26 Şubat 2015 13:13

Karahindiba: Senin de hikâyen

Sinan Sülün'ün Karahindiba öyküsü, Mask-Kara Tiyatrosu tarafından oyunlaştırdı. Oyuncu Sertaç Demir ve yönetmen Cevdet Bayram öyküyü içselleştirmiş. Karahindiba, tek kişilik bir oyun. Sahnede tek bir dekor ve kuvvetli bir metin var. Geriye keyifle izlemek kalıyor.

Karahindiba: Senin de hikâyen

Halil İMREK

Sinan Sülün'ün gündelik hayattaki toplumsal ilişkileri, işsizliği ve trajikomik iş görüşmelerini konu alan kitabı Karahindiba Mask-Kara Tiyatrosu tarafından oyunlaştırıldı.

Sertaç Demir tarafından uyarlanan oyunun yönetmenliğini Cevdet Bayram üstlendi.

Oyun Sertaç Demir'in tek kişilik performansıyla izleyiciye sunuluyor.

Karahindiba tiyatro oyunu Antakya’dan sonra İskenderun’da iki akşam izleyicilerle buluştu. Emek Partisi İskenderun İlçe Örgütünün yaptığı organizasyonla İskenderun Belediye Kültür Merkezinde 24-25 Şubat tarihlerinde yüzlerce tiyatro izleyicisiyle buluştu.

Karahindiba oyunu, hayali yazar olmak olan ancak işsizlik kıskacında yaşam mücadelesi veren Adnan Çubuk’un, toplumsal ilişkiler içerisindeki hikâyesini edebi bir dille anlatıyor.

SALPA'DAN SONRA KARAHİNDİBA... 

Mask – Kara Tiyatrosu Yılmaz Güney in Salpa romanından sonra, bu sezon Sinan Sülün’ün Karahindiba adlı eserini sahneye taşıdı. Edebiyat uyarlamasına devam eden Mask-Kara tiyatrosunun Salpa oyunu daha önce İskenderun’da iki seans sahnelenmişti. Şimdi de Karahindiba tiyatro oyunu, İskenderun’da izleyicilerle buluştu. 

TOHUMLARI DÖRT BİR YANA UÇUŞAN KARAHİNDİBALAR 

Karahindiba, üfleyince uçan bir çiçek... Karahindiba, tohumlarını taşıyan çiçek kömeçlerinin beyaz toplara dönüşmesi ve bu beyaz topçukları oluşturan meyve kapçıklarının en hafif rüzgârda bile uçup çevreye dağılmasıyla bilinen bir bitki. Tohumların dört bir yana uçuşup gökyüzünde savrulan her bir karahindibanın gittikleri yerlerdeki hayatlarını merak etmeyeniniz var mı? Adnan Çubuk karakterini canlandıran Sertaç Demir, tohumları dört bir yana dağılan Karahindiba çiçeği misali, farklı yerlere savrulan Adnan Çubuk’ların yaşamına ayna tutuyor. 

İŞSİZLERİN HİKÂYESİ... 

Karahindiba oyunun merkezinde işsizlik var. Yıllardır okumuş, diploma sahibi olmuş ataması yapılmayan işsizler. Büyük bir umutla iş arayanlar, işsizlik sonucu mekânı kahvehane köşesi olanlar, iş bulabildin mi sorusundan köşe bucak kaçanlar, yalnız olanlar ama aynı ortak kaderi paylaşanların hikâyesi aslında. 

Oyunda Adnan Çubuk, her dört kişiden birinin işsiz olduğu, otuz kişilik bir iş kadrosuna beş bin kişinin başvurduğu, üniversite mezunlarının asgari ücret + prim + yol formülü ile bile iş bulamadığı, iş görüşmelerinde "Eğer ormanda bir canlı olsaydınız ne olurdunuz?" gibi garip sorular soran insan kaynakları uzmanlarının ve sigortanın olmazsa olmaz olduğu gerçek ama bir o kadar da fantastik bir dünyayı, mizahın teselli edici, lezzetli dilini kullanarak anlatıyor.

YAZAR OLMAK İSTEYEN İŞSİZ ADNAN ÇUBUK 

İçinde bulunduğumuz sosyo-ekonomik koşulları, insanı kendisine benzetmeye çalışan toplumu ve toplumsal ilişkileri, kendisi gibi olmaya çalışan Adnan Çubuk üzerinden edebi bir dil ile anlatan oyunda, Adnan Çubuk (Sertaç Demir), en büyük hayali yazar olmak olan işsiz bir gazeteci... Adnan Çubuk'un yaşadığı işsizlik sürecini ve buna bağlı olarak hayatının tüm alanına yayılan etkileri anlatılıyor. Oyunda. İzleyici, bir yandan Adnan'ın yaşadığı iç sıkıntıları görüyor, diğer yandan kendinden bir şeyler buluyor. Adnan Çubuk, izleyiciler açısından oldukça tanıdık. Zira her kes kendinden bir parça buluyor. İşsiz kalmış, terk edilmiş, kimselerde olmayan bir hastalığı yaşayarak yazma çabası... Bir yandan sosyal hayatında tamamen yalnızlaştırılmış, komşu çocuklarıyla kıyaslanarak daha da dibe vuran Adnan... 

'SAHNEYE TAŞINMALIYDI' 

Sinan Sülün'ün yazdığı öyküyü, yeniden uyarlayan ve oynayan oyuncu Sertaç Demir, Öyküyü ilk okuduğunda bu öykünün mutlaka sahneye taşınması gerektiğini fikrine varmış. Aynı zamanda bunun bu öykünün tek kişilik bir oyun olması gerektiğinde kant kılmış. Oyuncu Sertaç Demir, öyküde “Benden, bizden ve herkesten o kadar çok şey vardı ki… Aslına bakarsanız hepimizin içinde bir yerlerde yaşamış ya da yaşayan Adnan Çubuk’ları görebiliriz. Ardından oyunlaştırma süreci başladı” diyor. Öyküde; işsizlik gibi, sosyo-ekonomik toplumsal baskılar arasında kalmış bir çok insanın derdi vardı ve bu derdi öykü dili dışında başka bir sanat dalıyla anlatmanın etkileyici ve iz bırakacağını düşünmüş.

SAHNEDE TEK DEKOR TEK BİR OYUNCU 

Karahindiba, toplumsal baskıların yalnızlaştırdığı bir insanın hikâyesiydi ve bu hikâye oyunun yönetmeni ve oyuncu Sertaç Demir’i bir tercihe de yöneltmiş: “Tek kişilik bir oyun yapıyoruz ve bunun maksimum oyuncu performansı minimum dekor, ışık ve aksesuar gerektirdiğini düşündük ve böylece yavaş yavaş oyunun reji çalışmalarına başladık. Tek bir nesne ile bütün mekânları, karakterleri canlandırmak hem çok zor ve bir o kadar da keyifli oldu. Dekor yeri geldiğinde meyhane, apartman, koltuk, mutfak tezgâhı, ambulans, sedye olabilmeliydi… Üzerine çok düşünüp böyle bir şeye karar verdik. Kısacası o dekor Adnan Çubuk’un hayatı boyunca uğradığı bütün dünyasıydı”

DİĞER ADNAN ÇUBUK'LARLA KARŞILAŞMA... 

Oyunun sonunda Adnan Çubuk’un kafasında yarattığı diğer Adnan Çubuk’larla karşılaşması yaşanıyor. Oyuncu Sertaç Demir, “Ben bu öyküyü oynamasaydım eğer, belki de kayıp bir Adnan olarak hayatıma devam edecektim. Sinan bu öyküyü yazarken “Yazmaktan başka çarem kalmamıştı” demişti. Benim de bu oyunu oynamaktan başka çarem yoktu. Herkes bu hayatta bir iz bırakmak için yaşıyor ya; kimi resim yapıyor, salyangoz ardında sümüğünü bırakıyor, inşaat işçisi tuğlanın üzerine ismini kazıyor… Ondandır ki bu oyunda herkes kendi derinliklerinde bir şeyler bulacaktır. O yüzden seyircilerin de izlemekten başka çaresi olmadığını düşünüyorum. Bu Oyun da benim için “hayatta bırakılmış bir iz” Çünkü gerçekten öyle bir noktaya gelmiştim ki oynamaktan başka çarem kalmamıştı…”

Evrensel'i Takip Et