29 Ocak 2015 00:43

Kafamda bir tuhaflık

'Romanın arka planında Tarlabaşı, Çukurcuma , Mecidiyeköy gibi semtlerdeki yapısal daha doğrusu binasal bakımdan değişim anlatılmaktadır. Bu değişimler yanında biraz mizahi bir dille iki semt arasındaki siyasal ayrım da anlatılmaktadır. Bu ayrımın mezheplere bağlı oluşu da biraz karikatürize edilmektedir...'

Paylaş

Sennur SEZER

Orhan Pamuk’un yeni romanı Kafamda Bir Tuhaflık okuma tembelleri için pek çok kolaylık taşıyor. Kitabın girişindeki kitap adının altında romanın kısa bir özeti var:
“Boza Satıcısı Mevlut Karataş’ın hayatı, maceraları, hayalleri ve arkadaşlarının hikayesi  ve 1969 ile 2012 yılları arasında İstanbul hayatının pek çok kişinin gözünden anlatılmış resmidir.”
Kitabın adandığı kişinin adının hemen altında kitap için ipucu olabilecek alıntılar yer alıyor. İlk alıntı  William Wordsworth’tan: “Kafamda bir tuhaflık vardı,/İçimde de ne o zamana/ Ne de o mekana aitmişim duygusu”(Prelüd). İkinci alıntı Jean-Jacques Rousseau’dan: “Bir parça araziyi ilk çeviren ve “Burası benim” deyip kendisine inanacak kadar saf insanlar bulabilen ilk kişi, sivil toplumun ilk kurucusudur.” (İnsanlar Arasındaki Eşitsizliğin Kökeni ve Temelleri Üzerine Düşünceler). Üçüncü alıntı Orhan Pamuk’un Kara Kitap ve Yeni Hayat romanlarındaki kurgusal kişiliği Celâl Salik’ten “Vatandaşlarımızın şahsi görüşleriyle resmi görüşleri arasındaki farkın derinliği devletimizin gücünün kanıtıdır.” (Yazılar)
Romanın bu sayfayı izleyen sayfasında bir soy ağacı izliyor. Romanın “İçindekiler” bölümünde bölüm adları ve bölümlerin kapsadığı sürelerin başlangıç tarihlerine yer verilmiş. Kitabın sonundaysa bir karakter dizini yer alıyor.
Romanın ilk bölümü Mevlut  ile Rayiha (Kız Kaçırmak Zor İş) “boza ve yoğurt satıcısı Mevlut Karataş’ın hayatının ve hayallerinin hikayesi”olduğu açıklamasıyla başlıyor. İstanbul dışında doğmuş: “Asya’nın en batısında bir yerde, puslu bir göle uzaktan bakan yoksul bir Orta Anadolu köyünde” doğmuş, on iki yaşında İstanbul’a gelmiş.
Anlatılan öyküye göre delikanlı kadınlarda şefkat uyandıran çocuk yüzlü, zarif biri. Aşık olduğu küçük kız yerine fark etmeden (ya da önemsemeden) ablasıyla kaçıp evleniyor. (Bu öyküyü Tevrat’ta Yakup’un evlenmesiyle karşılaştıranlar oldu). Gözlerine vurulduğu kıza bir başka akraba aşıktır.
Romanın arka planında Tarlabaşı, Çukurcuma , Mecidiyeköy gibi semtlerdeki yapısal daha doğrusu binasal bakımdan değişim anlatılmaktadır. Bu değişimler yanında biraz mizahi bir dille iki semt arasındaki siyasal ayrım da anlatılmaktadır. Bu ayrımın mezheplere bağlı oluşu da biraz karikatürize edilmektedir.Ama en önemli değişim özelleştirmelere kahramanlarımızın katılmasıyla yaşanıyor. Elektrik işletmelerinin özelleşmesi sonucu bir kahramanımız “lüks kadınlarla” tanışabiliyor. Onunla konuşma şansını kazanıyor.
Seyyar satıcılık yapan kahramanların sattığı maddeler olan yoğurt ve bozanın üretim yerlerini görmüyoruz. Yoğurdun mayalanırken “üşütülmemesi” gereğinin bir yoğurthaneyi ne hale getirdiği ayrı bir roman olabilir. Boza bir yerden alınarak biraz baharat eklenerek çoğaltılıyor (Burası epey gerçek dışı, bozanın evde yapımı pilavdan zor bir şey değildir). Pilav, nohut ve tavuk ise araba ile evdeki buzdolabı arasında  günlerce sürünüyor. (Bu bölümleri okuyanlar bir daha sokakta pilav tavuk yemeyebilir). Arabaların alınışı, satıcıların çaresizliği de ayrı.
İnsanların ilişkilerinde de bir sürüncemede kalma var. Roman kişilerinin siyasal bağlantıları da, cemaat bağları da çok sağlam değil. Hatta boza satıcılarından Mevlut’un  ev müşterileri arasında vecizeler söyleyen “efendi hazretleri” diye anılan bir hattat, küçük bir topluluk lideri de var. Mevlut’un de bu topluluğa ve sohbetlere  boza bağışıyla katılışı kafasındaki tuhaflığı büyütüyor yalnızca.
Mevlut kırk beş yıldır yaşadığı şehrin ruhu olduğuna inanıyor. Bu inanış romandaki dili yanlış kullanışlara [“yaşın yanında kurunun da yanması” en  belirgini] dokunulamaması gibi dokunulamaz bir öge. [Orhan Pamuk’un dil yanlışlarını gösterenlere nasıl kızdığı herkesin malumu olduğundan düzeltiler çevirilerde yapılıyor olmalı.] Boza sesini duydukça, bu satıcıların  şehrin İstanbul oluşunu korumak için Orhan Pamuk’un romanından çıktığını hatırlamamız gerekiyor.

*Kafamda Bir Tuhaflık, Roman, Orhan Pamuk, YKY, 477 s, 22 TL.

ÖNCEKİ HABER

Engelsiz yürekler ödüllerine kavuştu

SONRAKİ HABER

'Ambargo kalkmadan ABD ile ilişkiler düzelmez'

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa