'Güneşin olsun gönlünde'
İÇİMİZDEN BİRİ
Zerrin ALPASLAN – Sultan ÇOBAN
İki çocuğu ile dimdik hayatın orta yerinde duran genç bir kadın İsmihan Şen. Boşandığında eski eşi ve kendi ailesinin isteği üzerine önce memleketi Kayseri’ye gitmiş ama hayatın zorluklarıyla tek başına boğuşmak durumunda kalmış ve hayatına dair kararları kendi alması gerektiğini fark etmiş. İsmihan’la demlediğimiz sıcacık çay eşliğinde işte bu yaşadıklarını, hayallerini, sorunlarını ve çözüm yollarını konuştuk.
“Üç ay boyunca hiç kimse gelip kapımı çalıp, ‘kızım, bacım siz geldiniz buraya, çocuk okula gidiyor, ne yer ne içersiniz’ diye sormadı. Vaatlerde bulunan kardeşim olsun, çocukların dedeleri olsun hiçbir şey yapmadılar. Çocuklarım küçüktü; birisi yeni okula başlamış, diğeri beş yaşındaydı... Böyle olunca ‘en iyisi başka yere git de, en azından demezsin ki, işte burada benim akrabalarım var, ailem var, destekçim var demezsin. Gittiğin yerde tek başına çabalarsın, ona göre mücadeleni verirsin’ dedim kendime.”
Öyle de yapmış İsmihan, kalkmış Didim’e gelmiş. “Orada kalsaydım bu gücü kendimde bulamayabilirdim. Hani başkalarından medet umma olayı vardır ya, başkalarından beklersin… Benim ailemin bana söylemek istediği ‘tırnağın varsa başını kaşı’ ve ben de kendi tırnağımla başımı kaşıdım” diye anlatıyor hayat mücadelesine atılışını.
YÜK BENİM SIRTIMDA
“Çocukların babasının göndermesi gereken para gelmiyordu. Gelse de yetmiyordu. Yettirmek için ev temizliklerine gittim, yaşlı insanlara baktım. Çocuklar küçük, bakacak kimse olmadığı için daha iyi bir iş bakamıyorsun. Bütün yük benim sırtımda. Yetmiyor, çocukların geleceğini de ben düşünmek zorundayım. Her yönüyle. Yiyeceğinden, içeceğinden, davranışından, terbiyesinden her şeyinden ben sorumluyum. 500-600 lirayla ev geçinir mi? Mümkün değil. Bunun elektriği var, suyu var, içme suyu var, giymesi var, yemesi var. Mümkün değil yani.
İlk kez Kaymakamlığa başvurmuştum yardım için. Kömür getirdiler. O zamanlar oturduğum evin bacası yoktu. Getirdikleri kömürü geri götürdüler. Herhangi bir yardım görmedim. Belediyeye gittim. Adam ‘evraklarınızı koyun, 3 bin kişi var sıraya konulacak’ dedi. ‘Ben görüyorum, ihtiyacı olmayanlara yardım gönderiyorsunuz’ dedim. Adam ‘görüşme bitmiştir’ dedi. Evraklarımı aldım masasından, çıktım geldim.”
KENDİNİ GÜÇLÜ KILMAK ZORUNDASIN
“Sosyal devlet diyorlar ama gerçek anlamda hiçbir şey göremiyoruz. Herkes sigortalı, eşinden ayrılanlara maaş veriliyor gibi söylemleri vardı şu anki Cumhurbaşkanımızın. Kaymakamlık bana yardımda bulunmuyor, çünkü devlet beni otomatik olarak sağlık sigortası yapmış, aylık 120 TL. Gittim SGK’ya dedim ‘benden imza aldın mı? Benden izin aldın mı?’ Ayda 120 TL. Bu insan sigortasızsa işi yoktur, çalışmıyordur, parası yoktur. Bu 120 TL’yi mümkünü yok ödeyemez yani. ‘İndirim yapılabilir’ dediler. İndirim yapılsa ne olacak?
Senin vermenle, onun vermesiyle benim karnım doymaz ki. İyi bir iş olacak, sigortam olacak. Benim çocuklarımın daha iyi bir şekilde okumaları gerekiyor. Defter kitap yetmiyor çocuklara. Hiçbir şeye yetişemiyorsun… O anda o kadar kötü düşünüyorsun ki; çare yok diyorsun, yol yok, bunun yolu yok diyorsun. İsmihan diyorsun, kendine gel diyorsun. O anda kendini güçlü kılmak zorundasın. Öyle bir şey oluyor ki... Güneş doğmaya başlıyor ya, ışığı gördüğünde içindeki umut biraz daha filizlenmeye başlıyor. Kendi kendime, güneşin olsun gönlünde diyorum.”
AKIL VEREN ÇOK
Evliyken etek giyebiliyordum. Burada benim arkadaşlarım beni hiç etekle görmemişlerdir. Çünkü ben evin hem erkeği, hem kadınıyım. Bazen çocuklarla da çelişkiye giriyorum. Anne mi olsam? Baba mı olsam? Olman gerekiyor bazen. Ben de bir kadınım. Belki daha farklı giyinmek isterim. Saçımı farklı yapmak isterim. Hayır. İsmihan hep aynıdır. Aynı giyinir. Açık olmaz. Etek giymez. İnsanların farklı düşünmemesi için elimden geleni yapıyorum ama… bir yandan da bu yanlış bir şey diyorum. Bir toplum böyle olmamalı. Maalesef toplumu da biz yaratıyoruz. Belki de ben kendimi insanlara bu şekilde göstermesem, kendimi olduğum gibi kabul ettireceğim. Ama iki tane çocuğum var benim diyorum, gelecekle ilgili kaygıların oluyor düşünce anlamında.”
GEZİ’DEN DAHA BÜYÜK BİR BİRLİK LAZIM
“Kaymakamlığa gidiyorsun dilenci konumuna düşüyorsun. Belediyeye gidiyorsun görüşme bitmiştir deniyor. Halbuki bütün bu kurumlar bizler için var. Devlet benim için bir şey yapmayacaksa niye devlet? Biz ne yapabiliriz?” diye soruyoruz.
İsmihan’a göre “Bütün insanların birlik olması gerekiyor. Sadece kadın olarak değil, erkekler ve kadınlar olarak. Bu ülkenin başındaki insanların, yönetimin hepsinin değişmesi gerek. Gezi gibi, daha büyük bir birlik olması lazım. Bu şekilde kalırsak, onların cepleri dolarken, bizim ceplerimiz boşalacak ve biz yarın hala çocuğumuza ne pişireceğiz diye düşünmeye devam edeceğiz. Bu bir sistem sorunu. Sistemin değişmesi gerekiyor. Birileri ceplerini doldururken, diğerleri sefalet içinde yaşamamalı. Eşitliğin, gerçek anlamda eşitliğin olması gerekiyor.”