8 Mart 2015 15:32

Adalet bizim olunca

Adalet sistemi içinde söz sahibi olmak istemez misiniz? Düşünsenize, kanunlar oluşturulurken biz onay vermeden yürürlüğe giremiyor. Mahkemelerde hâkimlere biz yön veriyoruz. Adaletin sağlanması için her mecraya eşit ve aktif olarak katılıyoruz ve biz yönlendiriyoruz. Nasıl mı?...

Adalet bizim olunca

Gülşah KAYA

 

Adalet sistemi içinde söz sahibi olmak istemez misiniz?
Düşünsenize, kanunlar oluşturulurken biz onay vermeden yürürlüğe giremiyor. Mahkemelerde hâkimlere biz yön veriyoruz. Adaletin sağlanması için her mecraya eşit ve aktif olarak katılıyoruz ve biz yönlendiriyoruz. Nasıl mı?
Kanunlar kadınları öyle bir koruyor ki yaşamın her alanında erkeklerle eşitiz. Kimse çıkıp “Ben kadın-erkek eşitliğine inanmıyorum” diyemiyor. Diyemez de zaten, cezası var çünkü. Sadece onun mu? Kadını aşağı görmenin, şiddete mahal verecek sözler söylemenin, her türlü cins ayrımcılığının ve her türlü şiddetin çok güçlü yaptırımları var. Bir kere, kadına yönelik şiddet ağır suçlar kapsamında. Katile, tecavüzcüye indirim falan yok! Eskide kaldı öyle “o da tayt giymeseydi” diyerek “erkeklik indirimi”; takım elbise giyince “iyi hal”den ceza indirimi uygulamaları.
Her şey öyle lafta, yazıda falan kalmış değil. Hem ulusal hem de uluslararası kanunlar ne diyorsa o! Hoş, mahkemelerin başka şansı da yok. Zaten kadınlar da mahkemelerde müdahil olabiliyor davalara. En ufak bir hak ihlalinde yargılamanın bir tarafı olarak hazır bulunabiliyorlar her daim.
Kadınları eve kapatmak, çalışmasına ve okumasına engel olmak, bir erkeğe muhtaç etmenin imkânı yok. Güvenceli, sendikalı çalışıyoruz. Hele bir hamile kaldı diye işten atmaya kalkın kadınları! Bakın başınıza ne geliyor. “Kadınlar daha çok çalışsın ama erkekten daha az para alsın.” diye kanunsuz uygulamalar kimsenin haddine değil.
‘EŞİTSİZLİK’ O DA NE?
Devlet, toplumsal, ekonomik, sosyal, kültürel ve siyasal alanda eşitliği gayet iyi programlamış. Eşitlikçi yasaların bütün alanlarda uygulanmasını da garanti altına almış. Eskisi gibi, “erkek karar veriyor da kadın uyuyor” durumundan eser yok! Gelenekmiş, görenekmiş, komşuymuş, akrabaymış... Kimse kusura bakmasın, kimseye söz düşmüyor. Nasıl istiyorsak, öyle yaşıyoruz. Kimsenin namusu değiliz nihayetinde.
E tabii, kadınların hakları sadece devletle, yasalarla korunmuyor. Bizim yarattığımız sistemi koruyan halk meclisleri, sendikalar, kadın kurumları ve toplumsal diğer örgütlenmeler var bir de. Bütün bu toplulukların içinde de biz varız haliyle. Esasen, geçmişteki gibi toplumda da eşitsizlik düşüncesi neredeyse yok. Hiçbir erkek “yemeğin tuzu az olmuş” diye öldürme hakkına sahip görmüyor kendisini. Zaten yemeği yapması gerekenin kadın olduğunu söyleyen de yok.
Yani, yasa normları kadınlar ve erkekler için aynı kuralları öngörmüş, birini diğerinden üstün tutmamış. “Kadın evlendiğinde tazminatını alarak işten ayrılabilir” diyerek kadını eve kapatan, annelik dışında göreve layık görmeyen bir yasa maddesi düşünülemez bile.
BİZE ‘AKIL’ VEREN YOK
Anlayacağınız, hem yasalara yazmışız, hem de yasaların uygulamasını garanti altına almışız. Çünkü erkek egemen algıya geçit vermiyoruz. Soyut falan değil, elle tutulur gözle görülür bir eşitlik var her yerde. Ne dini kurumlar, ne siyasi partiler, ne başkası çıkıp da eşitliğe ve adalete tezat bir şey söyleyemiyor. Bize akıl veremiyor. Kadınların bedeni, yatak odası, kürtajı, eteğinin boyu üzerinden siyaset yapmaya izin yok!
İnsan gibi yaşıyoruz sözün özü. Birinin bir şeyi değiliz, kendi adımız var: Kadınız. Bizim sözümüz, bizi bağlıyor. Gerisi hikâye.
Çok mu uzak geldi? Değil sevgili kız kardeşlerim, değil. Gücümüze bir bakın hele! Ne kadar fazlayız, bakın. Bütün bunlar ne kurduğumuz hayaller, ne de çok uzak. Hepsi gasp edilen haklarımız. Haklarımızla, kimliğimizle, emeğimizle varız.

Evrensel'i Takip Et