05 Şubat 2015 00:50

Dünden bugüne Emirgan Korusu

Aynı adı taşıyan semtin kuzey batısındaki yamaç üzerinde yer alan Emirgan Korusu, Bizans döneminde semt servi ormanlarıyla kaplı olduğu için servilik anlamına gelen Kyparades adıyla anılırdı.

Paylaş

Sennur SEZER

Emirgan, korusu ve çevresindeki tarihsel eserlerle [bir zamanlar kayıkla  gelinen  Emirgan Camisi, vapur iskelesi, meydan çeşmeleri, hat koleksiyonlarının sergilendiği Sabancı Müzesi (Atlı Köşk) ve Şerifler Yalısı  (Türk İslam Eserleri Müzesi), büfe olarak kullanılan muvakkithane] ve  altında çay içilen yüzyıllık çınarıyla tamamlanan çok eski bir dinlence eski deyimle bir mesire alanı. Yaklaşık 75 yıl önce belediye bu koruyu satın alarak bütünüyle halk kullanımına açmış. İçindeki köşkler de halkın düşlerini tamamlamış. Kutlamalar, düğünler, nişanlar tavanları altın varaklı bu tarihsel köşklerde yapılmış. Bülbüller bu ağaç zengini koruyu bırakmamış. Halis Erginer’in anonimleşmiş 
“Bir şeyde gözüm yok, kuru bir can kâfi,
 Hoş-beş edecek ehl-i ihvan (yakın dostlar) kâfi,
 İkbaline (iktidarına)  bel bağlamadım dünyanın
 İstanbul içinde bir Emirgan kâfi.”  
rubaisiyle anılan bir semt masal olmak üzere. 120 çeşit ağacı olan koru sıradan bir arsa oluyor. Bu yüzden Emirgan korusunun tarihinin bir bölümünü şöyle bir hatırlatalım istedik.

120 AĞAÇ TÜRÜ BULUNUYOR

Emirgan Korusu, aynı adı taşıyan semtin kuzey batısındaki yamaç üzerinde yer alır. 472 bin metrekaredir. Bizans döneminde semt servi ormanlarıyla kaplı olduğu için servilik anlamına gelen Kyparades adıyla anılırdı. Bu arazi XVI. yy’da Nişancı Feridun Bey’e verilmiş ve “Feridun Paşa Bahçesi” olarak anılmaya başlamıştır. 1635 yılında Sultan IV. Murat bahçeyi Emirgüneoğlu Tahmasb Kulu Han’a (Yusuf Paşa) vermiş, burası da  önce “Emirgüne Bahçesi” olarak anılmış sonradan  bahçenin adı “Mirgün Bahçesi”  ve  “Mirgün”e dönüşmüştür. Sonunda bütün yöre Emirgan adıyla anılmaya başlamıştır. 
1861-1871 yılları arasında hükümdar olan Sultan Abdülaziz bu araziyi Mısır Hidivi İsmail Paşa’ya vermiştir. İsmail Paşa bu alana 1871-1878 yılları arasında renkleriyle anılan Sarı Köşk, Pembe Köşk ve Beyaz Köşk’ü yaptırdı. İsmail Paşa’nın ölümünden sonra Satvet Lütfi Tozan’a kalan arazi 1940’da İstanbul Belediye Başkanı Lütfü Kırdar’ın girişimiyle kamulaştırılıp park olarak düzenlenmiştir. Öteden beri bir bölümü mesire yeri olarak halka açık korunun, tamamı belediyece 1943’ de halka açılmıştır. Korunun tepelerinde, birbirlerine yakın yerlerde iki gölet, iki de su aynası vardır. Göletlerin üzerinde sünger taklidi taşlardan yapılmış mağaralar yükselir. Emirgan Parkı, Boğaz’ın antikiteden gelen büyük ağaç varlığının günümüze kalmış zengin parçalarından biridir. Emirgan Korusu’ndaki ağaç türleri 120’den fazladır. Bu türlerin başlıcaları: Fıstık çamı, kızılçam, Halep çamı, ağlayan çam, veymut çamı, sahil çamı, Japon kadife çamı, Londra çamı, Avrupa, mavi ve konik ladinlerdir. Bu türlerin  yanı sıra mavi atlas, Lübnan, Himalaya sedirlerinin örnekleri, kayın, dişbudak, sabunağacı, salkım söğüt, Macar meşesi, İstanbul park ve bahçeleri ile korularında rastlanmayan nadide ağaçlardan kolorado gümüşi köknarı, Çin mabet ağacı, kaymakağacı, Kaliforniya su sediri ,sahil sekoyası ve kâfur ağacı da bu koruda bulunmaktadır.

ÖNCEKİ HABER

Validebağ'daki cami inşaatı yükselmeye başladı

SONRAKİ HABER

Futbolda tüketim çılgınlığı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa