25 Ocak 2015 05:35

Potemkin ve Pokemon arasında

Rusya, Kırım ve Güney Ukrayna’yı, Osmanlı İmparatorluğu’ndan geri almıştı. Savaşta Rus ordusu tarafından tamamen yıkılan şehrin yeniden imar edilmesi görevi Vali Potemkin’e verilmişti. Çariçe Katerina, 1787 Osmanlı-Rus savaşından hemen önce imar edilmesi beklenen bu bölgeye bir ziyarette bulunacaktır. Vali Potemkin, haberi alır almaz, Dinyeper nehrinin iki yakasına, maketten bina cepheleri yerleştirir.

Potemkin ve Pokemon arasında

Fevzi ÖZLÜER*

Rusya, Kırım ve Güney Ukrayna’yı, Osmanlı İmparatorluğu’ndan geri almıştı. Savaşta Rus ordusu tarafından tamamen yıkılan şehrin yeniden imar edilmesi görevi Vali Potemkin’e verilmişti. Çariçe Katerina, 1787 Osmanlı-Rus savaşından hemen önce imar edilmesi beklenen bu bölgeye bir ziyarette bulunacaktır. Vali Potemkin, haberi alır almaz, Dinyeper nehrinin iki yakasına, maketten bina cepheleri yerleştirir. 1 Hatta askerlere Rus köylü kıyafetleri giydirilerek, çalışıyormuş gibi davranmaları emredilir. Çariçe bölgeye geldiğinde, yapılan çalışmalardan son derece memnun kalır. Kısa sürede gerçekten bir şehir kurulduğuna inanmıştır. Adolf Loos, “Issız çorak araziyi majestelerinin gözünde gelişmekte olan bir alana dönüştürmek amacıyla mukavva ve yelken bezi kullanarak köyler yapıldı” der ve sorar “Peki ya bir şehir?” Loos bu sorunun yanıtını 1905’de ayaklanan Potemkin Savaş Gemisi mürettebatından alır. 
Tesadüf odur ki, Rusya’nın Karadeniz filosuna bağlı savaş gemisinin adı da Potemkin’dir. Bu savaş gemisindeki dayanılmaz yaşama şartlarından bezmiş mürettebat, Çar rejimine bağlı subaylara karşı başlattıkları bir ayaklanmanın sonunda gemiyi ele geçirir. Ki onlar, 1917 Ekim Devrimi’nin provasını yapmakla anılırlar. Tarihte de Potemkin, Çariçe adına yapılan “mukavva” bir şehir olarak değil; Çar’a karşı ayaklanarak, Ekim Devrimi’ne hazırlık yapanların anısıyla anılır. Adolf Roos, “Potemkin Şehri” makalesinde, “Sanmayın ki, bu şehir sadece Rusya’da kuruldu” derken de haklıdır. Üstelik, Rus şehirlerinin temelini atan 1. Petro, mühendislik ve mimarlık alanında Rusya’da reformu ve rönesansı 18. Yüzyılın başında yaşatmaya başlamıştı. Leningrad’ı, yani Petersburg şehrini inşa etmeye başladığında çoktan Avrupa’da pek çok geminin sintinesinde çalışmış ve dünyaca ünlü mimarlarla birlikte Rusya’da mimarlık ve mühendislik disiplinlerini kurumsallaştırmıştı. Sıcak denizlere inme hayali kuran Petro’ya ise Osmanlı çoktan “deli” ismini takmıştı. Milli tarih kitaplarının “Deli Petro”su bizim resmi mühendislik ve mimarlık ufkumuzun da sınırlarını kuşaktan kuşağa çizdi. 

EYYAMCILIK MİRASI 

Miras aldığımız bu “eyyamcılık” içinde teknik ve bilimle ilişkimiz hep mesafeli oldu. Kartondan kurduğumuz şehirler depremden yıkıldığında da hali-pür melali pek anlamadık. Ki, depremden yıkılan şehirleri açılışlara yetiştirmek için bir yılda yeni “şehirler” kurduk Van’da. Potemkin şehirler kurmakta üstümüze yoktur. Hatta, artık her şeyin hazırı vardır. Onları alıp yan yana getirmek ve imal etmek temel var olma biçimimizdir. Sadece sanayimiz ve şehirlerimiz böyle değildir. Düşlerimiz de böyledir. Bölük pörçüktür ve imkansız imaları yan yana getirir. Japonya’da bir çocuğun böcek biriktirme alışkanlığından ürettiği “Pokemon” karakterleri de galiba bir tek bu ülkede kriz yaratmıştır. Bir çocuğun, Satoshi Tajiri’nin Pokemon karakterlerinden olan Pikachu’ya özenmesi ve “Ben Pikachu’yum” diye camdan atlaması sonucu bu çizgi karakterler Türkiye’de yasaklanmıştır. Ancak, Pikachu’nun uçma özelliği de yoktur. Teknik ile ilişkimiz Potemkin şehri ile Pikachu’ya verilen anlam arasında gider gelir. Hayal kurma yeteneğimizi somutlaştırmaya kalktığımızda, tarihsel olarak iç içe geçmeyecek anlamları, bağlamları ve olguları arka arkaya dizmek bizim tarih algımız olarak biçimlenir. Pek tabi bu siyasal sonuçları da vardır. 

BATIYLA HESAPLAŞMA VE HESAP KESME

Pokemon ve Potemkin arasında salınırken, “gelişme” konusunda mağrur özgüvenin bir nedeni olmadığını pek ala iddia etmek mümkündür. Klasik anlamda, dünden bugüne, insanlığın alet edevat kullanma yeteneğinin gelişmesinden bugüne kadar, batıyla ister hesaplaşın ister hesaplaşmayın üretici güçlerinizin gelişmişlik düzeyi sizin uygarlık tarihinizdeki yerini belirlemektedir. Üretici güçler ise sadece bilim ve teknoloji değildir elbette, emek gücünün gelişmişlik düzeyi, yaratıcılık, bilim ve teknoloji konusunda bilgi, birikim, deneyimlerin bütünüdür. Bugün “gelişme” olarak ortaya konulan “Gayri Safi Milli Hasıla” rakamlarının toplam nüfusa bölünmesiyle bulunan parasal değerle toplumların gelişmişlik düzeyini bu nedenle gerçek anlamda ölçmek mümkün değildir. Gelişmişlik düzeyini ölçmek için bir ülkenin, emek güçlerinin emek süreci içinde aldığı role ve emek gücünün yaratıcı ve yenilikçi bir süreç örgütleme düzeyine bakmanız gerekir. Milli hasıla değil, milli hafıza toplumsal gelişmenin ölçütüdür. 

O halde, şu tarihi yeniden yazmaya kalkan tüm muhafazakar “milli tarih” yazıcılarına bir soru sormak gerekecektir. Birincisi, Türkiye’de emek güçleri, emek süreci içinde “parya” olmaktan öte ne anlam taşırlar? İkincisi ise, emeğin yaratıcı ve yenilikçi kılınması için, montaj sanayinden başka nasıl bir eğilim biriktiriyorsunuz? Bu iki soruya vereceğiniz yanıt, Yüce Divan kapısından dönen Zafer Çağlayan’ın  “Geziciler Göktürk uydumuzu engelliyorlar” jargonundan öte değilse, bu tarih yazıcılığı işini bir kez daha düşünmek zorunda kalacaksınız. Pek tabi biliyoruz, Göktürk uydunuz, yeni şehirleriniz ve nükleer santral projeniz imalat sanayisinden öte bir anlam taşımıyor. Bu göstergeler üzerine inşa edilen tarih de, Potemkin Şehri’nden daha anlamlı değildir. 

1 Bu konuda bakınız, Adolf Loos, Mimarlık Üzerine, Çeviren: Alp Tümertekin, Nihat Ülner, Janus Yayınları, 2014, özellikle Emre Demirel’in Sunuşu.
*Avukat

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Yağma iklimi

Yağma iklimi

Enerji şirketlerinin patronlarının bizzat yönetimine girdiği Saray iktidarı, “iklim değişikliğiyle mücadele” adı altında sermayeye yeni kaynak aktarma hazırlığında. İktidarın Meclise getirdiği tasarıya göre karbon emisyonu ticareti sistemi kurulacak, “atmosferi kirletme hakkı” alınıp satılan bir mala dönüşecek. Sistem karbon ticareti zenginleri yaratırken, halka zehir kalacak.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
Erdoğan: Dünya bir imtihan yeridir, ekonomik zorluklar gelip geçer.

Evrensel'i Takip Et