Partilerde LGBTİ’lerin dışlanması yasaklanmalıdır
Türkiye’deki muhalefet dinamiğinin önemli parçası LGBTİ hareketi. Sosyal Politikalar, Cinsiyet Kimliği ve Cinsel Yönelim Çalışmaları Derneği (SPoD LGBTİ) Yönetim Kurulu Başkanı Volkan Yılmaz ile seçimleri ve LGBTİ hareketini konuştuk.
Faruk AYYILDIZ
Türkiye’deki muhalefet dinamiğinin önemli parçası LGBTİ hareketi. Sosyal Politikalar, Cinsiyet Kimliği ve Cinsel Yönelim Çalışmaları Derneği (SPoD LGBTİ) Yönetim Kurulu Başkanı Volkan Yılmaz ile seçimleri ve LGBTİ hareketini konuştuk.
Türkiye’nin seçimlere nasıl bir ortamda gittiğini düşünüyorsunuz?
Bu seçimler yıllardır süren yeni anayasa tartışmasına son noktayı koyacak gibi görünüyor. İktidar partisi tek başına anayasayı değiştirme gücünü elde ederse, bizim için eşit yurttaşlık hayal olur. LGBTİ’ler (lezbiyen, gey, biseksüel, trans ve interseks) açısından bakıldığında seçime giden bu dönem, olumlu olduğu kadar olumsuz gelişmelerin de bir arada yaşandığı bir dönem. İzmir’de trans erkek Okyanus’un intiharı, İstanbul’da trans kadın Eylül Cansın’ın intiharı, Viyana’ya göçen Hande’nin nefret cinayetine kurban gitmesi ve trans aktivist Doğa’nın cinsiyet geçiş operasyonunda hayatını kaybetmesi LGBTİ’leri sarsan gelişmelerdi. Yaşanan bu kayıpları telafi etmesi mümkün olmasa da, olumlu gelişmeler de oldu. Örneğin geçtiğimiz hafta Birleşmiş Milletler Evrensel Periyodik İnceleme Mekanizması dahilinde Türkiye’deki insan hakları ihlalleri tartışıldı. Başını LGBTİ News Turkey ile KAOS-GL’nin çektiği LGBTİ hakları derneklerinin gölge raporu gündemi şekillendirdi. Batı Avrupa ve Latin Amerika ülkeleri Türkiye delegasyonundan cinsiyet kimliği ve cinsel yönelim temelli ayrımcılığı yasaklamasını istediler. Yine bir diğer olumlu gelişme; İstanbul LGBTİ aktivisti Ebru Kırancı’nın cinsiyet kimliği nedeniyle Galatasaray Hamamı’na alınmamasının geçtiğimiz hafta ayrımcılık suçu kapsamında değerlendirilmesi ve mahkemenin hamamın işletmecisine para cezası vermesi oldu.
Trans cinayetleri de yaşanmaya devam ediyor. AKP iktidarı döneminde trans cinayetlerinin arttığı yönünde yorumlar da var. Siz ne düşünüyorsunuz?
Trans cinayetleri arttı mı, azaldı mı açıkçası bilemiyoruz. Biz yalnızca medyaya yansıyan ya da haberi LGBTİ hakları derneklerine ulaşan cinayetleri duyabiliyoruz. Buradan hareket etmek de yanıltıcı. Eş cinsel, biseksüel ya da trans nefret cinayetlerinin tam sayısını bilebilmemiz için bu cinayetlerin kolluk kuvvetleri ve yargı tarafından bu şekilde değerlendirilmesi lazım. Biliyorsunuz geçtiğimiz yıl hükümet Türk Ceza Kanunu’na ilk kez nefret suçu ile ilgili bir madde ekledi. Maddenin kapsamını uluslararası insan hakları hukukunda yer alan nefret suçu kapsamı ile karşılaştırdığınızda bizim maddede üç eksik görüyorsunuz: cinsel yönelim, cinsiyet kimliği ve etnik kimlik. Bu durumda AKP döneminde nefret cinayetlerinin sayısına ilişkin net bir bilgimiz olamıyor, ancak cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği hedef alınan suçların gereğince cezalandırılmamasında bu maddeyi Meclisten böyle geçiren hükümetin sorumluluğu olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.
Siyasi temsil açısından LGBTİ’lerin partilerdeki temsiliyetini yeterli görüyor musunuz?
Açık kimlikli LGBTİ’lerin siyasi partilerdeki temsiliyeti yetersiz. Kadınlar ve engelliler için olduğu gibi, LGBTİ’ler için de temsilde adalet sağlanmış durumda değil. SPoD’un başını çektiği yerel seçimler çalışmasında Türkiye tarihinde ilk kez son yerel seçimlerde 14 açık kimlikli LGBT arkadaşımız tümü siyasi yelpazenin solunda olmak üzere farklı siyasi partilerden belediye meclis üyesi adayı olarak gösterildiler. Burada siyasi partilerin yalnızca temsil düzeyinde LGBTİ’lere yer vermesi her ne kadar olumlu bir adım olmuş olsa da, bunun da yetersiz olduğunu söyleyebiliriz. Siyasi partiler yerel teşkilatlarından genel merkezlerine kadar cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği temelli ayrımcılıktan arındırılmalıdır. Partilerde LGBTİ’lerin dışlanması ya da ayrımcılığa maruz bırakılması açıkça yasaklanmalıdır. LGBTİ’lerin kimlikleri dolayısıyla yaşadıkları sorunlar diğer meselelerden daha az önemli gündemler olarak görülmemelidir. Temsiliyetin anlam kazanması ve örgütlenme ancak böyle sağlanabilir.
