22 Şubat 2015 04:25

Lucio’dan Ayotzinapa’ya mücadele

2 Aralık 1974 sabahında, kahve ağaçlarının arasından Lucio Cabañas’ın sesi yükseldi; “Sonunda başardılar! Ama emin olun ki size beni öldürme zevkini tattırmayacağım.” Arkadaşları ile birlikte eyalet askerleri tarafından kuşatılmıştı, tüfeği boynuna dayadı ve tetiği çekti.

Paylaş

Ertan EROL

2 Aralık 1974 sabahında, kahve ağaçlarının arasından Lucio Cabañas’ın sesi yükseldi; “Sonunda başardılar! Ama emin olun ki size beni öldürme zevkini tattırmayacağım.” Arkadaşları ile birlikte eyalet askerleri tarafından kuşatılmıştı, tüfeği boynuna dayadı ve tetiği çekti. Lucio, 1938 yılında Meksika’nın Guerrero eyaletinde fakir bir köylü çocuğu olarak doğmuş, zor şartlarda ilkokulu bitirdikten sonra Ayotzinapa Kırsal Öğretmen Okuluna girmişti. 1960’larda özellikle güney eyaletlerinde eğitimciler arasında hızla zemin kazanan ‘Devrimci Öğretmenler Hareketine’ dâhil oldu. Mezun olup doğduğu Atoyac kasabasına yakın bir okulda görevlendirilmesi ile köylüleri ormanları talan eden şirketlere karşı örgütleyerek hızla yerel siyasi otoritelerin hedefi haline gelerek Meksika’nın kuzeyinde yer alan Durango eyaletine sürüldüyse de bir süre sonra Atoyac’a geri dönmeyi başarmıştı. Öğretmen hareketinin, parçası olduğu köylü kitleleri örgütleyerek önemli bir siyasal sürece önderlik ettiğini fark eden siyasi erk, Cabañas’ı ve hareketin diğer liderlerini ortadan kaldırmak istemiş, 18 Mayıs 1967’de Atoyac’ta gösteri düzenleyen ve Cabañas’ın liderlik ettiği öğretmenlere karşı katliama girişmiş, bu olay Cabañas ve arkadaşlarını pasifist siyasete son vererek ‘Fakirlerin Partisini’ kurarak dağa çıkmalarına sebep olmuştu. Cabañas’ın ve yine Ayotzinapa Öğretmen okulundan arkadaşı olan Genaro Vázquez gibi öğretmenlerin ortaya koydukları toplumsal direniş Guerrero eyaletinde düşük yoğunluklu bir savaşı da beraberinde getirirken, Meksika’da 20. yüzyılda gerçekleşen en önemli toplumsal mücadelelerden olarak tarihe geçmişlerdir. 

Ayotzinapa Öğretmen Okulu, diğer öğretmen okulları gibi Meksika Devriminin ilerici unsurları tarafından ‘sosyalist, ücretsiz ve ilerici kamu eğitimi’ anlayışı ile kurulan eğitim kurumları olarak özellikle başkan Cardenas döneminde güç kazanmıştır. Yolu, suyu ya da elektriği olmayan, Meksika devriminde olduğu gibi gerektiğinde mobilize edilip gerekmediğinde yoksulluk ve açlık sarmalına terk edilen köylü topluluklarından gelen çocukların zor şartlar alında eğitim gördükleri bu okullar, 1960’lardan itibaren, özellikle güney eyaletlerindeki yerleşik patronaj ilişkilerini konsolide eden ve yeniden üreten sömürü ve şiddet mekanizmalarına karşı mücadelenin de merkezleri olmuştur. Cabañas ve Vázquez örneklerinde olduğu gibi siyasal otorite köylülerin ve köylü çocuğu öğretmenlerin oluşturduğu ortak mücadele hattını şiddet aygıtını daha etkin kullanarak kontrol altına almaya çalışmıştır. Lucio Cabañas ve Fakirlerin Partisi’nin mücadelesi bugün Guerrero’da ne kadar canlı ise, devletin uyguladığı ve kirli savaş olarak adlandırılan düşük yoğunluklu çatışma ortamı da bir o kadar hatıralarda yer almaya devam etmektedir. 

Yakın zaman Meksika siyasetinde de, bugün sayıları önemli ölçüde azalmış olsa da öğretmen okulları (normal okulları olarak adlandırılan) bölgelerindeki toplumsal mücadelelerin merkezinde yer alarak siyasal iktidarın hedefi olmuşlardır. Son olarak Iguala kentinde geçtiğimiz 26-27 Eylülde gerçekleşen olaylar da bu öğrencilere karşı sürdürüle gelen sistematik kirli savaşın son halkası olmuştur. Olayların beş ay sonrasında bugün öğrenciler halen kayıpken iki farklı görüşün hâkim olduğunu söylemek mümkündür. Bu görüşlerden ilki bunun münferit bir hadise olduğu, Iguala şehrindeki uyuşturucu kartelleri ile iç içe geçmiş Belediye Başkanı ve eşinin gerçekleştirdiği yönündedir. Bu görüşe sahip olanlar, eldeki deliller ışığında 43 öğrenciye ait cesetlerin bir çöplükte üzerlerine dizel dökülerek yakıldığını, ardında kalan kül ve kemik parçalarının plastik çöp poşetlerine konulmak sureti ile San Juan nehrine atıldığını, suçluların bir kaçı hariç tamamının yakalandığını ve cezalandırılacaklarını, bu açıdan da devlet başkanının değişiyle ‘Meksika’nın artık bu trajedide takılıp kalmayarak aşması’ gerektiğini savunmaktadırlar. Bu açıdan Meksika devleti 27 Ocak itibarı ile davanın kendileri açısından kapandığını belirtmiştir.

Geçtiğimiz 7 Şubat’ta ise Ayotzinapa davasını 4 Ekimden beri tarafsız olarak inceleyen Arjantinli bağımsız adli tıp ekibi EAAF kendi raporunu yayınlayarak, devletin davayı kapatmaya dayanak sağladığı delillerin neden geçerli olamayacağının açıklamıştır. Raporda, öğrencilerin yakıldığının iddia edildiği çöplüğün uydu fotoğrafları vasıtasıyla olaylardan önce de çöp yakımı için kullanılageldiğini, bulunan kemik parçalarından elde edilen genetik bilgilerin test edilmesi için Avusturya’ya yollanan genetik bilgiler ile öğrenci ailelerinden alınan örneklerin yarısına yakınının uyuşmadığını, EAAF’ın askerler tarafından San Juan nehrinden çıkarıldığı iddia edilen genetik bulguların elde edilmesi sürecine hiçbir şekilde dâhil edilmediği gibi davanın güvenirliliğine gölge düşürecek önemli noktalar tespit edilmiştir. 

Tüm bunlar göz önünde bulundurulduğunda, Meksika devletinin olayın üzerinin bir an evvel kapatılarak son iki senede önemli ölçüde kaybettiği siyasal meşruiyetin daha da erimesine sebep olan toplumsal hareketliliğin sonlandırılmasını amaçladığı daha güçlü bir ihtimal olarak görünmektedir. Ayotzinapa olayı ne Guerrero eyaletine özel bir hadisedir, ne de kokuşmuş narko-devletin yerel unsurlarının gerçekleştirdiği iğrenç çete içi kavgalarının talihsiz yüzlerce yan ürünlerinden bir tanesidir. Meksika’da hâkim sınıflar, özellikle neoliberal dönemde geleneksel rıza mekanizmalarını hızla ermesine çare ararken yetişemediği ve kontrolü kaybettiği yerlerde orantısız bir biçimde güç mekanizmalarını devreye sokmaktadır. Bu şiddet mekanizmasının öne çıkması ile de Meksika’da toplumsal mücadeleler anti-hegemonik bir biçim alarak güç toplamakta, belki de karşı-hegemonik bir momentumun da yolunu açacak pratikler sergilemektedir.   

Bugün için Meksika’da öğrenciler ve diğer toplumsal hareketler devletin resmi yorumunu reddediyor ve Ayotzinapa olayını kapatma gayretlerini boşa çıkarmak için mücadele ediyorlar. Nasıl Lucio ve arkadaşlarının mücadelesi ezilmiş sanıldığı zaman bile toplu hafızada silinmeyen ve yenilemez bir mevzi kazanmışsa, 43 Ayotzinapa öğrencisi de bugün bunu başarmış gibi görünüyorlar. Ve kırk senenin ardından Lucio ile aynı sıralarda yazı yazan, aynı sınıflarda okuyan ve aynı sefalete başkaldıran öğrenciler, bir bodur kahve ağacının arkasından etrafını saranlara karşı Lucio’nun taviz vermeyen duruşunu tekrar ederek haykırıyorlar! Size bizi öldürme zevkini tattırmayacağız!

ÖNCEKİ HABER

Yasta değil isyandayız

SONRAKİ HABER

Dilbilimcilerden süreçte Kürtçe raporu

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa