Metal grevlerinden anılar ve Kavel
Oya Baydar İşçi Sınıfı Tarihi’nin 1982 Frankfurt basımının girişinde “Yazılmaya gerçekten değecek tek tarih emekçi yığınların, çalışan sınıfların, üretici insanın tarihidir. Dünya, hayvandan insana geçildiğinden bu yana çalışan, üreten, yaratan emekçi insanın, emekçi yığınlarının elleri üzerinde duruyor” der. Ben de kimi zaman yazılmaya değer anılarımın yalnız emekçilerle ilgili olanlar olduğuna inanıyorum.
Sennur SEZER
Oya Baydar İşçi Sınıfı Tarihi’nin 1982 Frankfurt basımının girişinde “Yazılmaya gerçekten değecek tek tarih emekçi yığınların, çalışan sınıfların, üretici insanın tarihidir. Dünya, hayvandan insana geçildiğinden bu yana çalışan, üreten, yaratan emekçi insanın, emekçi yığınlarının elleri üzerinde duruyor” der. Ben de kimi zaman yazılmaya değer anılarımın yalnız emekçilerle ilgili olanlar olduğuna inanıyorum.
Tanzimat’ın ilk yıllarında, 1841 ve 1842’den Kırım savaşının hemen öncelerine kadar, çok sayıda Osmanlı devlet imalat fabrikası kurulmuştur. Bu fabrika kompleksi İstanbul’un batısında kuzeyde Edirne yolu, güneyde Marmara Denizi ile sınırlı ve İstanbul şehir surlarının köşesindeki Yedikule’den Küçük Çekmece’ye kadar Doğu-Batı istikametinde yüz otuz kilometre uzanan bir konumdaydı.
İŞÇİ HAREKETLERİ BÖLGESİ
Haliç’in çevresindeki fabrikaların arasında metal kimlikli olanlar ağırlıklıydı. Silahtarağa; başta Koç Holding’in Türk Demir Döküm’ü (ülkenin en büyük döküm fabrikası), Erenyol ailesinin Elektrometal döküm ve izabe fabrikalarıyla metal fabrikaları merkezi sayılacak durumdaydı. Haliç’te sabahlar fabrika düdükleriyle başlar ve öğle paydos saatleriyle akşamları da bu düdükler belirlerdi. Türkiye’de işçi işveren ilişkileri konularındaki hareketlilik ya da kısa süren mutluluklarla uzun süren acıların büyük bir bölümü işte bu bölgede yaşandı.
Taşkızak’ta, 1958 yılının sonlarında bir akşam Nurmetal’de direniş başladığı ve fabrikayı polisin bastığı haberi geldi. Saat 17.00 sularıydı. Yarım saat sonra tersane paydos edecekti.
Kalabalıklarda ortak bir nabzın atışının duyulduğunu bilirsiniz. Hızlanan nabzımızı idareciler de duymuş olmalı ki, biz paydosa hazırlanırken bütün atölye ve bürolara fazla mesai emri geldi. O gün yerimizden kıpırdayamadık, Ertesi gün kimse kimsenin yüzüne bakamadı.
Nurmetal’e gidemedik ama Nurmetal’den çamaşır makinesi de almadık.
‘GREVİMİZ YASA DIŞI AMA ANAYASA İÇİ’
İstanbul İstinye’de bugün Koç Üniversitesi’nin bulunduğu koydaki Kavel fabrikasında Maden-İş sendikasında örgütlü 170 işçinin 62 gün boyunca direnişi Türkiye işçi sınıfı tarihinde önemli bir dönüm noktasıdır. Grev ve Toplu Sözleşme Yasası TBMM’de oylanmaktadır. Geçerli yasalara göre de grev yasaktır. Ancak Kavel direnişi hem TBMM’yi yasanın çıkması yönünden hızlandırmış, hem de pek çok işçi hareketine örnek olmuştur.
Dönemin Maden İş Genel Başkanı Kemal Türkler’in bir gazeteciye verdiği yanıt tarihseldir: “Evet grevimiz yasa dışı ama anayasa içi”. Bugünden çok farklı değil anlayacağınız.
Olay kısadır. Kavel işçileri 31 Aralık 1962’de yıllık ikramiyelerinin eksik ödeneceğini öğrenince seçtikleri üç temsilciyi patronla görüşmek üzere gönderdiler. Bu üç kişi, işyeri baş temsilcisiyle birlikte işten çıkarıldı. İşçiler de, işverenin tutumunu protesto etmek için 28 Ocak 1963’te tezgâh başında 5 günlük oturma eylemi kararı aldılar. İşveren, ‘işyerindeki asayişi bozdukları’ gerekçesiyle 10 işçiyi daha işten çıkarıp lokavt ilan edince, 4 şubatta işçiler oturma eylemlerini fabrika önünde kurdukları çadırlarda direnişe dönüştürdüler. Kavel’in sahibi Vehbi Koç’a ait olan General Electric Ampül ve Türk Demir Döküm fabrikaları işçileri de kampanyalar başlattı.Türk-İş de kendisine bağlı tüm federasyon ve sendikalara bir genelge göndererek dayanışmaya çağrısı yaptı. İşverenler konfederasyonu da: “Mülkiyet hakkımız tehlikede!” açıklaması yaptı.
27 Şubat’ta güney bölgesinde bulunan 23 sendika başkanıyla 45 yönetici, toplantı yaparak Türk-İş’in Kavel olaylarındaki tutumunun olumsuz olduğu gerekçesiyle konfederasyonla ilişkilerini kesti. Ayrıca, 4. Bölge Temsilciliği’nde toplanan paranın Kavel işçilerine verileceği, Güney Bölgesi İşçi Sendikaları Konseyi’nin oluşturulduğu belirtildi.
2 Mart günü kablo yüklü kamyonların fabrikadan çıkarılmak istenmesi üzerine, işçi eşleri barikat kurarak bunu engellemek istedi. Ancak polis ekipleri kadınları dağıttı. Yaralananlar oldu.
İşverenin grevi kırmak için verdiği işçi arama ilanları, yaptırdığı polis baskınları direnişi kıramayınca olayın büyüyerek yurt çapında bir emek sermaye çatışması biçimini alacağı korkusu 3 mart 1963 günü Türk-İş ile Türkiye İşveren Konfederasyonu arasında bir anlaşma protokolünün imzalanmasını hazırladı. Anlaşmaya göre ikramiyeler eskisi gibi ödenmeye devam edilecek, işten atılan 10 işçi geri alınacak, grevden önce işten atılmış olan 4 işçi işe alınmayacak ancak kıdem tazminatları ödenecekti.İşçiler 4 Martta işbaşı yaptılar.
11 Martta, greve öncülük eden 24 işçiye Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanununa muhalefet suçlamasıyla dava açıldı, 14 işçi tutuklandı. Patron yenilgisini işçilere ödetmek istiyordu. 52 işçi ile ilgili 5 ayrı dava açıldı..
10 Haziran günü, tutuklanan 6 işçinin tahliye sonrası işten atılmalarına, kaplama bölümünün 30 işçisi toplu halde iş bırakarak yanıt verdi. 24 Temmuzda yürürlüğe giren 275 sayılı Toplu Sözleşme, Grev ve Lokavt Kanununa eklenen ( ‘Kavel maddesi’ olarak anılan) bir maddeyle, yasadan önce haklarında takibat yapılan işçilerin davaları düşürüldü.
Geride Hasan Hüseyin’in Kavel şiirinin benzersiz dizeleri kaldı: “işime karım dedim, karıma kavel diyeceğim. /ve soluğum tükenmedikçe bu doyumsuz dünyada, /güneşe karışmadıkça etim /kavel grevcilerinin türküsünü söyleyeceğim.”
İKİNCİ DİRENİŞ
Sendika ve Toplu sözleşme yasasının yürürlüğe girmesiyle sendikalar işverenleri toplu sözleşme müzakerelerine çağırmaya başladı. Kavel işvereni 1963 yılı 28 Ocak I. Kavel direnişi sonrası yapılan protokole uymadı. Toplu sözleşme yasası yürürlüğe girer girmez, bir sarı sendika ile işçilerden habersiz toplu sözleşme imzaladılar. Bu durumu bir dönem daha uyguladılar. Kavel işçileri, tekrar Türkiye Maden-İş’e üye olmak istediler ancak Genel Müdürün işten çıkarma tehdidi ile engellendiler.
9 Eylül 1968 günü işçiler iş güvenliklerinin olmadığını genel müdürün, kendilerini tekrar sarı sendikaya girmeye zorladığını belirterek, saat 08:00 de Kavel Fabrikasını işgal ettiler. Demir parmaklıklar ve kapılar kaynak makineleri ile kaynatıldı.
İşçilerin yayınladığı bildiride isteklerinin ilk maddesi, işten çıkarılan iki temsilci ve 26 arkadaşlarının tekrar işe alınması, ikincisi “oylama yapılsın çoğunluğu sağlayan sendika tanınsın”dı..
Vali ertesi günü vilayette sendika adına Genel Başkan Kemal Türkler, 6. Bölge Temsilcisi Hüseyin Ekinci ve işverenin katıldığı bir toplantı yaptı. Toplantıda anlaşma sağlanarak, çıkarılan işçiler işe geri alındı, çalışılmayan iki günün ücretleri ödendi. İşçilere sendikal konuda baskı yapılmayacağı garantisi verildi.
Metal işçileri tarihlerindeki en büyük greve 1977’de girdi. 15 bin 846 işçinin katıldığı grevler 8 ay sürmüş ve MESS grevleri kırmayı başaramadı.. Grevler, Maden-İş’in önderliğinde başarıyla sonuçlanarak 3 Şubat 1978’de toplu sözleşme imzalandı.