İnşaatın temeli atılırken işyeri komitesi kurulmalı
Dosyamızın dünkü bölümünde Savaş Topal “Birlik beraberlik içinde hareket edilmezse iş cinayetleri önlenemez” diyordu. Bu söz bütün işçilerin dilinde. Ama kimse nasıl yapılacağını bilmiyor. İşte bunun yolunu açabilmek için İnşaat İşçileri Birliği adı altında toplandık. Dosyamızın son bölümünde nasıl bir araya geleceğimizi ele aldık.

İnşaatta sarı baret taktıysan kaderin binlerce işçiyle aynıdır. Ağır çalışma koşulları ve güvencesizlik. Bu nedenle hangi arkadaşımıza sorarsanız sorun aynı yanıtı alırsınız: “İnşaatçı geleceğe bakmaz, günü kurtarır.”
Patronlar da, taşeron firma sahipleri de bunu bilirler, sonuna kadar da kullanırlar. Kimi zaman patlamalar olur. Eylemler yapılır. Bu bazen genç bir inşaat işçisi arkadaşımızın anlattıkları gibi bireysel olur: “İlk eylemim Soyak’ta oldu. 3 ay ücret ödemediler. Sandalyeyi koydum bekledim. Sonra yanıma bir kişi daha geldi. 2 kişi bir hafta bekledik. Sonunda parayı verdiler ama bize de ‘Bir daha bu şantiyeye girmeyin’ dediler. Aradan zaman geçti. Başka bir şantiyede başka bir taşeronla çalışmaya başladım. Bir baktım aynı şantiyede Soyak’taki taşeron da var. Gelip bizim sorumluyla konuşmuş. Beni kenara çektiler ‘Sorun çıkarırsan işten atarız’ dedi-ler. Sorun ne ki zaten. 3 ay ücretimi vermediler iş bırakınca ben mi sorun yarattım?”
Ya da daha deneyimli bir başka arkadaşımızın anlattığı gibi daha kitlesel ve birlik halinde gerçekleşir eylemler: “Büyük bir inşaatta çalışıyordum. Yine ücretleri ödemediler. Kalıpçılar ilk bıraktı işi. Sonra vinççiler. Mühendisler de çıkamadı. Bir iki meslek grubu bırakınca herkes bırakmak zorunda kaldı. Ama adı herkes bıraktı oldu. 7 ay görmediğimiz patronu o zaman gördük. Ve o kadar iyi davranıyordu ki işçilere o zaman.”
SINIR AŞILINCA
Ama bu eylemlerin yapılması için belli sınırın aşılması gerekir. O dayanma sınırı aşıldı mı dayak yiyen kalfa da olur, ateşe verilen inşaatlar da olur, yaptığı işi sökenler de... Eylem, ödenmeyen ücreti verilene kadar ya da çok şikayet edilen yemek ya da yatakhane sorunları çözülene kadar sürer. Sonra... Sonra başka bir inşaata gidilir ve her şey eskisi gibi devam eder. Ta ki bir daha dayanma sınırı kalmayana kadar.
Uzun bir zamandır neden böyle oluyor diye konuşuyoruz. Bunların nedeni hiçbir örgütlülüğümüzün olmaması. Bu nedenle toplantılar yapmaya başladık ve İnşaat İşçileri Birliğini oluşturduk. Birlik olarak çağrılar yaptık, işçi arkadaşlarımızla bir araya geldik, ne yapabilirizi konuştuk. Sendikalar, dernek... Bunlar hep konuşuldu ama söz dönüp dolaşıp işçilerin birliğine geldi. Çünkü işçi birlik olmayınca değişen de bir şey olmuyor.
GÜVENCE İSTİYORUZ
Bunun hemen olmayacağının farkındayız. Ama bekleyerek de bir yere varılamaz. Daha geniş bir birliğin sağlanması için adımlar atmaya başladık. İş cinayetlerine karşı, yaşama ve çalışma koşullarının düzeltilmesi, si-gorta, iş güvenliği ve güvencesi, kurallı ve güvenceli çalışma, erken emeklilik hakkı ve elbette taşeron sisteminin kaldırılmasını istiyoruz.
Bunun taleplerin gerçekleşmesinin yolunun da inşaatlardan ve şantiyelerden geçtiğini biliyoruz. Başta binlerce kişinin çalıştığı ve yıllarca süren büyük inşaatlar olmak üzere işyeri komitelerinin kurulması gerekiyor. Bu zor olabilir ama yapmak dışında bir seçeneğimiz yok. Bu komiteler yoluyla yaşanan sorunlara müdahale etmeliyiz. Daha inşaatın temeli atılırken bizim de her ekibin temsilcilerinden oluşan işyeri komitesinin temelini atmamız gerekir. BİTTİ
BİRLİK DEĞİLSEK FITRATIMIZ ÖLÜM VE SEFALETTİR
Sadam ERGÜN
İnşaat İşçileri Birliği
İstanbul
TÜRKİYE ekonomisinde en büyük payı alan sektörlerin başında geliyor inşaat. Her geçen gün büyüyen pasta payı milyar dolarla ifade ediliyor. Hükümet yetkilileri ve patronlar ağızlarının suyu akarak daha fazla kâr hedeflerine nasıl ulaşacaklarını anlatıyorlar. Yurt dışında en fazla inşaat yapan ülkeler arasında Çin’den sonra ikinci geliyoruz. Bir yılda yapılan daire sayısı bir milyona yakın.
İnşaat işinde çalışan biz işçilerin kaçı yaptığı daireleri alabileceğinin hayalini kurabiliyor. Cevabımız koca bir hiç oluyor. En iyi ücret alanımız günlük kazandığı ücreti düşündüğümüzde yemesek, içmesek, hiçbir yere para harcamasak kaç yıl sonra bir daire alabiliriz? Hayali bile kurulamıyor. Peki devasa büyüklüğe sahip olan bu sektörde bizim payımıza düşen ne? Ölümler, sakatlıklar, meslek hastalıkları, gurbette aileden uzakta çalışma, kötü barınma koşulları, kötü yemekler, yoksulluk, açlık. Sadece 2014 yılında 423 arkadaşımız inşaatta çalışırken öldü. Evet yanlış duymadınız bu sayı sadece kayıtlara geçenlerden ibaret. Kayıtlara geçmeyenleri eklersek ve binlerce hasta ve sakat kalan işçi arkadaşlarımızı hesaba katarsak, payımıza düşeni daha net görebiliriz.
Biz bu sömürü düzeninin; inşaatlarda, emeği, can güvenliği sömürülenleriyiz, yapıları yapanlarız. İnşaat işçileriyiz biz. Devasa binaları yaparken, neredeyse kuru ekmekten ibaret öğünlerle beslenen, güvenlik tedbirinin masraf sayıldığı “Tedbirlerle korunan ve haliyle kah iskeleden düşerek, kah elektrik akımına kapılarak, kah yüksek katlardan düşen malzemelerin altında ölen ve yaptığımız işlerin fıtratında olan kah bel ve boyun fıtıkları, kah varisler, kah duyu kayıpları gibi meslek hastalıklarına yakalanan ve maalesef yarım insanlar olarak toplumsal hayatın dışına sürüklenen, çocuklarına miras olarak sadece bunları bırakabilenleriz.
Ama, artık sadece inşaat işçileri değiliz biz. Biz artık bir birliğiz. İnşaat İşçileri Birliğiyiz ve artık farkındayız ki birlik değilsek fıtratımız iş kazası, fıtratımız iş kazasında ölüm, fıtratımız sakat kalmak, çocuklarımıza açlık ve sefalet bırakmak olacak.
Torunlar Center şantiyesinde gördük bunu, daha önce gördüklerimizden daha da açık olarak. Tema İstanbul’da gördük bunu daha açık olarak. Ve gördük ki; onlarca işçi bir araya geldik mi, arkasına hükümeti alan ağalardan da alabiliyoruz söke söke hakkımızı, binlercemiz otobanlara indik mi kurtlu yemek ve izbe inşaat köşeleri yerine, yenebilir bir yemeği ve daha insanca yaşanabilecek yatakhaneleri söke söke alabiliyoruz. Birlik olduğumuz zaman, kavgamızı birilerine havale etmediğimiz zaman gördük ki bizim de fıtratımız insanca yaşamak.
Duvarcıysak meslek hastalığı tazminatımızı, yıpranma paylarımızı, belimizin tazminatını, egzamalarımızın tazminatını, elektrikçiysek, tesisatçıysak osteoartritlerimizin tazminatını almak, daha erken yaşlarda emekli olmak, hayatın kalan kısmını yarım insan olarak sürdürmemek bizim de fıtratımız.
Yaşadıklarımız ve deneyimlerimiz bize öğretti ki; bizim de kurtuluşumuz birlik oluşumuzda. İnşaat İşçileri Birliği olarak başladığımız bu yolu, inşaat işçilerinin öz sendikasına vardırarak taçlandırmakta. Mücadelemizi bizzat kendimizin yapmasında, hakkımızı bizzat kendimizin aramasında, sendikacılığımızı kendimizin yapmasında.
Ve yine bizim gibi düşünen, bizim gibi birleşen diğer iş kollarının işçileriyle birleşerek, hakkını ararken, aynı zamanda güçlü vurduğunda ses getiren yapıları kurmakta.
BİRLİĞİMİZ GÜN GEÇTİKÇE BÜYÜYOR
Murat KAÇTAÇ
İnşaat İşçisi
BEN bir inşaatçı olarak, her inşaat işçisi gibi çok haksızlığa uğradım. Hakkım gasbedildi, emeğim çalındı ve iş kazası bile geçirdim. İş güvenliği yeterli olmadığından dolayı gerçi çoğu yerde iş güvenliği bile yok ya, hadi var sayıyoruz. Var sayıyoruz çünkü sadece kağıt üzerinde. Peki ya emek, emek mi çalınmadı çalındı hem de defalarca. Hakkımızı savunamıyorduk. Hak ve hukuklarımızı bilmediğimizden ya işten atılmayla tehdit edilirdik ya da başkaldırıp hakkını savunanlar da işten atılırdı. Aslında bir olsaydık emeğimizin gasbedilmesini engelleyebilirdik. Ama nasıl? Ben gurbetçiyim, ailemden uzak onların hasreti üzerimde koca yük, bir yandan yağmur çamur demeden çalışmak... Yaşam koşulları çok zor. Ne yapardım, ekmek parası der geçerdim. Ta ki o güne kadar. O kara güne kadar, o kendini bilmez gözünü para bürümüşler biraz daha kazansınlar diye ihmalden, iş güvenliğinin yetersizliğinden dolayı asansörle düşen 10 arkadaşımızın ölümünden sonra anlamıştık. Birlik olmasak, beraberliğimiz olmazsa, bilinçlenmesek daha çok haksızlığa uğrayacağımızı anlamıştık ve bir birlik kurmak artık kaçınılmaz olmuştu. Ve bu işleri bilen arkadaşlarımız vardı, onlara danıştık ve onların yardımıyla birliğimizi kurduk. Gün geçtikçe birliğimiz büyüyor, nerede haksızlık emek hırsızlığı varsa tepesinde İnşaat İşçileri Birliği olacak...
TEMA İNŞAAT İŞÇİLERİ ÖRNEK OLDU
İnşaat işçileri bıçak kemiğe dayandı mı her türlü eylemi yapar. Ama İstanbul Halkalı’da bulunan Tema İnşaat’ta verilen mücadele hepimiz için örnek oldu, yürüyeceğimiz yolu gösterdi. Bu şantiyede güvencesiz ve ağır koşullarda çalışan binlerce arkadaşımız, yemeğin de kurtlu çıkması üzerine 8 Eylül 2014’te isyan etti.
Birliklerini sağlayan işçi arkadaşlarımız iş bırakarak TEM’i kapattı. İş cinayetlerine, taşeron dayatmasına, güvencesiz çalıştırma koşullarına karşı çıkan işçiler bir yandan da koğuşlardan seçilen temsilciler üzerinden bir işçi komitesi oluşturdu. Koşullara tepki olarak başlayan mücadele işçi arkadaşlarımızın komiteleşmesiyle örgütlü bir mücadeleye dönüştü.
Bu dönüşüm beraberinde kazanımı da getirdi. Biliyoruz ki kendiliğinden patlayan eylemler ya para ödenince ya işten atılınca ya da kısmi düzenlemelerle biter. Ama Tema’da işçiler komiteleri yoluyla belirledikleri taleplerini yazılı hale getirdiler ve patronu protokol imzalamaya çağırdılar. İşçilerin kararlı tutumu üzerine patron geri adım attı ve protokolü kabul etti.
Protokolle sigortaların tam yatması, işçi sağlığı ve iş güvenliğinin eksiksiz sağlanması, kantin ücretlerinin düşürülmesi, gecikmiş alacakların tamamen ödenmesi konularında firmadan yazılı taahhüt alan işçilerin kabul edilen bazı talepleri de şöyleydi:
* İşçiler iş güvenliği konusunda bir aksaklık görürse uzmanları uyaracak ve gerek görürse iş bırakacak.
* İş güvenliği için gerekli malzeme giderlerinin işçi maaşlarından kesilmemesi konusunda taşeronlarla konuşulacak ve uzlaşılacak.
* Geriye dönük sigorta prim sorunu olan işçilerin sorunlarının giderilmesi için inşaat firması ve taşeron firma görüşecek. İnşaat sahibi firma, taşeronları denetleyecek.
* İnşaat işçilerine sigorta primlerinin ödenip ödenmediğini takip etmeleri için 2 adet bilgisayar verilecek.
* Şantiyedeki kantinin piyasa bedeli üzerinden satış yapması önlenecek.
* Soğuk içme suyu sağlayan su sebillerin sayısı arttırılacak.
* İşçiler için hazırlanan yemeklerde daha özenli davranılacak.
* Şantiyede 24 saat sıcak su bulunacak.
Evrensel'i Takip Et