Gezi süreci ve sonrasında LGBTİ hareketinin kitlesel eylemlerini de gördük, Gezi süreciyle birlikte LGBTİ hareketinin kitleselleştiğini düşünüyor musunuz? Bunun yanında Gezi sonrası bir seçimde LGBTİ hareketinin, iktidara karşı tutumu nasıl olur...
Öncelikle LGBTİ hakları hareketinin 1990’lı yıllardan bu yana güçlendiğini hatırlatmak isterim. Gezi’den bir önceki sene LGBTİ Onur Yürüyüşü’ne katılanlar hatırlayacaklardır, Onur Yürüyüşü en az Gezi sürecinde gerçekleştiği zamanki kadar kalabalık ve canlıydı. Dolayısıyla bence Gezi LGBTİ hareketine kitlesellik kazandırmadı, hareket zaten kitleseldi. Fakat Gezi sol içinde LGBTİ haklarına ilişkin bir farkındalık sıçraması yarattı. Hareketin sözü daha fazla mecrada duyulur ve ciddiye alınır oldu. Hükümet ise 12 yıldır bütün LGBTİ’lerin bütün hak taleplerini reddeden bir hükümet. Nefret kaynaklı ölümlerin engellenmesi için dahi adım atmamış bir hükümet. Halen iktidar partisi temsilcileri imzaladıkları İstanbul Sözleşmesi’ne, bütün saygın tıp otoritelerinin aksi görüşlerine rağmen eş cinsel ve trans varoluşların ya bir “tercih” ya da “önlenebilir bir hastalık” olduğunu söylüyorlar. Nasıl bir tercihimiz olabilir ki? Kendimizi sevdiğimiz ve reddetmediğimiz sürece, doğal olarak muhalefetteyiz.
Bununla bağlantılı olarak HDP, BHH, CHP var. Bu yapıların ittifakı da tartışılıyor, LGBT hareketi seçimlerde nerelere daha çok oy verecek, hangi kriterler bu oyu etkileyecek?
Bahsettiğiniz üç yapı da LGBTİ haklarına sahip çıkacağını vadeden ve bunu da bir ölçüde gerçekleştiren yapılar. Umarız ki her biri LGBTİ haklarına sahip çıkmayı sürdürürler, bu alandaki yaklaşımlarını derinleştirirler ve seçilirlerse geçtiğimiz dönemde yeni anayasa sürecinde CHP ve BDP’nin yaptığı gibi LGBTİ hakları için birlikte çalışmayı başarabilirler. Umarız ki her biri bu seçimlerden başarıyla çıkarlar. Daha önce de belirttiğim gibi biz SPoD olarak LGBTİ’lere kime oy vereceklerini söylemeyi doğru bir siyasi pozisyon olarak görmüyoruz. Siyasi partileri ve adaylarını seçildikleri takdirde LGBTİ haklarına sahip çıkacaklarına ilişkin söz veremeye çağıracağız. Partilerden halihazırda LGBTİ hakları alanında çalışan vekillerini üst sıralardan aday göstermelerini isteyeceğiz. LGBTİ’leri ise oylarına ve haklarına sahip çıkmaya çağıracağız. Seçimde LGBTİ haklarına sahip çıkanları desteklemelerini önereceğiz.
CHP’DEN ADIM BEKLİYORUZ
Partilerin programları da sık sık tartışma konusu oluyor. Partilerin programlarında LGBTİ’ye yer verilip, verilmediği konusundaki fikirleriniz nelerdir...
Siyasi yelpazenin solundaki partilerin önemli bir bölümü artık programlarında LGBTİ haklarına yer veriyorlar. Özellikle 2011 yılından bu yana LGBTİ haklarına sahip çıksa da, henüz Cumhuriyet Halk Partisi programına LGBTİ haklarını ekleyemedi. CHP’nin de bu adımı atmasını bekliyoruz. Yer veren siyasi partiler ise programlarında LGBTİ haklarına genellikle tek bir madde olarak yer veriyorlar, fakat temel politika alanlarındaki yaklaşımlarında LGBTİ’lerin nasıl kapsanacağına ilişkin bir ipucu göremiyoruz. Örneğin bakım politikasında LGBTİ yaşlılara yönelik ne öneriyor parti? Ya da istihdam politikasında trans kadınlara ne öneriyor? Bunları göremiyoruz. Siyasi tercih meselesine gelince, biz SPoD olarak LGBTİ’lere kime oy vereceklerini söyleyemeyiz. Biz sadece tüm kamuoyunu hangi adayların ya da siyasi partilerin LGBTİ hakları ile ilgili çalışacağını vadettiği ile ilgili ya da daha önce hangi vekillerin ve partilerin bu alanda çalışmalar yürüttüğü ile ilgili bilgilendiririz. Biz isteriz ki LGBTİ’ler kendi haklarına sahip çıksınlar ve kendi haklarının hayata geçmesini sağlayacak aday ve partilere oy kullansınlar. Bunu yapmıyorlarsa da en azından kendi destekleyecekleri adayları ve partileri LGBTİ haklarına sahip çıkmaya çağırsınlar.
YARIN: Dosya boyunca
kim ne dedi?