25 Ocak 2015 05:25

Dinci gericilik ekseninde toplumsal muhalefet

Charlie Hebdo katliamının ve ardından Paris’in doğusunda koşer ürünler satan bir markette yaşanan çatışmanın Avrupa’da zaten zor durumda bulunan azınlıklar ve göçmenler için mevcut durumu daha da kötüleştirici bir faktör olacağını tahmin etmek zor değil. Fransız aşırı sağının vakit kaybetmeden idam cezasının yeniden getirilmesini talep etmesi ve Schengen’den çıkma önerilerine, İngiltere’de muhafazakârların iktidarına kısa vadede en azından ortak olmayı planlayan aşırı sağcı Bağımsız İngiltere Partisi (UKIP) göçe sınırlandırma getirilmesi önerisini yineleyerek destek oldu.

Dinci gericilik ekseninde toplumsal muhalefet

Ertan EROL*

Charlie Hebdo katliamının ve ardından Paris’in doğusunda koşer ürünler satan bir markette yaşanan çatışmanın Avrupa’da zaten zor durumda bulunan azınlıklar ve göçmenler için mevcut durumu daha da kötüleştirici bir faktör olacağını tahmin etmek zor değil. Fransız aşırı sağının vakit kaybetmeden idam cezasının yeniden getirilmesini talep etmesi ve Schengen’den çıkma önerilerine, İngiltere’de muhafazakârların iktidarına kısa vadede en azından ortak olmayı planlayan aşırı sağcı Bağımsız İngiltere Partisi (UKIP) göçe sınırlandırma getirilmesi önerisini yineleyerek destek oldu. 

Önümüzdeki dönemde “bu kadar özgürlük bize (yani onlara, yani siyahlara, kahverengilere, Müslümanlara, Romalara vs.) çok fazla” geliyor savı “bizim özgürlükçü kültürümüze maalesef entegre olamadılar” savı ile birleşip, ifade özgürlüğü, insan hakları ve demokrasi gibi reddi zor burjuva değerlerinin yanına yapıştırılarak piyasaya daha çok sürülecek. Kendileri açısından durumun vahametinin en iyi farkında olan Avrupalı azınlık temsilcileri ve dini liderleri ise çoktan yayın organlarından “vallahi İslam bu değil, İslam’ın kelime anlamı barıştır” tarzında özürleri ile günü kurtarmaya çalışıyor.  

Bizim açımızdan ise durumun biraz daha karmaşık olduğunu söylemek mümkün. Antisemitizm, yabancı düşmanlığı, ırkçılık, homofobi kimlik inşasında temel bir yer eden çevrelerin “ama İslamofobi…” yorumlarının ciddiye alınacak bir hali olduğunu söylemek zor. Fakat asıl can alıcı sorunlardan birinin Türkiye’de bazı sol çevrelerin ve özellikle Gezi hareketinden bu yana belirli bir toplumsal muhalefet dinamiği içinde bulunanların olaylara verdiği reaksiyonda yattığı kanısındayım.

DİN, GERİCİLİK VE PANZEHİR…

Katliamın bu çevrelerde yarattığı tepkinin en önemli aksı çok şaşırtıcı olmayarak dinci gericiliğin reddiyesi oldu. Bu dinci gericilik başlığının sol içinde tutarlı bir anlama tekabül etmediği, emperyalizm vurgulu bir post-kolonyal eleştiriden tutunuz, içi boş bir faşizm eleştirisine iliştirilmiş olarak ve hatta İslam karşıtı ve ırkçı sayılabilecek söylemlerce bile kullanıldığını söylemek mümkün. Günümüzdeki kapitalist toplumlarda gericiliğin -ve onun sadece farklı tezahürlerinden biri olan dinci gericiliğin- detaylı bir analizi yerine kolaycı bir yaklaşım hâkim; toplumsal muhalefet ve sol, bu mücadele içerisinde başka türden olasılıklar üzerine düşünmek ve bunlara işaret etmek yerine “işte panzehiri budur” denilerek,  “özgürlük, eşitlik, kardeşlik” gibi iki yüz senelik burjuva yalanlarının yazılı olduğu brandalar arkasına sıkıştırılmaya çalışılıyor. 

Pek tabii toplumsal muhalefette “dinci gericilik” söyleminin artık yadsınamaz bir öğe haline gelmesi kısa bir sürenin ürünü değil. Özellikle son dönemde, içeride momentum kazanan gerici retorik ve pratikler orta sınıflarda tüm cephelerden gelen büyük bir taarruz ile karşı karşıya kalındığı hissiyatını uyandırmaktadır. Öte yandan yanı başımızda önce Suriye’de, daha sonra da Irak’ta artık neredeyse haber değeri bile taşımayan kafa kesme ve katliam videoları bizleri cehennemin aslında bir hudut yakınlıkta olduğu gerçeği ile karşı karşıya bırakmıştır. 

İşte en çok bu zamanda, içerideki gerici taarruz, kapitalizmin krizi ile olan doğrudan bağlantısı ifşa edilerek kavramsallaştırılmalı ve değerlendirilmeli, toplumsal muhalefetin, emekçilerin, prekaryanın ve işsizlerin oluşturduğu bir aks üzerine inşa edilmesi mücadelesi güçlendirilmelidir. Bu aksın kendi kendine mekanik bir biçimde oluşmasının ya da daha da naifçe kitlesel bir hareketliliğin ürünü olacağının zımnen bekleniyor olması yanlışından dönülmesi ve aynı yapısal koşulların taarruzu altında kalan emekçi kitlelerinin birbirine zıt -ve hatta- birbirine karşıt cephelere itilmesinin nasıl önlenebileceği üzerine düşünülmesi bugün için en önemli görev olarak karşımızdadır. 

Avrupa’da neredeyse kırk senedir sanayisizleşme, finansallaşma ve sosyal devletin yok edilmesi süreçlerinin yarattığı derin sosyoekonomik krizin günah keçisi olarak seçilen göçmenler, düşük ücret, işsizlik, gettolaştırılma ve suç sarmalına doğru çaresizce sürüklenirken “özgürlük, eşitlik, kardeşlik” gibi parıltılı burjuva değerleri –Fransızca söylense dahi- bizler için anlamsız hale gelmektedir.   

Sosyalist mücadele ve muhalefet, orta sınıfın –ya da kendini orta sınıf sanan şehir proletaryasının bazı unsurlarının- kendini koruma saiklerine hapsedilemez. Eğer bugün, Türkiye’nin batısında Charlie Hebdo katliamı, Pakistan’daki okul katliamı, Cizre’deki olaylar ve Ümit Kurt’un ölümü gibi hadiselerden daha çok tartışılıp çok daha büyük bir infial ve toplumsal hareketlilik uyandırıyorsa bu durumun Türkiye’deki sol çevrelerce iyi tahlil edilmesi gerekmektedir. 

Gezi muhalefetinin de bir parçası olan orta sınıfların bugün “dinci gericilik” ekseninde sıkışıp kalması, Gezi’den bu yana toplumun radikal sosyalist dönüşümü konusunda çok da önemli bir mesafe kat edilemediğinin de göstergesi sayılabilir.    

*İstanbul Üniversitesi, Araştırma Görevlisi, Dr.

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Milyonlar ‘fitre’lik, iftar sofraları boş

Milyonlar ‘fitre’lik, iftar sofraları boş

Erdoğan-Şimşek programıyla ücretleri açlık sınırının altına inen asgari ücretli işçiler ve emekliler, ramazan ayının ilk iftarını boş sofralarda karşılıyor: “Kırmızı eti zaten görmüyorduk, bu sene orucu açacak zeytin bile alamıyoruz…” Diyanet İşleri Başkanlığı da ‘Asgari ücretliler ve emeklilere fitre verilebilir’ fetvası yayımlamıştı.

İftar sofrasına 1 yılda gelen zam: Yüzde 45

Dört sene içinde güllaça gelen zam: Yüzde 1100

Pideye 2 yılda gelen zam: Yüzde 150

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
1 Mart 2025 - Sefer Selvi

Evrensel'i Takip Et