Kimin İnterneti?
İsmail Hakkı POLAT
Makine ve cihazların akıllanıp ağ üzerinden birbirleriyle iletişime geçmesi, insanlığı nasıl etkileyecek?
Geçtiğimiz pazartesi Emarsys Akademi’nin düzenlediği “Nesnelerin İnterneti (Internet of Things)” seminerinde farklı disiplinlerden gelen 4 konuşmacıdan biriydim. Yakın gelecekte gündemimizi çok işgal edecek bu kavramı, zamanımız ve zihinlerimiz elverdiği ölçüde tartışmaya çalıştık ancak etkinliğin sonunda izleyiciler dahil hepimiz kafalarımızda yeni sorularla döndük kendi hayatlarımıza.
İki yıl önce yine bu blogda sizlerle paylaşmıştım “Nesnelerin İnterneti” kavramını; halihazırda hayatımızı kolaylaştıran sensör, kamera, sayaç, anahtar, ev aleti gibi hemen her cihaz, artık kişisel ya da yerel niteliğini yitirerek İnternet’e bağlanabilir dijital formlarıyla günlük hayatlarımızda yeniden konumlanmakta ve sadece bizlerle değil İnternet üzerinden devasa veriyi işlemleyebilen yapay zeka sistemleriyle de haberleşebilmekte ve hatta onlar tarafından uzaktan yönetilebilir birer organa dönüşebilmekte. İnternet ve mobil ağların ilk zamanlarında olduğu gibi maalesef Nesnelerin İnterneti de bu doğum ve emekleme günlerinde ticari kurumlar tarafından sahiplenilip biçimlendirilen bir kavram olduğundan ağırlıkla ticari ve özellikle olumlu yönleriyle ön plana çıkartılmakta; rekabet, verimlilik, karlılık, vs.
Kuşkusuz o yönleriyle de insanlığa bir devrim vaadeden bir gelişme Nesnelerin İnterneti. Kim istemez İnternet üzerindeki milyarlarca cihaz üzerinden akan her türlü verinin işlemlenebilmesi sayesinde yerkürenin sınırlı kaynaklarının daha verimli kullanılmasını, devletlerin daha az parayla vatandaşlarına daha çok hizmet götürmesini, şirketlerin daha az maliyetle daha fazla iş yapmasını ve dünyanın biz insanlar için daha yaşanır ve daha keyif alır hale getirilmesini?
Ancak bu hayallerin peşinde koşarken o yapay zekalı sistemlerin ya da onları yönetenlerin otoriter bir Büyük Birader’e dönüşüp dönüşmeyeceği, toplumsal hayatın adeta tek elden sevk ve idare edilmesinin bireylerde yaratacağı panoptikon (gözetlenme) etkisi, şirketlerde üretim ve hizmet işlerini akıllı makine ve robotlara devredecek mavi yakalılara ne olacağı gibi hususları da paralel olarak düşünmeye başlamak gerekli. Aksi takdirde, (aynı İnternet’in gelişiminde olduğu gibi) işin olumsuz etkileri sonradan ortaya çıkmaya başladığında çözüm çok ama çok zorlaşır.
İşte bu yüzden sadece ticari gelişimin tekeline bırakılamayacak kadar derin ve geniş bu konunun, özellikle kamu ve sivil toplum odaklı bir anlayışla da ele alınması elzem. Ticari güdüsü gelişkin kar odaklı politikaların yanına sosyal politikaları da eklemleyebilecek bir mutabakat çerçevesinde yürümeli İnternet’in nesneleşme süreci…
Bunun için de, Nesnelerin İnterneti (Internet of Things) kavramının yanında İnsanların İnterneti (Internet of People) kavramı da şimdiden geliştirilmeye başlanmalı. İnternet temelli bir Büyük Birader yaratma çılgınlığının peşinde koşmayacak bilgiye, birikime, ahlaka ve demokrasi anlayışına sahip bireylerin yetiştirilmesi hedeflenmeli ve bu doğrultuda çocuklarımızı (ve aslında üretkenliğe sahip her bireyi) İnternet okur-yazarlığından başlayarak programcı, uygulayıcı ve farklılaştırıcı (coder, maker, hacker) aşamalarına erişecek şekilde eğitmek ise, bu sürecin vazgeçilmez ön koşulu olmalı.
Sonuçta, “İnternetin kimin olacağı” sorusunun yanıtı da, nesnelerin mi bizi yoksa bizim mi nesneleri kontrol edebileceğiyle doğrudan ilişkili.
http://ismailhpolat.com/’dan alınmıştır