nin sağlıkta dönüşüm söylemlerini pratikte çökertmiş olacaksın. Artık senin bir bilinç sıçramasıyla; “Arkadaş sağlıkta dönüşüm dediniz, bana dönüşü yatak döşek oldu.” diyerek mevcudu sorgulama vaktin geldi çekirge.
Herkese parasız olması gerektiğine inandığım sağlık hizmeti bir yana dursun. Şu halde gidip eczaneye ilaç alayım desem para vermem gerekiyor. Gerçi sigortalı olanla dahi; “yüzde bilmem şu kadarını öderiz en fazla” diye pazarlığa girişiyor SGK, orası ayrı konu... Hal buyken kendi söküğümüzü kendimizin dikmesi lazım geliyor. Yahu tamam sağlığın şakası olmaz da bu yaptığınız şaka olmalıydı! Bir sağlık sistemi düşünün ki, modern tıptan bir anda –bir diploma süresi-‘aile’ hekimliğine geçiş yapıyorsun. Böylelikle aile hekimliğinin, ‘anne’ hekimliği anlamı taşıdığını yaşayarak öğreniyorsun! Sıcak bir çorba, bolca terleme seansı, ilaç bozması bitki çayları… İşte 21. yy. ortaçağı!
ALTERNATİF HASTANE OLARAK DİRENİŞ ÇADIRI
Her neyse… Hastalıktan kıvranırken ve hükümet özel hastanelere kıyak çekmeye devam ederken bir de 98 sağlık işçisi işten atıldı evimin dibinde. Sebebi sendikalaşma faaliyeti. Ben tedavi arayışındayken bir sağlık kurumunun işten onlarca işçiyi çıkarması, bir de bahane olarak; “Taşeron getireceğiz buraya, ondan attık sizi.” demesi… Hastanenin temizliği sağlık hizmetinin önemli bir parçasıyken bu işin taşeron firmaya verilmesi de akla mantığa uygun gelmiyor zaten.
Esnek çalışma koşullarında düşük ücrete çalışıyorlar, hak talep edince de işten atılıyorlar. Bunlar olur da işçi durur mu, yapıştırır direnişi. Padişahın kaçak sarayına inat kurar ‘direniş sarayı’nı hastane önüne. Hastane, atılan işçilerin yerine sağdan soldan apar topar başka işçiler toplayınca ve haliyle hastanede niteliksiz bir sağlık hizmeti verilir duruma gelince bana da; “Ha zaten sağlık hizmeti niteliksizmiş.” deyip kendimi avutmak kalıyor bu saatten sonra.
Direnişçi ablaların direniş sarayına hasta halimle gidince; “Zaten bir deri bir kemiksin, ölüp gidecen burada!” diyerek zorla çorba içirmesi işin en tuhaf yanıydı. Aradığım sağlık hizmetini sağlık kurumlarında değil de işten çıkarılan Maltepe Üniversitesi Hastanesi işçilerinin direniş çadırında bulmam ayrı bir olay olsa da ben bunu normal karşılıyorum. Sağlıksız sağlık politikalarıyla bugüne gelen, bir de üstüne bunu propaganda malzemesi yapan AKP’den başka ne beklenirdi ki zaten?
Şaka bir yana, herkese parasız, ulaşılabilir, nitelikli sağlık hakkı olayına bir el atmalıyız dostlar, ciddiyim!
‘SIFIRLAMAK’ BİZİM İÇİN KOLAY DEĞİL
Öte yandan yine sağlıkta dönüşüm diyerek benim durumumdaki herkesi zorunlu kayıt ettikleri Genel Sağlık Sigortası (GSS) illeti var… Buna göre 2015 zammı hesaba katılırsa her ay 144,18 TL borçlanıyorum devlet babacım’a. Sıfırlamak bizim için hiç de kolay olmuyor bunları. Bu yazı yazıldığı esnada 1.086,69 TL borcum bulunuyordu ve zaman hiç de lehime işlemiyor. Aksine ben borçlandıkça onlar büyüyor, palazlanıyor, saraylanıyor! Demek ki neymiş? Zaman her şeyin ilacı değilmiş arkadaşlar.