22 Şubat 2015 04:21

Yasta değil isyandayız

Polis, esnaf, mebus, bakan, dolmuş şoförü… O kadar geniş, çoğulcu bir tabanı var ki “şiddet” dediğimiz şu ilkel olgunun… Kâh bir otobüste, kâh parlamentoda, kâh okulda ya da sokakta, apansızın “Merhaba” diyor.

Paylaş

Servan ALTIKANAT

Polis, esnaf, mebus, bakan, dolmuş şoförü… O kadar geniş, çoğulcu bir tabanı var ki “şiddet” dediğimiz şu ilkel olgunun… Kâh bir otobüste, kâh parlamentoda, kâh okulda ya da sokakta, apansızın “Merhaba” diyor.

Antep’te, esnaf valiliğe yürümek istiyor; Çevik Kuvvet grup amiri,  meslektaşının ensesine yapışarak, “sık ulan sık” diye bağırıyor hınçla. Gaz sıktırıyor üç adım önündeki kalabalığa... Sanki ağaca, ormana ilaç sıkıyor... Aynı günlerde, Ankara’da eski bir gazeteci olan Yılmaz Koçyılmaz’ın yine polis marifetiyle, yere yatırılıp kelepçelenmek istenmesi sırasında kalp krizi geçirerek öldüğü haberini alıyoruz. 
Derken Özgecan Aslan cinayeti. Hepimizi derinden sarstı… Her anne Songül annenin, her baba Mehmet babanın, her abla Beste ablanın yerine koydu kendini... Sokaklar, üniversiteler, sosyal medya, memleketin dört bir yanı Özgecan’ın resimlerine büründü. Vahşetin boyutu öyle ki, erkekler “erkek olmaktan hacelet duyduklarını” ikrâr ediyorlar.

“Yanlı” Reisicumhur, kadınların bu mükedder günlerinde, bir kadın mebusa “dans edeceğine, bir Fatiha oku” diye akıl verebiliyor, kadın hakları savunucularına da “sizin dinle alakanız yok ki” diye yüklenebiliyor ictinâb etmeden.  Avrupa Birliği’nden mesul bakan ise, “Özgecan’a yapılan benim kızıma yapılsaydı, elime silahı alır, cezasını kendim verirdim” diyor. Balık (şiddet) baştan kokarmış filhakika. Yahu böyle bakan olur mu? Bu zihniyette birine, “AB ile ilişkileri yürütme” işi emanet edilir mi ? Edilirse, halimiz nic’olur? 

“Kadına karşı şiddeti/tecavüzü/ vahşice ölümleri nasıl önleriz” şeklindeki tartışmaların merkezine de “idam sehpası” oturuyor. Çözüm formülü ararken dahi gözler “şiddetten ve öldürmekten” başka bir şey görmüyor. Halbuki tarafı olduğumuz uluslararası sözleşmelere  göre “ölüm cezasını” tartışmamız tam bir delilik. Bu deliliği icra edenlerde zaten o sözleşmelerde yer alan değerler ile  bir türlü barışık ol(a)mayanlar...

‘KEŞKE RÜYA OLSA AMA DEĞİL’

Peşi sıra, Kadıköy’den bir cinayet haberi geliyor. Arkadaşları ile karın zevkini çıkarmak isteyen gazeteci Nuh Köklü kalbinden bıçaklanarak öldürülüyor... Erdoğan’ın “Gerektiğinde askerdir, alperendir. Cephede vatanını savunan şehittir, gazidir, kahramandır, polistir, hakimdir, hakemdir” dediği bir esnaf tarafından...Sebep, dükkanının camına isabet eden bir kar topu... Keşke, sevgili Nuh abinin dediği gibi, “bu  bir rüya olsa”... Ama değil !

Tamam millet böyle de, mebusların haletiruhiyesi farklı mı? Daha “iç güvenlik” paketi görüşülmeden, “parlamentonun güvenliği” ortadan kalkmış baksanıza. Mebuslar kapalı oturumda yumruk yumruğa birbirlerine girmişler. Demir iskemleler ve tokmaklar havada uçuşmuş: 5 yaralı var. Kiminin kaburgası kırık, kimi kafasından yaralı...

Söz konusu pakette zaten, şiddetin (polisin şiddetinin) önünü açıyor. Şiddet” uygulamaya teşne herhangi bir üniformalıya, sınırsız bir alan bahşediyor. Sözde “kamu düzeni korunacak” ama, bu, denetime açık olmayan keyfi bir polis gücüyle olacak...

Ünlü düşünür John Locke seneler evvel, ‘Two Treatises of Government’ yani  ‘Hükümet Üzerine İki İnceleme’sinde buyurmuş: “Yönetim meşru dayanağını ne zaman kaybederse, kendi halkına savaş açmaya başvurur ; bu, kanun yapmada suistimal, yasamaya halel getirmek, seçimlere hile karıştırmak, mülkiyete tecavüz, görevi ihmal veya benzerleri şeklinde tezahür edilebilir” diye... Yaşadığımız süreç de böyle bir şey olsa gerek.

AKP’yi, Nazi usulü bu paketi hazırlamaya iten, hiç kuşku yok ki, şuuraltında bir türlü bastıramadığı Gezi korkusudur. 

Şimdi, tıpkı Gezi’deki gibi katı, gaiz ve çok farklı tandanslardan mürekkep bir muhalefet bloğu, “özgürlük” meşalesiyle  karşısında dimdik...

ÖNCEKİ HABER

Maalesef...

SONRAKİ HABER

Lucio’dan Ayotzinapa’ya mücadele

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa