09 Şubat 2015 12:02

Kadına vurmak, kadınla vurulmak

Kadın hem üretim hem de tüketim veya bölüşüm sürecinin en kırılgan figürüdür. Üretimi ve bölüşümü yeniden düzenlemek isteyen her sistem önce kadınları bu düzene uyumlulaştırmayı iş edinir. Bu o kadar kolay olmadığı için de kadınların gözlerinin boyanması gerekir.

Paylaş

Nuray SANCAR
Yazının başlığı “Wo/Men for Women: Şiddete Karşı Güçlerimizi Birleştiriyoruz” toplantısında Sare Davutoğlu’nun söylediği “Bir erkeğe eşine vurması değil, eşine vurulması yakışır” sözünden uyarlandı. Kadına yönelik şiddetteki artışın grafik çizelgeyi zorladığı bugünlerde kulağa hoş gelen romantik aforizmalardan biri bu da. Meftun olmanın kadına vurmayı önleyeceğine dair imkânsız bir ütopya. Sare Davutoğlu bunu söylemeden kısa bir süre önce zevci, Başbakan Davutoğlu devletin kadına aşkının onu nasıl öldürebileceğinin güzel bir örneğini vermişken hele.
Davutoğlu, 10. Kalkınma Planı kapsamında “Ailenin ve Dinamik Nüfus Yapısının Korunması” paketini sunarken Hükümetin amacının “bir taraftan ailemizi korurken, diğer taraftan kadınlarımızın sosyal hayatta yer alması, çalışma hayatına aktif şekilde katılmalarını temin etmek lazım” olduğunu söylüyordu. Bu konuşmada küçük çocukları olan annelerin gözleri arkada kalmadan çalışabilmeleri için bir dizi kolaylık sağlanıyor, ücretli izin süresi artırılıyor ve hem kamuda hem de özel sektörde çalışan anneler için de hiçbir kayba uğramadan yarı zamanlı çalışma olanağı sağlanacağından bahsediyordu. Bu pakette hesapta “çocuk da kariyer de” yapmak isteyen kadınların birinden birini seçmek zorunda kalmadan huzur içinde yaşamasını sağlayacak” her türlü kolaylık vardı… Hesapta tabii.
ZİKRİN ALTINDAKİ FİKİR
Aslında AKP Hükümetlerinin Başbakanları ve yetkilileri 12 yıldır içinde kadın geçmeyen tek bir cümle kurmadılar şimdiye kadar. Bu kadar zikrin altında elbette bir fikir de var. Bazen kadınların iyiliğine olduğunu iddia ettikleri paketler çıkardılar, bazen “kızım eteğini topla” kıvamındaki anne şefkatiyle kadının duruşuna, oturuşuna müdahale ettiler, bazen hakir görüp dövdüler. Ama her fırsatta kadınla bozdular. Bu boşuna değil. Çünkü kadın hem üretim hem de tüketim veya bölüşüm sürecinin en kırılgan figürüdür. Üretimi ve bölüşümü yeniden düzenlemek isteyen her sistem önce kadınları bu düzene uyumlulaştırmayı iş edinir. Bu o kadar kolay olmadığı için de kadınların gözlerinin boyanması gerekir.
Ne demek istiyoruz?
“Paket”in sunumunu Başbakan’dan dinleyen hangi kadın iş hayatından kopmadan çocuklarına bakabileceği, işinde yükselebileceği, çocukları için maddi destek alacağı vaadine sevinmez, Başbakan’ın kadınlara hitaben söylediği gönül okşayıcı laflara sevinmez ki. Ama kazın ayağı öyle değil. Bu sunum sadece işin reklâm kısmı. Türkiye’de üretim sürecinin esnekleşmesi çoktan başladı ve “aile paketi”nden bir süre sonra, geçen hafta, Davutoğlu yine Kalkınma Planı kapsamında kuralsız çalışmanın bir kural haline getirileceğini açıkladı. Bu ne demek? Bu, esnek çalışmanın genel bir iş düzeni haline getirilebilmesi için kadının üretim sürecine katılımını kesintiye uğratan doğum ve annelik sürecinin işlevsel bir biçimde kullanılacağı demek. Bu, kadının üretim sürecinden külliyen uzaklaştırılması, parça zamanlı çalışmaya ve parça başı işe kovulması demek. Bu, aynı zamanda hiçbir kreş olanağının, yaşlı bakım hizmetinin devlet tarafından karşılanmadığı, sağlık ve eğitimin özelleştiği koşullarda bakım hizmetinin tamamen kadının üzerine bırakılması; kadının da sosyal ve kamusal haklarından gönüllüce vazgeçmesinin sağlanması demek. 
KADINLAR SESSİZ KALMAYACAK
Bir zamanlar hem kadın hem de erkek emekçiler kendileri ve aileleri için bazı sosyal haklar için birçok mücadele vermiş ve kazanımlar elde etmişti. Toplumsal hayat bu kazanımların üzerine bina edilmişti. Şimdi kazanımların birer birer ama sistematik bir biçimde geri alındığı dönemdeyiz. Bu esnada aile kurumunu ayakta tutan iktisadi ve toplumsal zemin iyice kırılganlaştı. Ancak ailesinin sağlığı, beslenmesi, eğitimi ve genel olarak refahı için olanaklar azalır bütün bu yükler hem kendi omzuna yüklenir hem de bunları sağlayabilecek maddi olanaklardan yoksullaşırken kadının sessiz kalması mümkün değil. Bu durum emekçinin payının iyice azaltıldığı bölüşüm sürecinden kadının daha fazla pay talep etmesini zorluyor. Ancak örgütsüz bir kitle olan kadınların evin dört duvarı arasında kalan şikâyet ve talebinin işsiz ve o da yoksullaşmış kocaya dırdır etmek olarak yansıdığı bir kısırdöngü içinde dile geliyor bu talep. 
Hükümet bu dırdır kocaya-babaya yönelik olduğu sürece durumdan pek rahatsız olmadı.  Ama dırdırın dozunu ayarlamak için iki yol izledi şimdiye kadar. Birincisi, erkeklerin hükümranlık sınırlarını genişletmek ve kadınların ev içindeki şiddetle terbiye edilmesini kolaylaştırmakla. Devlet şiddeti kadınların en yakınındaki erkeklere delege edilerek kadınların sesini kesmeye çalıştı. Bu süreç devam ediyor. İkincisi de ailenin, evin, kadının bütün kazanımlarının altı dinamitlenirken kadına kendisinin ve ailesinin yararına lütuflarda bulunulduğu hissiyatını yaşatmakla. Anaların ayaklarının altına cehennemi koyarken cennet vaadinde bulunmak gibi. 
“Aile paketi” sadece kadını ilgilendiren sonuçlar yaratmayacak. Kadının hayatını cehenneme çevirmekle sonuçlanacak böyle bir paket toplumda genel bir işsizleşmenin, yoksullaşmanın da kapısını açıyor. Ne zaman çalışacağı ne zaman çalışmayacağı belli olmayan bir işçi ordusu yaratılmaya çalışılıyor. Kadınlara üç çocuk doğurun diye emreden eski Başbakan, Türkiye’nin Çinleşerek kalkınacağını iddia ediyordu; yani ucuz emek cenneti haline gelerek. İş için ve işyerinde rekabetin arttığı, ekmeğin aslanın ağzında olduğu, ücretlerin düştüğü, sosyal hakların bölüşüm sürecinde en az payı tuttuğu bir toplumsal hayatın ufukta göründüğü, “aile paketinin” gizli şifrelerinden okunabilir. 
Bu paket 10. Kalkınma Planının diğer unsurlarıyla birlikte ele alındığında görülüyor ki kadına bir kez daha bir şamar vurulmuştur. Esasen bütün topluma bir de kadınla vurulmuştur. Kadına vurduranlar bütün emekçi nüfusu kadınla da vurmaktadır.

 

ÖNCEKİ HABER

Önü arkası sağı soluyla "çocuk teşviki"

SONRAKİ HABER

Metal fabrikalarında bir kadın işçi önderi ALİCE PEURALA

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa