8 Şubat 2015 06:19

Namusu temizlemek şart!

Namus kutsallığı olgusu altında, yaşam kuralları erkek tarafından belirlenerek kadına biçilen korunmaya muhtaç kimlik, aile içi otokrasinin temel değerlerinden biri oluyor. Namus, kadının erkekle eşitlenmek yerine riyakar bir kutsama gördüğü her toplumda geçerliliği olan dönemsel değil varlıksal bi’ olgu.

Namusu temizlemek şart!

Elif YILMAZ*
 
Karı- koca 17 yıllık evliliklerini yakın zamanda bitirdi. Üç çocuk babalarıyla kalmış. Anne çocuklarını görmek için geçen perşembe kocasının evine gitmiş. İkili arasında tartışma çıktı. Eski koca, evden çıkan eski eşine apartmanın önünde, 3 çocuğunun gözleri önünde kurşun yağdırdı. Kadın ağır yaralı halde hastaneye kaldırılırken, polis otosuna bindirilen koca “Namusumu temizlemeye uğraştım. Galiba temizleyemedim” diyordu. Boşanma sonrası her 4 kadından 3’ünün şiddete uğradığı, şanslılarının hayatta kaldığı Türkiye’de yukarıda anlattığım olay sıradan bir ‘namus katliamı.’ Namus; Türkçe’de içi dini değerlerle doldurulmuş bi’ kavram. ‘Düzen’, ‘kanun’, ‘liyakat’, ‘ustalık’, ‘güvenilir’ anlamları da var elbette. Ama biz ve bizimle aynı ya da benzer referanslı toplumlarda namus, bi’ nevi kadının göbek adı, kadın varlığında cinsel sınırları çizen, koruyan ve cezalandıran eril militarizmin silahı... Başka bir deyişle; erkeğe tahsis edilmiş iktidar alanında (ki bu kadın bedeni) kontrol mekanizması, namus. Hal böyle olunca kadın, ‘kontrol altından çıktığı’nda ya da en ufacık bir çıkma sinyali verdiğinde, ‘varoluşun kanunu’ meşruiyetinde, erkeğe ‘öldürme hakkı’ veriyor.

SÖMÜRÜ MİRASI: NAMUS
Namus kutsallığı olgusu altında, yaşam kuralları erkek tarafından belirlenerek kadına biçilen korunmaya muhtaç kimlik, aile içi otokrasinin temel değerlerinden biri oluyor. Namus, kadının erkekle eşitlenmek yerine riyakar bir kutsama gördüğü her toplumda geçerliliği olan dönemsel değil varlıksal bi’ olgu. Bu yüzden; bi’ iktidar silahı olduğu için de kuşaktan kuşağa miras bırakmak adeta namus borcu. 21. yüzyılda devletin en tepesindeki ismin “Kadın-erkek eşit değil, fıtratlarına aykırı” cümlesi, işte bu tarihsel iktidar mirasının print edilmiş hali.
‘Namus borcu’, ‘namus belası’ vs... dili de, eril iktidarın sömürüyü, vahşeti, adaletsizliği tiksindirici bir çaresizlikle kederleştirip meşrulaştırmak amacıyla toplum için yarattığı putlardır. Çünkü ilahi ya da değil, her iktidar varlığının devamı ve istikbali için tebaasına putlar yaratmak zorundadır.
Aynı zamanda, bu ortaklığı nedeniyle de kamuya açıktır. Yani erkin hakimiyeti gösterilmek, ilan edilmek ispatlanmak durumundadır. Evlenen çiftlerin ilk seviştikleri gecenin gündüzünde dışarı asılan kanlı çarşaf, gelinliğin üzerine bağlanan bekaretin simgesi kırmızı kurdele gibi (ki kişilik hakkına saldırı olan bu hakaret de saflık diye putlaştırılır.) ‘Aldatma’ gerekçesiyle işlenen cinayetlerin toplumda gördüğü takdir, meşruiyet ve hitap ettiği toplum için oluşturulan yasaların da katile gösterdiği iyi hal ve tahrik indirimi şefkati de, erke ihanete yönelik her harekete ‘ibret olsun’ mesajı taşır.

ERİLMİLİTARİZM
Kadının varlık savaşı, Osmanlı’dan günümüze kadar bu topraklarda son derece zorlu geçiyor. Laik yönetim şeklinin, bu savaş için daha ‘konforlu koşullar’ oluşturduğu bir gerçek. Ancak, son yıllarda yönetimdeki iktidarın dili, din orijinli içi doldurulan namus kavramıyla paralel gidiyor. İktidarın kadın bakanı, ‘kadın cinayetlerini duyurup dünyaya kötü reklamımızı yapmayın’ uyarısında bulunuyor, Başbakan yardımcısı, kadının kahkaha atmasıyla iffet arasında bağ kuruyor, Cumhurbaşkanı, ‘kadın-erkek fıtrat gereği eşit değildir’ diyor, vergisini halkın verdiği TRT ekranlarında ‘Hamile kadının sokakta gezmesi ayıptır’ diyen şahıslar konuşmacı olarak ağırlanıyor.Bu arada hükümet kadına yönelik şiddeti önlemek için komisyonlar kuruyor falan evet... Bu komisyonda da kadın cinayetinde tahrik indiriminin kaldırılması konusunda akıl almaz tartışmalar yaşanıyor. Komisyonun AKP’li üyesi milletvekili İsmet Uçma, panik butonları yerine mahallede namus bekçiliğinin hayata geçirilmesini öneriyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Benim esnafım gerektiğinde asker, gerektiğinde polis, gerektiğinde hakimdir” sözlerindeki gibi kadına yönelik şiddette de paramiliterlik hayata geçirilmeye çalışılıyor. Erilmilitarizmin maskesi ‘haklı tepki’, desteklenerek hukuk giderek uzaklaştırılıyor toplum hayatımızdan. Eril iktidar, kudreti için dört bir yana eril militanlarını salıyor.

EKRAN: HEDEFİN SİMÜLASYONU
Televizyon ekranlarında son yıllarda yaşananlar, bize bu konuda ciddi ürkütücü veriler sunuyor. 2013 yılında TV programları ile ilgili RTÜK’e ‘Ahlak ve aile değerlerine uygun değil’ diye 15 bin 862 şikayet gelmiş. 2014’te bu sayı 31 bin 768 yükselmiş. Bu artış ‘TV’ler porno mu yayınlamaya başladı?’ diye sorduruyor. Ancak aksine, son 12 yılda ekranlardaki muhafazakarlaşma son derece somut görünüyor. Ekranın ahlak bekçisi RTÜK öpüşme sahnelerini bile ‘genel ahlaka aykırı, sakıncalı’ bulup çok ağır cezalar kesiyor kanallara. Geçenlerde bir TV kanalında Huysuz Virjin’i gören arkadaşımın şu ifadesini çok önemsedim: “TV seyretmeyen, hayatım boyunca kendisini ekranda toplam 10 dakika bile seyretmemiş biri olarak Huysuz Virjin’i TV’de görünce duyduğum sevince güldüm. ‘Özlemişim’ hissiyle program bitene kadar kendisini izledim. Sanki böylece ahlak bekçiliğine karşı direniyordum.” Hal-durum-his bu iken, izleyicinin ahlak anlayışındaki hassasiyetin anatomisini de çıkaralım. Çünkü çok önemli bir veri arz ediyor: TV izleyicisinin çoğunluğu kadın. Ama şikayetçi olanların çoğunluğu erkek. Namus bekçiliği görevi, iktidar tarafından takdir gördükçe de, kendi iktidarını korumak için daha bi’ şevkle namus bekçiliğini sürdürecek. Ekranda çıktığı avı, sokakta da sürdürecek. Çünkü ekranda olan bitenler, hedeflenen gerçeğin bi’ simülasyonu.

Kadın mücadelesi, kaynağı ve bu kaynaktan kaynaklı, hayatı ekonomik,siyasal, kültürel şekillendirişindeki etkisinden ötürü devrimci mücadele sıfatını en fazla hak eden mücadele şeklidir. ‘Namus’ kavramının tekrar içinin doldurulması, erkin silahının elinden alınması da mücadelenin temelini oluşturur. Hayatını,bedenini, emeğini alma mücadelesinin başarısı toplum zihninde başlı başına evrim yaratacak bi’ devrim. Çünkü o zaman ancak, ayakkabı kutularının içinde paketlenip yollanan ‘namus’ evine dönebilir. Çünkü o zaman ancak, iktidara sadakat için evine gönderilen makarna paketlerinin yoksulda yarattığı sevinçten utanmayı öğrenebiliriz. Çünkü ancak o zaman koca saraylarla ufukta görünmeyecek kadar kaybolan itibarımız geri dönebilir. Yani; hırsıza, katile, sömürene iade-i itibar için, kadınların ‘namusu temizlemeleri’ şart!

*Gazeteci

Evrensel'i Takip Et