Şeytana uyuyoruz... Şeytan oluyoruz...
Özgecan için yas tutarken bu cinayetin ardından öldürülen onlarcası ve öncesi için de sözümüz olsun. Ve en çok medyanın iki yüzlü, her cinayetin ortağı olma hevesine bir "dur" diyelim. Biz yaşadığımız tacizi anlatırken tık yarışına giren medyaya bir sözümüz olsun.
Serpil SAVUMLU
İnsanları kötülüğe sevk eden, aslında hiç aklında yokken, hiç yapmayacağı bir şeyken birden bire yaptıran... Tüm kötülüklerin kaynağı. İnsanları inançlarından uzaklaştıran en karanlık güç. Haydi bilin, bilin. Bu kimdir? Eee tabi. Şeytanın ta kendisi.
Tabi şimdi "Olur mu efendim, şeytan nedir ki! Ondan daha kötüsü var" diyorsunuz. Şeytandan daha kötüsü. Yol şaşırtan, yoldan çıkaran. Hem de elinde daha kötü daha güçlü silahları bulunan. Aklı şeytan gibi çalışıp şeytandan daha akıllı olan. Az kafası eğik olandan, az konuşandan ya da çok güleninden, görünüp çekileninden daha çok korkulan. Hani şeytanın aklına gelmeyip onun aklına geleninden.
Bu kadar anlatmaya ne gerek var; değil mi? Çünkü en baştan beri cevabı herkes biliyordu. Şeytandan bile kötü olan kadından başka kim olabilir? Kadın ki sadece anne olarak "iyilik" mertebesine yükselmiş bir varlık. Gerçi onun da kuralları var. Ama kadın denilen şey işte şeytanda ne varsa onda daha da fazlası.
Artık katli sokak ortasında vacip olan. Neden öldürüldüğü, nasıl öldürüldüğü internet sayfalarında tıklarla kazandıran kadınlar. Ölülerinden "kazanılan" kadınlar. Bir yandan "artık bu son olsun" diye büyük puntolar, kırımızı başlıklarla ölümü duyurulan kadınlar. Şeytanın aklına gelmeyen ama onun aklına gelen kadınlar; melek kadınlar, can acıtan yürek yakan kadınlar, yaşadığı taciz ve tecavüz sayfalara lira lira saçılan kadınlar...
Hepiniz ortaksınız bu yaşananlara...
Zeynep Yıldız'ı hatırlıyor musunuz? Hani Beyoğlu'nda bıçaklanan "şeytan!" Unutmuşsunuzdur. Çünkü Zeynep bıçaklandıktan sonra başka başka kadınların bıçaklanma, yaralanma, intihar, cinayet haberleri geldi. O kadar çok ki hafızalarda sadece "bir kadın", çetelelerde bir rakam olarak kaldılar.
Zeynep şeytanı halt etmiş kadınlardan. Ne yaşadığını nasıl yaşadığını bilmiyoruz. Zeynep hamileydi. Kendisine bir tinercinin saldırdığını söylemişti. Ancak saldırganın tinerci değil sevgilisi olduğu ortaya çıktı. Ve o andan itibaren senaryo yazılmaya başlandı. Hem de en acımasız diliyle. Hem de akıl almaz "şetanlıkla!"
Zeynep'in sevgilisi "Beni bıçakla, dedi. Yapamadım" diye anlattı olayı. Zeynep, bıçağı karnına dayamıştı bebekten kurtulmak için her şey de bir anda oluvermişti. Hemen başlıklar atıldı. "Tiner bıçaklaması değil sokak ortasında kürtajmış", "meğer sokak ortasında kürtajmış", "şeytanın aklına gelmeyen onun aklına gelmiş"... Zeynep feryat etmişti ama her şey senaryoydu...
Kimse Zeynep'in feryadına kulak vermedi. Evliliğinin neden kötü olduğunu, ayrıldıktan sonra sevgilisinin olduğunu ancak onunla "yapamayıp" neden kocasına geri döndüğünü, neden eski sevgilisi ile buluştuğunu kimse ona sormadı. Zeynep onlarca soru işaretinin yanında akıl almaz planlar kuran ve sitelere iyi kazandıran bolca tık alan "haber" oldu. Sayfaların arasında hafızamızdan bir sonraki habere kadar yitip gitti.
İKİ YÜZLÜ MEDYA
Bu haberin ardından çok geçmeden hepimiz Özgecan Aslan cinayeti ile ilgili sokaklara döküldük. Gencecik bir kadının nasıl katledildiğini en ince ayrıntısına kadar okumak yüreğimizde bin bir bıçak darbesi acı yarattı. Bu kez medya için Özgecan melek oldu. "Melek olmasına itirazın mı var?"
Itirazım olmasın. Özgecan insanlık adına yitirdiğimiz tüm değerlerin simgesi olarak kalsın. Ama hepimiz Özgecan için yas tutarken bu cinayetin ardından öldürülen onlarcası ve öncesi için de sözümüz olsun. Ve en çok medyanın iki yüzlü, her cinayetin ortağı olma hevesine bir "dur" diyelim.
Biz yaşadığımız tacizi anlatırken tık yarışına giren medyaya bir sözümüz olsun. "Kadınlardan taciz kampanyası" başlığıyla sanki bir çağrı hissi yarattılar. "Bir oyuncudan daha taciz itirafı" haberinde kadının hangi suçu nasıl itiraf ettiği merakı uyandırdılar.
"Metrobüste kaç defa..." manşeti sözüm ona kadınların yaşadığı mağduriyeti anlattı. Erkeklik bu ya metrobüste kaç defa ne olabilirdi? Erkeklerin merakı bu başlıkla nasıl da cezbedilebilirdi? Taciz hikayelerini anlatan kadınları bir kez daha taciz eden medya, nasıl bu hikayeleri erkekler pazarına sunabileceğini düşündü ve bu süreçte eskiden gelen alışkanlıklarını kadınların çağrılarına rağmen tekrarladı.
Bu şiddet dili ile hepiniz her şeye ortaksınız.
KADINLAR YOLDAN ÇIKIYOR
Şöyle bir baktım kadının şeytanlığı ile ilgili bir çok şey yazılmış. Biz de burdan bir şeytan tanımı yapıp yazalım o vakit! Kadınların katli ile ilgili binlerce kadın gece gündüz yüzünüze yüzünüze haykırdı. Yüzünüze yüzünüze tükürdü. Korkun çünkü kadınlar hakları için, canları için, özgür yaşamak için yaşadığı şiddet canına tak ettiği için sokağa çıkıyor. Yaptıklarınızı gözünüze sokuyor. Kadınlar artık şeytana uyup yasak olanı yapıyor. Yani istemediğiniz, men ettiğiniz, otur dediğiniz kadınlar sokaklara çıkıyor. Kadınlar kendilerine çizilen yollardan çıkıyor...
Şiddet gören kadın artık şeytana uyup "çek çek göster" diyerek yaşadıklarını haykırıyor. Maltepe'de direnen işçiler 'şeytan" olup yaşadığı haksızlığın hesabını tutuyor. Kayseri'de katıldığı protestoda şeytanın "hadi söyle söyle" sesini dinleyen kadın bağırarak yaşadıklarını anlatıyor ve hakkını arıyor.
Kadınlar birlik olup, aklıyla zekasıyla şeytan olup direne direne haklarını istiyor. Şeytana uyuyoruz, bu 8 Mart’ta canımızı yakanlara sesleniyoruz. İyi ki de uyuyoruz...