29 Mart 2015 02:49

Kızıldere dün değil bugün ve yarındır

Kızıldere’de bir dönemi sona eren devrimci mücadele Türkiye sosyalist hareketinde yeni bir dönemin başlangıcı oldu.

Paylaş

Alper TAŞ

Kızıldere’de bir dönemi sona eren devrimci mücadele Türkiye sosyalist hareketinde yeni bir dönemin başlangıcı oldu. THKP-C önderlerinin fiziksel olarak ortadan kaldırılışı ile yaşanan örgütsel yenilgi, asla bir politik yenilgi anlamına gelmedi. 70’lerden sonraki süreçte sosyalist hareketin yeniden saflaşmasında ve halk hareketi olarak gelişmesinde THKP-C fikirleri temel oluşturdu.
THKP-C’nin ortaya çıkışı ve kuruluşu bir toplumsal mücadelenin, direnişin birikimi içerisinde gerçekleşti.
THKP-C’nin oluşumuna zemin hazırlayan en önemli hareket Türkiye İşçi Partisi’dir (TİP). TİP’de oluşan sosyalist birikim, 60’ların sonunda DEV-GENÇ’le ve bu süreçteki toprak işgalleri, fabrika işgalleri ve işçi direnişleriyle gelişti. Bu isyan dalgası 12 Mart faşizmine karşı THKP-C’nin kuruluşuyla taçlandı.
THKP-C’nin genç önder kadroları o dönemde Türkiye solundaki fikri karmaşa karşısında kendilerine özgün bir yolun teorik-idelojik çerçevesini de oluşturabildi. Soldaki uluslararası kamplar etrafında gelişen bölünmelerle birlikte, ağırlıkla kendi dışındaki güçlere bel bağlayan çizgiler karşısında, THKP-C halkın öz gücüne dayanan bir siyaset yaklaşımıyla geleceğe ışık tutacak bir birikim oluşturdu.

GEÇMİŞ VE GELECEK

Geçmiş aynı zamanda gelecek için de yazılır. Kızıldere sadece dün yaşanmış bir direniş değil, bugüne ışık tutacak noktaları içeriyor.
THKP-C’den bugüne kalan önemli noktalardan biri THKP-C’nin Türkiye solunda başka güçlere bel bağlama siyasetine son vermesi, işçilerin ve emekçilerin kendi öz eylemine dayanma inancıdır. Bu, en önemli ayırt edici özelliği olarak gözüküyor.
Sol adına darbeciliğe, cuntacılığa karşı tavır almak, işçi sınıfının devrimci eylemine inanmak, Parti-Cephe’nin o dönem koşullarındaki en özgün yanını oluşturuyor.
THKP-C’nin Marksizm anlayışı üzerinde de durmak gerekir. Marksizmi bir eylem klavuzu olarak ele alışı, teori-pratik bütünlüğünü önemsemesi, en zor koşullarda hem teorik, hem pratik eylemleri kesintisiz sürdürmesi, Marksizmi dogmatik değil Türkiye’nin kendi özgünlüklerini ele alan bir anlayış ile yorumlaması THKP-C’nin önemli özellikleridir. Mahir’in ifadesiyle, Marksizm,‘hareketin hareket halindeki doktrini’ olarak görülmüştür ve bu anlayışla somut sorunlar karşısında dinamik yanıtlar geliştirilmiştir.

THKP-C’NİN ÖZGÜNLÜĞÜ

THKP-C’nin en etkileyici noktalarından birisi enternasyonalist bir ufka sahip olmanın yanı sıra içinde yaşadığı ülkenin ruhunu, kültürünü kavrayan, yerli bir toplumsal siyasal hareket olmasıdır.
Bir diğer etkileyici unsur da THKP-C’nin dayandığı önderlik anlayışıdır. Mahir Çayan’da somutlanan bu önderlik anlayışı, geleneksel bir önderlik değildir. İnanmışlık vardır. Söyleyen, söylediğini sonuna kadar yapan bir eylemcilik ve kararlılık vardır. Bu anlamda Mahir’lerin, Che Guevara’nın -‘yeni insanı’ mücadele içinde kurma- anlayışından etkilendikleri görülüyor.
Hareketin, bugünkü tartışmalarımız içinde de önemli olmaya devam eden fikri özelliklerinden birisi de siyasal devrim-sosyal devrim bütünlüğüdür. THKP-C, sadece iktidarı ele geçiren bir devrimi değil; aynı zamanda buna eşlik eden halkın söz, karar, yetki sahibi olabileceği bir toplumsal devrimi savunmuştur. Parti-Cephe’nin dünya sosyalist kampında ortaya çıkan ayrışmalara eleştirel bakabilmesi de bu siyasal-toplumsal devrim bütünlüğünü kavramasından kaynaklanmaktadır.

KIZILDERE’NİN DAYANIŞMASI

Kızıldere’nin THKO ile verdiği en önemli mesaj dayanışmadır. Türkiye solunun iki önemli kolu THKO ve THKP-C bir devrimci dayanışma ilişkisi kurmuşken, 70’lerden sonraki süreçte, soldaki rekabetin bu kadar kızışması, derinleşmesi, hatta sol içi şiddete kadar varması düşündürücüdür. Tabii bu durumun da birçok etkeni vardır.
Yani Kızıldere’den bize kalan miras, rekabetçi olmayan, devrimci, dayanışmacı sol içi ilişkiler geliştirmek, solun esas olarak mücadelesini emperyalizme ve kapitalizme yöneltmektir. Bu mirasa sahip çıkmak gerekir.
Son olarak bugün de solun yeniden inşa dönemindeyiz. Haziran direnişi bir dönemi kapattı, yeni bir devrimci tarihsel dönemi başlattı. Bugün de Haziran isyanının yarattığı imkanlar içinde solun, emekçilerin, ezilenlerin devrimci bir kulvar açması gerekiyor. Dünyada da bu temelde yeni bir dönem başladı.
Şimdi asıl mesele, kapitalizmin yaşadığı ekonomik-sosyal bunalım karşısında, devrimci bir çözüm yolunun ortaya çıkarılması. Geçmiş devrimci mücadelenin birikimini, bugünün sorunlarının çözümü için güncel bir arayış içinde sahiplenmeli ve onu aşarak yeni bir tarihsel devrimci çizgi geliştirmeliyiz.
Bugün bizim geçmişe karşı sorumluluğumuz bu.

 

ÖNCEKİ HABER

‘Başkan babamızın sonbaharı’: Politik ataktan panik atağa

SONRAKİ HABER

‘Türkiye’de tecavüz eden erkek yoktur’

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa