Gezi Apartmanı’ndaki zombiler
Yüzleşmek son yılların moda kavramlarından. Neredeyse tüm siyasetçiler ya da toplumsal kesimler bir yüzleşmeden bahsediyor. Ancak bu yüzleşmeyi herkes “karşı taraf”tan talep ediyor. Böyle olunca yüzleşme gibi “kendine dönük” bir durum, karşı taraftan gelen bir dayatmaya dönüşüyor.
![Gezi Apartmanı’ndaki zombiler](https://www.evrensel.net/upload/dosya/10461.jpg)
Erdal EMRE
Yüzleşmek son yılların moda kavramlarından. Neredeyse tüm siyasetçiler ya da toplumsal kesimler bir yüzleşmeden bahsediyor. Ancak bu yüzleşmeyi herkes “karşı taraf”tan talep ediyor. Böyle olunca yüzleşme gibi “kendine dönük” bir durum, karşı taraftan gelen bir dayatmaya dönüşüyor.
Filiz Elasu, ikinci romanı “Gezi Apartmanı”nda bir yüzleşme kitabıyla karşımızda. Kitap daha açılış cümlesinde varoluşsal bir yüzleşmeyle başlıyor: Mezar taşını gördüm “Yaşamın” üzerinde “Korku” yazıyordu.
Korku…
Mezar taşında yazan korkuyu kitabın açış cümlesi olarak beynimize etiketleyen yazar, roman boyunca bu korkuyu alttan alta sürdürüyor. Bir zombiyi öldürmek için kafasının içindekini çıkarmak, apartman boşluğundaki karanlık, birden bire ayaklarımıza dolanan kedi, kanser olma ihtimali, apartmanın bodrum katında çıkan insan iskeleti…
Filiz Elasu , “Gezi Apartmanı” ismini tercih ederek bir yazarın alabileceği riski azami boyutlarda üstlenmiş. Hemen belirtelim, bu romanda Gezi direnişi veya Gezi’de yaşanan olaylar anlatılmamaktadır. O halde? İşte yazar riski tam bu noktada alıyor. “Gezi” isminin artık bir marka olduğu ve neyi anlattığı belli. Bunun farkında olan yazar roman boyunca ve bittikten sonra “Acaba bu kitabın ismi neden Gezi Apartmanı” diye düşünmeye sevk etmek istiyor okuru. Bu düşünme faaliyetinde belli bir sonuca ulaşacağına inandığı okuru gözeterek yazmış romanı.
Günlük yaşamımızın sıradan görünen ancak zamanımızın da büyük bölümünü ayırdığımız olayları, işleri, ilişkileri ayrıntılarıyla anlatan yazar bizi usul usul kente, apartmana, evlerin iç odalarına, pencere dedikodularına, merdiven boşluklarına sinmiş “mikro faşizmin” içine çekiyor.
YA GEZİ DIŞINDAKİ YAŞAM?
Gezi’yi analiz eden bir çok kalem erbabı bunun bir “orta sınıf” ayaklanması olduğunu belirtiyor. Filiz Elasu’nun romanı da tam bu noktada Gezi ile kesişiyor. Kitabın en temel özelliği bir orta sınıf eleştirisi yapıyor olması. Gezi’ye destek veren orta sınıfın, Gezi dışındaki yaşamını tartışmaya açıyor. Gezi’de hepimiz faşizme, baskılara, yaşam biçimine müdahalelere, başkasının özgürlük alanına girmeye karşıydık. Peki ya mahallemiz, apartmanımız, evimizdeki halimiz ahvalimiz nedir? Gezi’de siyasal faşizme isyan ettik peki ya yaşamımızdaki mikro faşizmi ne yapacağız? Bu noktada daha net bir cümle karabiliriz Gezi Apartmanı ile ilgili. “Gezi” sonuna kadar meşru, haklı ve güzel bir ayaklanmaydı. Peki, Gezi’ye destek veren toplumsal kesimlerin bu ülkedeki bir çok talebe, hak arayışına, itiraza bakışı nedir? Bu noktada tekrar bu yazının ve kitabın başına dönelim, yüzleşmeye... Orta sınıf, Y kuşağı her neyse… Gezi’deki temel itiraz Kapıcı Yusuf’un aynen Gezi Apartmanı’nda olduğu gibi binanın üçüncü katından, öfkeden kıpkırmızı kesilmiş yüzünü gösteren çatık kaşlı sert adama bağırmasıydı: “Sen kim oluyorsun da bana böyle sesleniyorsun? Kapıcı filan diyerek… Kime hesap soruyorsun sen? Defol git lan!”
ANNELİK KARİYERİ
İzninizle kendimi de yazarın gözettiği bu ayrıcalıklı okur kategorisine dahil ederek düşünme ve yüzleşme faaliyetimi başlatıyorum.
Sacide “kariyerinin en üst mertebesine” ulaşmış iki çocuklu bir kadındır. Yani annedir. Almanya’dan yeni dönmüş, Gezi Apartmanı’nda yeni satın aldıkları daireye taşınmışlardır. Resim yapmak istemektedir ancak apartman ve kent yaşamı Sacide’yi bir zombiye dönüştürmüştür. Yazar, özellikle modern insanın günlük yaşamdaki korkularını, karakterlerin ev-apartman yaşamı üzerinden başarıyla anlatmaktadır. Tabii orta sınıfların sadece mülkiyet ile ilgili ya da konformist korkuları yok. Esasında orta sınıf yaşam alanını genişletip güvenlik çemberini sağlamlaştırmak isterken korkuları daha da artmaktadır. Şeriat korkusu, bölünme korkusu gibi Türkiye’nin devlet sisteminin kılcal damlarlarına sinmiş korkuları da roman karakterleri üzerinden Gezi Apartmanı’nın ev sohbetlerine taşıyor, Elasu.
Evrensel'i Takip Et