09 Şubat 2015 09:28

Kaçırılan kadınların hesabını sormaya var mısınız?

Suruç’a gittik geçenlerde Kız Kardeşlik Köprüsü kampanyasını yürüten 30 kadın ile. Tarihe tanıklı etmeye. Resmi belgelerin yazdığını değil, bize dayatılan yalanlarla yüzleşmeye ve katliamı yaşayan insanlarla, canlı tanıklarla konuşmaya. Onları dinlemeye.

Paylaş

Otobüsten inince etrafımızı saran insanlar, çocuklar, kadınlar, gençler bizi sevinçle karşıladılar. Dediler ki gülen gözleriyle ‘iyi ki geldiniz, hoş geldiniz’. Hem de hiç konuşmadan. Ellerimizi tuttular, sarıldılar. Çocuklar ellerimizden tutup halaya kattı bizi. 

Tüm halkların katılımı ile herkesin kendini bulabildiği sözde değil, gerçekten eşitlik, özgürlük ve adalete dayalı, hem yepyeni hem de hepimizin özlem duyduğu bir dünyaydı bu… Yarattıkları bu dünyayı savunmak için canlarını veren, yaşamları altüst olan bu isimsiz kahramanlara biz de sizinleyiz, yanınızdayız dememek insanlığa yaraşır mıydı? Haksızlık olmaz mıydı? Yürekleri orada olup gelemeyenlere değil, gelebilecek olup da gelmeyenlere sözüm. Geçiştirenlere. Hadi göster dayanışmanı! İşte şimdi tam sırası! Bugün değil de ne zaman? Ne güzel demişler ”Sakladığın değil paylaştığın senindir”. 
Mexan köyünden Çadırkent'e uzandık. Orada kadınların bir atölye kurduklarını görünce doğrusu hayranlığım iyice arttı. Gözleri kömür gibi karası gibi pırıl pırıl genç bir kadından en değerli hatıramı aldım. Yeşil ince boncuklardan örülmüş bir bileklik.  Bunca yoksulluğa, yoksunluğa inat üreten, direnenlere bin selam. Onların her an yanlarında olan, kendilerini Suruç’a adamış kocaman yürekli gönüllüler için söyleyecek bir söz bulamıyorum…
Bizi küçücük çadırlarına çay içmeye davet eden, yaşamlarını paylaşanlarla dayanışmaya. Kız Kardeşlik Köprüsü herkes topraklarına dönünceye kadar devam edecek. Hatta gerekirse sonrasında da… Bu bir kader değil. Kadın olarak, bir anne olarak tüm kadınlara sesleniyorum kaçırılan kadınların hesabını sormaya var mısınız? 
Bu arada söylemeden geçmeyeyim: Bu topraklarda yıllarca gayet görkemli törenlerle dünyanın dört bir tarafından gençler, çocuklar için Türkçe Olimpiyatları düzenleyen ama ana dili yasaklayan zihniyeti  bir kere daha hatırladım! Kürtçe konuşamıyorduk, aracıyla duyguları anlatmak zordu, acıtıcıydı…  Eksikliğini çok hissettim. Acele Kürtçe öğrenme zamanı dedim kendi kendime…

Müge ATAÇ / Maltepe-İSTANBUL

ÖNCEKİ HABER

Keşke biz kadın işçiler de yan yana gelebilsek

SONRAKİ HABER

HSBC İsviçre'de Türkiye ile ilişkili 3105 gizli hesap var

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa