1 Mart 2015 05:08
/
Güncelleme: 19:48

Uçar bir gün

Şükrü Erbaş’ın çok sevdiğim bir dizesi vardır. “çaresizlik insanın dönüp dönüp kendine inanması” der. Şakran cezaevindeki çocukları her düşünüşümde -ki bu ara aklımdan çıkmaz oldular- bu dize de düşüyor aklıma… ve artık dönüp kendine bile sarılamayan çaresizliğimiz. Bir çocuk getirin gözünüzün önüne. Bir çocuk nasıl suçlu olur? Nasıl dört duvar arasına hapsedilir? Nasıl kaderine terk edilir? Üstelik cezaevleri cehennem olmuşken çocuklara.

Uçar bir gün

Mehtap MERAL

Şükrü Erbaş’ın çok sevdiğim bir dizesi vardır. “çaresizlik insanın dönüp dönüp kendine inanması” der. Şakran cezaevindeki çocukları her düşünüşümde -ki bu ara aklımdan çıkmaz oldular- bu dize de düşüyor aklıma… ve artık dönüp kendine bile sarılamayan çaresizliğimiz. Bir çocuk getirin gözünüzün önüne. Bir çocuk nasıl suçlu olur? Nasıl dört duvar arasına hapsedilir? Nasıl kaderine terk edilir? Üstelik cezaevleri cehennem olmuşken çocuklara. 

Siz bu çocukları erken büyütmüş ve kendinize benzetmişsiniz sevgisizliğinizle. Çirkinleştirmişsiniz. “Bir bebekten katil yaratan zihniyeti” sorgulayıp değiştirmek yerine üç çocuk daha istemişsiniz. Ne dışarıdaki çocuğa sevgi, şefkat  sunmuşsunuz ne içerdeki çocukları korumayı başarmışsınız kötülüklerden. Şakran Cezaevinde olanları tekrar yazmayacağım. İsteyen İsmail Saymaz’ın haberine bakar ve ayrıntılarıyla okur yaşananları. İsmail Saymaz’a bu haberi yaptığı için büyük teşekkür borçluyuz. Diğer haberleri gibi. 

İzmir Şakran Cezaevinde ve Antalya Çocuk Cezaevinde tutuklu ve hükümlü olarak bulunan çocuklara yönelik işkence, kötü muamele, cinsel istismar iddialarının doğru olduğu ÇHD, İHD ve bazı milletvekillerinin yaptığı araştırmalarla saptanmış durumda. Daha önce Pozantı Cezaevinde de benzer olaylar yaşanmıştı. Ama çocuklar yaşadıklarını tam olarak anlatmaya cesaret edemediler. Oysa  bu işkence ve cinsel istismar olaylarının tüm boyutlarıyla araştırılması ve açığa çıkarılması gerekli artık. Çocuk cezaevleri birer cehennem. Buradaki hiçbir çocuğun topluma kazandırılması, iyileştirilmesi, işlediği suçtan arındırılması mümkün değil. Hem çocuğun parkı olur, şekeri olur, oyuncağı olur cezaevi olur mu? Ama bizim buralarda çok severmiş gibi görünüp aslında çocukları hiç sevmezler. Herkes çocukluğundan vurulmuştur. Ayak altında gezmemeyi öğrenmiştir. Çocuk olmak güçsüz olmaktır biraz da ve çocuklara bile güçlü! olmanın önemi ilk öğretilmiştir. Bu yüzden bir çocuk kendinden zayıf olana işkence ediyor içerde. Birileri erken büyüyor ve kendinden önceki büyüklerden öğreniyor kötülüğü. Üstelik kötülük çok bulaşıcı. Çocuklukta bulaştı mı bir kez bir ömre sirayet ediyor işte. 

Daha öncede bu hikayeyi yazmıştım. Bir Kızılderili kabilesinde her bebeğin bir şarkısı vardı ve bebeğin doğumundan ölümüne kadar o şarkı söyleniyordu. Güzel günlerinde de, kötü bir şey yaptığında da. Özünü hatırlatmak için. Biz de çocuklara özlerini hatırlatsak, insan olduklarını hatırlatacak şeyler yapsak onlar için, daha çok sevsek, cezaevleri değil düş evleri kursak mesela. 
Uçurtmayı Vurmasınlar’ı çoğumuz izlemişizdir. Şu cümlelerle başlar film. “Barış’ı tanıdığım yerde ne çiçekler vardı ne de başı bulutlarda bir çınar. Simitçinin gevrek sesi bile giremezdi oraya. Taş avluya yalnız kuşlar konardı bazen.” Şimdi bu cezaevlerini düşünürken o çocukların hiçbir şeyleri olmadığını düşünüyorum. Yanlarında İnci’leri de yok onları sevip koruyacak. Çok değil iki ay sonra bütün bunları bilip müdahale etmeyen çirkin adamlar çirkin koltuklarına güzel gözlü çocuklar oturtacaklar. Biz okul bahçelerinde kendi çocuklarımızı alkışlayacağız. Peki ne zaman koruyacağız bizim olmayan çocukları da. Bu ikiyüzlülüğü ne zaman bırakacağız? 

Her çocuk kendi göğünde özgürce salınması gereken bir uçurtma. “Niye uçmuyor İnci?” diye soruyordu ya Barış Uçurtmayı Vurmasınlar’da. Gerçekleri bir an olsun unutup aynı umutlu cevabı vermek istiyorum ben de “Uçar bir gün”  Çocuk cezaevlerinin bir an önce kapatılması ve içerdeki tüm çocukların renkli birer uçurtma olup kendi göklerinde özgürce uçması dileğiyle. 

Evrensel'i Takip Et