5 Mart 2015 13:46

Ege’de Yaşananlar Üzerine...

Üniversitemizdeki tezgah, gençlerin milli duygusunu istismar edip şovenist eğilimler sergileme noktasına getiren ‘Türkçülük’, ‘ülkücülük’ gibi halkların tarih sayfasından çoktan silinmiş olan ideolojik saptırmaları kullanarak başlamıştır

Ege’de Yaşananlar  Üzerine...

Ezgi AĞBULUT
Ege Üniversitesi
Tarih Bölümü

Üniversiteye geçmeden önce ‘Fikirlerimizi özgürce ifade edip tartıştığımız yer’ olarak gösterilen eğitim kurumları; bilimsellikten uzak, taraflı, fikirlerimizi açıkca beyan edemediğimiz eğitim kurumları halinde karşımıza çıktı. Öğrenim hayatımızı devam ettirmeye çalıştığımız Ege Üniversitesi Tarih Bölümü bunun en önemli örneklerinden biri.
Bölüme başladığımız andan itibaren gerek hocalardan gerekse öğrencilerden esen o milliyetçi hava, milliyetçi olmayan insanları tesiri altında tutup onlar üzerinde büyük bir baskı oluşturmakta. 

Hocalarımız derslerde açık açık anlatamadıkları noktaları öğrencileri gitmeleri için teşvik ettiği Türk Ocakları’nda dile getiriyor. Bu da öğrencilerin ırkçı, dinci, karşı görüşlere daha saldırgan bir karaktere bürünmelerine neden oluyor. Bunun en yakın örneği geçtiğimiz günlerde üniversitemizde yaşanan olay: 
Fırat Yılmaz Çakıroğlu.

YAŞANANLAR EGEMENLERİN İŞİNE GELİYOR

Emperyalizm döneminde diktatörlük oyunları böylesi ‘öğrencileri bölme’ politikalarıyla hayat bulur. Egemenler, hiç acımadan, kim olduğuna bakmadan kendi oğullarını bile darağacına gönderir veya kampüste bıçaklatırlar. Dünyanın neresinde olursa olsun, hangi tarih sayfasına bakarsak bakalım öğrenci gençliğin mevcut iktidar tarafından belirlenen kimliğini mevcut yönetim koşullarını yıkmak için sistem dışı alternatif arayışına girdiğini görürüz. İşte benzeri her durumda iktidar tabanda birleşen kesimleri bölmek için kitleleri birbirine kırdırmanın yollarını arar ve Fırat’ın öldürülmesi ile başlayan bölünme o iktidarın ekmeğine yağ sürer sadece.
Üniversitemizdeki tezgah, gençlerin milli duygusunu istismar edip şovenist 
eğilimler sergileme noktasına getiren ‘Türkçülük’, ‘ülkücülük’ gibi halkların tarih sayfasından çoktan silinmiş olan ideolojik saptırmaları kullanarak başlamıştır. Son 2 yılda üniversitelerde ve mahallelerde Kürt gençlerine karşı kışkırtma ve saldırma eğilimi yaratma çabası bu amacın bir sonucudur. Ülkemizde ayrıca seçimlere gidilen bir süreçte olmamız bu tezgahın stratejik tarafını da gözler önüne sermektedir. Mevcut iktidar ve sistem; Haziran direnişini yaratmış, biçimlendirilmeye ve tek tipçiliğe karşı durmuş, yaşam tarzına yapılan müdahalelere karşı ayak diretmiş ve örgütlenme eğilimi içine girmiş Türkiye gençliğini seçimlerde kendi savaş ve sermaye politikalarına yedekleme amacı güttüğü için bu tip bölme girişimleri tazgahlamaktadır.

ÖĞRENCİNİN ÖĞRENCİYE DÜŞMANLIĞI ÇIKARIMIZA DEĞİL

Görevimiz ise önümüzde duran bu zorba güce karşı, tüm girişimlerine ve tezgahlarına rağmen bölünmeden tüm gençlik kesimlerinin ortak sesini yükseltmektir. Aksi halde daha karanlık bir geecek bizleri beklemektedir! Fırat’ın ölümünün neticesi olarak önce bölümümüzdeki sonra üniversitemizdeki devrimci demokrat görüşlü öğrenciler her an tehdit altındadır.
Biz artık okullarımızda gerici, faşist, anti-bilimsel ve taraflı eğitim istemiyoruz. Sınıfta görüşümüz farklı diye tehditler almak istemiyoruz. Biz düşüncelerimizi özgürce dile getirebildiğimiz, bilimsel, laik ve demokratik eğitim istiyoruz. Unutulmamalıdır ki üniversitelerin esas öznesi akademi gelişiminin omurgasını oluşturan öğrencilerdir. Gelecek hepimizin, öğrencinin öğrenciye düşmanlığı asla bizim çıkarımıza olamaz. Ne kadar birlikteysek o kadar 
güçlüyüz!

Evrensel'i Takip Et