03 Mart 2015 00:53

Veda töreni

Yaşar Abiyle de vedalaşmak varmış… Öyle kimseler vardır ki, onların varlığı size güven verir. Gelecek için, insanlık için… Onların varlığı ile gelecekten umudu kesmezsiniz.

Paylaş

Ragıp ZARAKOLU

Yaşar Abiyle de vedalaşmak varmış… Öyle kimseler vardır ki, onların varlığı size güven verir. Gelecek için, insanlık için… Onların varlığı ile gelecekten umudu kesmezsiniz.
Öyle bir günde öldü ki usta… Musul’daki Mezopotamya klasiklerinin Vandallar tarafından hunharca tahrip olunmasının hemen ardına geldi ölümü… Mutlaka hissetmiştir diye düşündüm. 
Çağdaş Homeros’u idi bu coğrafyanın Yaşar Abi.
Ölümü 2015 soykırımının tam 100. yılına denk geldi.
Ve soykırım bu topraklara yeniden geri döndü.
Yaşar Abi Van kökenliydi. 1915’in burgacı içinde savrulmuştu,  Toros eteklerine mensubu olduğu Kürt aşireti.
10 yıl kadar önceki bir sohbetimizde bu aşiretin Süryani kökenli olduğunu söylemişti, neşeyle. Bunu bir zenginlik saymıştı.
1915’in ardından, 1916 yılında Karadeniz Rumlarının tehciri başlamıştı İç Anadolu’ya doğru, hemen o sıralarda bir de Kürt tehciri başlatılmıştı.
Suriye çöllerinde ise, tanınan yüzde 5 oranını nüfusları aştığı gerekçesi ile Ermenilerin nihai kıyımı başlatılmıştı.
Korkunç yıllardı.
Yaşar Kemal bu kanlı toprakların epopesini yazdı.
O bir sosyalistti.
TİP içinde coşku ile yer almıştı.
Ve “güler yüzlü” sosyalizmin destekçisi olmuştu, 1968 Çekoslovakya rezaleti yaşandığında.
1971 yılında tüm aydınları gözaltına alarak sindirmeyi hedef alan “şanlı Türk ordusunun “Balyoz” operasyonu sırasında, o da gözaltına alınanlar arasında idi.
Sonra serbest kaldı.
Ama sıra eşi Tilda’daydı… Suçlama ise, Uluslararası Af Örgütü ile temas!
1963 yılında Cumhuriyet gazetesinde, “Kurtuluş Sosyalizmde” diye yazdı diye hapse konulan Şadi Alkılıç için kampanya yürüttüler diye, Vedat Günyol’undan, Sebahattin Eyüboğlu’ya, Çetin Özek’inden Şiar Yalçın’ına, Azra Erhat’tan Tilda Gökçeli’ye, Piyanist Magdela’ya Rufer’e, gençlik liderlerinden  Masis Kürkçügil ve Harun Karadeniz’e, Faruk Pekin’e, Osman Arolat’a kadar bir çok sosyalist tutuklanıp Maltepe Askeri Cezaevine konmuştu, şanlı Türk ordusu ile polisinin “örnek” iş birliği ile.
İşte o zaman Yaşar Abi bizim kasa kasa meyve getiren en devamlı ziyaretçimiz olmuştu.
Yaşar Abi, cezaevleri ile dayanışmasını hiç kesmedi.
1996 yılındaki açlık grevleri sırasında, o genç gazeteci Metin Göktepe’nin polis tarafından linç edildiği sırada, aydınların başını çekerek, daha fazla ölümün önüne geçen bir uzlaşmanın sağlanmasında elini taşın altına koymuştu. O dönem tanıdığı Hacı Orman gibi açlık grevcileri ile dostluğunu sürdürmeye devam edecekti.
1993 yılı  aralığında, 70 yaşında yine elini taşın altına koyarak Kürt Sorununun barışçıl demokratik çözümü için bir konferans düzenlenmesinde başı çekmişti.
Orada yaptığı tarihi konuşmada, “yine 70 yaşına kadar bekledin diye sorarsanız” demişti ve şöyle devam etmişti:  “Çünkü bu korku cumhuriyetin duvarlarını ancak 70’inde aşabildim” demişti.
“Bu  bir kardeşlik toprağıdır, bu topraklardaki bütün kültürlerin, dillerin ve her doğa parçasının üstüne titrememiz gerekir” diyordu Yaşar Kemal: “Kürt sorunu Türkiye’nin çağdaşlık sorunudur, Kürt sorunu Türkiye’nin demokrasi sorunudur, bir kardeş kavgasında kazanan olmaz!” 
Yaşar Kemal, askeri operasyonların hızlandığı 1995 yılında DGM’de yargılanırken hakimlere şöyle sesleniyordu: “Benim yazılarım halkımıza birer çağrıdır. Öncelikle batıdaki, doğudaki çocukları, savaşta ölmüş anaları çağırıyorum. Bu savaş en çok sizin yüreğinizi yaktı. Herkesi çağırıyorum, sayın yargıçlar sizleri de bu savaşı durdurmak isteyenlere katılmaya çağırıyorum.” Yargıçlar ise, onu mahkum etmeyi tercih edecekti.
1979 yılında, faşistler peş peşe aydınları indirirken, gelen ciddi tehditler karşısında, İsveç’e sevgili eşi Tilda ile birlikte gönüllü sürgüne gitme durumunda kalmıştı.
Nobel almanın eşiğine gelmişti. Ciddi biçimde. Ama ne yazık ki, o dönem kimi Kürt aydınlarının karşı kampanya yürütmesi sonucu (Kürt temalarını, Türkleştiriyor gerekçesi ile), bu şans yitirilmişti. Bu da bir başka acı olay. Kayda geçmek gerek.
Şanlı Türk adliyesi, DGM’ler aracılığı ile, Yaşar Kemal’i 5 yıllığına susmaya mahkum etti.
Ama 28 Şubat Postmodern darbe günlerinde aldığı Alman Barış Ödülü nedeniyle düzenlenen ödül töreninde yaptığı konuşmada, orada bulunan Kültür Bakanına, Günther Grass ile parlak bir ders vermişti.  
Bu dünyadan bir Yaşar Kemal geçti!

Yeni yılda Evrensel aboneliği hediye edin
ÖNCEKİ HABER

Her transfer dönemi eriyen ligler

SONRAKİ HABER

Fransa Sol Parti Yöneticisi: Askeri müdahaleler çözüm getirmedi

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa