Önemli olan boyu değil işlevi!
Gün geçmiyor ki kadın programlarında/televizyonlarda kendimizi sorgulamak için bir neden daha bulmayalım. Geçtiğimiz günlerde yeni bir bilgi önce haber sitelerine düştü ardından kadın programlarında konuşuldu...
Sarya Tunç
Gün geçmiyor ki kadın programlarında/televizyonlarda kendimizi sorgulamak için bir neden daha bulmayalım. Geçtiğimiz günlerde yeni bir bilgi önce haber sitelerine düştü ardından kadın programlarında konuşuldu. Yayın başlığı ile vermem gerekirse; ‘El parmaklarının boyutu eşe sadakati gösteriyor.’ Bilim insanları uzun zamandır el parmaklarının boyutu ile ilişkilendirdikleri veriyi yayınlıyordu, fakat bu seferki mevzu magazinleştirilip daha bir konuşuldu.
Aslında işaret parmağının boyutuna anne karnındayken fetüsün maruz kaldığı testosteron hormonunun seviyesinin neden olduğu daha önceden anlaşılmıştı. Anne karnında testesterona ne kadar çok maruz kaldıysanız işaret parmağınız o kadar kısa kalıyor. Kıyaslama ise genellikle yüzük parmağı ile yapılıyor.
İnsanı anlamaya yönelik araştırmalarda bilim insanları birçok parametreyi birbiri ile ilişkilendiriyor. Yayınlanan bu makalede ise bir grup insan ile öncelikle serbest cinsel ilişki konusunda ne düşündükleri konuşuluyor, ardından bu kişilerin işaret parmağı ve yüzük parmağı arasındaki orantı ölçülerek bunun arasında bir bağ düşünülüyor. Araştırmaya katılanların bazılarının çok eşliliğe eğilimli, bazılarının da sadakate değer verdikleri görülüyor ve bu bilgi ile parmak boyu arasında bir ilişki kuruluyor.
Ve sonuçta işaret parmağı yüzük parmağına kıyasla daha kısa olanların çok eşliliğe, habercilik dilinde ise ‘eşlerini aldatmaya’ daha yatkın olduklarına yoruluyor.
Tabi araştırmacılar bu oranda milimetrik farklılıkların bile önemli olduğunu, zaten bu tarz yönelimlerin özellikle insan türü üzerinde sosyal ve toplumsal ilişkilerin etkisi ile kurulduğunu, bu bilgi üzerinden bir genelleme yapılamayacağını ısrarla söylüyor.
Ama tabi bu ufak ayrıntı magazinel açıdan bir değer taşımadığından, haber eş aldatma üzerinden kurulup servis ediliyor.
Peki biz şimdi bu bilginin neresindeyiz?
İlk olarak bu araştırma, haber şeklinde BBC internet haber sitesi tarafından bir kadın eli görseli eşliğinde yayınladı. Cinsiyet ayırımı yapmadan 1314 erkek ve kadının sağ elleri üzerinden yapılan çalışmanın yayını, haber kaynaklarına yüzük takılı kadın elleri görselleri ile girdi.
Oradan neredeyse tüm haber sitelerine yayıldı. Yetmedi -yetmez- gündüz kuşağı kadın programlarında da yer aldı. ‘Hanımların dikkatine’ denilerek, “Eğer parmaklarınız şöyleyse siz iyi bir anne, iyi bir eş olamazsınız, aman dikkat!” denildi. Sonuçta bir huy değil ki değiştiresin. Kaldı ki niye değiştiresin! Hiç yoktan bir tane daha fobi edindi kadın. Kadına şiddeti konuşurken “Eşiniz sinirliyse siz susun, siniri geçsin, onu daha çok sinirlendirmeyin” diyen TV uzmanları gibi! Hayırlı olsun!
Sonuçta haber dediğin nereden tutarsan oradan kurulur. Cinsiyetsiz yapılan bu araştırma da özel kurgu ile kadın üzerine böyle itilir.
HAYALLERDEKİ EV
Neyse biz bırakalım da eli, elimize yapışan ev işlerinden bahsedelim!
Sizler de temizliğe harcanan vaktin boşa gittiğini düşünmüyor musunuz?
(Bazen size de biz bu dünyaya temizlik yapmaya mı geldik dürtüsü gelmiyor mu?)
Hayır çamaşırı ayrı, bulaşığı ayrı, süpürmesi ayrı bitmiyor ki! En azından ömrünüzde en az bir kez mutfakta pet bardak-tabak kullanmayı düşünmemiş olamazsınız! İşte tam olarak böyle düşünen, eline yapışan işlerden bıkan ve direk çözüm üreten bir kadın gelmiş bu dünyaya; Frances Gabe!
Çocukluğunda kendisine çorapların ve sümüklü mendillerin yıkattırıldığından ve bundan çok yorulduğundan hatta nefret ettiğinden bahsediyor çevresine. Çocukluğundan itibaren hayalini kurduğu ‘kendini temizleyen ev’i hayata geçirmesi ise 30 senesini almış…
Plan şöyle; bu evin her odasının tavanına temizleyen/ kurutan/ ısıtan/ soğutan bir alet yerleştirilmiş. Duvarlar, tavan ve döşemeler su tutucu bir malzeme ile kaplı. Sadece bir düğmeye basarak odanın her tarafına sabunlu su, ardından duru su püskürtülüyor ve daha sonra oda kurutuluyor. Oda içerisindeki aksesuarlar ise cam fanuslarla korunuyor.
Klozet, küvet ve lavabo kendi kendini basınçlı su sistemi ile temizliyor. Kitapların tozu özel bir sistemle emiliyor; şöminedeki bir drenaj sistemi külleri topluyor; bulaşık makinesinde yıkanan ve kurutulan kap kacak raylı bir sistemle dolaba yerleştiriliyor; aynı şekilde çamaşır makinesi elbise dolabı ile birlikte tasarlandığından yıkanan ve kurutulan çamaşırlar aynı zamanda dolaba yerleşmiş oluyor. vs. vs.
Ev ABD’de Oregon’da sıkça ziyaretçi alıyor ve 25 dolara da bu deneyimi yaşamak isteyenler için hala konaklama hizmeti veriyor.
Aslında hepimizin zaman zaman düşündüğü ama gerçekleştirmek üzere girişimde bulunmadığı bir konu.
Frances Gabe 14 yaşında gittiği Portland Kız Kolejinin dört yıllık eğitimini iki yılda tamamlar. Mimar olan babası ile yapı tasarım ve inşaat işlerinde çalışır. II. Dünya Savaşı’ndan sonra elektrik mühendisi olan eşi ile birlikte yapı onarımı işinde 45 yıl çalışır. Hayalini kurduğu evi kağıt üzerinden hayata geçirmesi ise 30 yılını alır.
Hala Oregon’da yaşayan Frances Gabe bu buluşu için aldığı patenti astığı evinde artık kirli çorap ve sümüklü mendil yıkamak yerine yazan, resim ve heykel yapan, müzikle uğraşan, bir kadın olarak, köpeği Molly ile yaşamaktadır.
Sizce de bu ev bir kadının isyanının canlı belgesi değil mi?