Cinsiyet körlüğü ve işçi sağlığı kültürü
Türkiye’de bugün birçok emek, kadın ve demokratik kitle örgütünün karşı çıktığı ve hatırı sayılır çabalarla değiştirmeye çalıştığı yerleşik işçi sağlığı iş güvenliği kültürü ne yazık ki genellemeler üzerine kurulu. Çalışmaya bağlı riskler değerlendirilirken, kadınların sosyal, ruhsal ve bedensel bütünlüğünü riske atabilecek unsurların erkeklerden farklı olduğundan pek söz edilmiyor.

Sinem Derya ÇETİNKAYA
Politolog-Sendika Uzmanı
Ekmek ve Gül dergisinden arkadaşlar arayıp Türkiye’de kadın işçilerin çalışmaya bağlı sağlık sorunları, sağlıklı ve güvenli çalışma talepleri ile ilgili bir yazmamı rica ettikten sonra biraz düşünmem gerekti. Kaynak olarak gösterilebilecek istatistikler, araştırmalar oldukça azdı, ancak bu yalnızca Türkiye’nin değil uluslararası sahanın da sınıfta kaldığı bir alandı.
Türkiye’de bugün birçok emek, kadın ve demokratik kitle örgütünün karşı çıktığı ve hatırı sayılır çabalarla değiştirmeye çalıştığı yerleşik işçi sağlığı iş güvenliği kültürü ne yazık ki genellemeler üzerine kurulu. Çalışmaya bağlı riskler değerlendirilirken, kadınların sosyal, ruhsal ve bedensel bütünlüğünü riske atabilecek unsurların erkeklerden farklı olduğundan pek söz edilmiyor.
Araştırmalara göre kadınlar erkeklere göre çok daha fazla psikolojik yorgunluk ve bitkinlik yakınmalarına sahip. Klasik işçi sağlığı iş güvenliği değerlendirmesi ile bunun nedeni, örneğin kadınların “hormonal durumları, fiziksel güçleri-güçsüzlükleri, yaptıkları işlerin az tehlikeli olması veya bilgisizlikleri” ile ilişkilendirilmeye çalışılıp konu kapatılabilirdi.
Meselenin en sıkıntılı yanı kadınların sorunlarının yeterince görünür ve ölçülebilir olmaması. Örneğin çalışma süreleri kıyaslandığında kadın işçiler erkek işçilere oranla daha az çalışıyormuş gibi bir sonuç çıkıyor. Oysa hepimizin bildiği üzere Türkiye’de kayıt dışı, esnek, düzensiz çalışma, ev eksenli çalışma ve ücretsiz aile işçiliği kadınlar arasında çok yaygın. Yani kimin nerede ne kadar ve nasıl koşullarda çalıştığına dair gerçek ve yaygın verilere sahip değiliz. Haliyle kadınların çalışma-dinlenme sürelerine dair bilgiler de ölçülmediğinden istatistiklere yeterince yansımıyor. Bir başka sorun kadınların erkeklerin aksine işten eve geldikten sonra mesailerinin devam etmesi; ev işleri, çocuk, yaşlı ve engelli bakım işleri nedeniyle dinlenme sürelerinin neredeyse hiç olmadığı gerçeği.
En “kariyerli” çalışan kadının bile “ ev ödevlerinin” olduğu bu düzende bir de farz edelim, evdeki erkek (baba, eş, hayat arkadaşı, erkek kardeş vb.) tarafından psikolojik, fiziksel ve/veya ekonomik şiddete uğrayan bir kadın; ya da küçük çocuğu olduğu için gece uykusu sık sık bölünen, işe gidip gelirken veya iş yerinde sözlü-fiziksel tacize maruz kalan bir kadın ile bu saydıklarımızdan herhangi biri ile karşı karşıya kalmayan bir erkek işçi aynı bedensel ve ruhsal duruma sahip midir, aynı koşullarda mı işe gelir?
GECE VARDİYASI VE MOBBİNG
Söz açılmışken kadınlar mobbing-yıldırma mağduriyetine erkelerden daha fazla maruz kalıyor. Kadınlar arasında da 25 yaş altı genç kadınlar ile tecrübesiz olanlar daha fazla mobbinge uğruyor. Bu uzun süren psikolojik baskı mekanizmasından dolayı da kronik hastalıklara yakalanabiliyorlar. Ruhsal bütünlük zedelendiğinden iş yerinde kaza risklerine daha açık hale gelebiliyorlar.
Araştırmalar sınırlı olsa da gece vardiyasında çalışmanın, kadınlarda genel olarak kanser, özel olarak meme kanseri riskini, düşükle sonuçlanan hamilelik riskini arttırdığı, ağrılı ay döngüsü yaşamasına neden olduğu belirtiliyor. Kötü iklimlendirilmiş, kötü ışıklandırılmış bir çalışma ortamı, elverişsiz dinlenme alanları, ergonomik olmayan çalışma biçimleri nedeniyle menopoz döneminin daha ağır geçirildiğini vurgulayan araştırmacılar var.
TUVALET SORUNU VE HİJYEN
Yeterince hijyenik olmayan wc, duş ve soyunma odaları kadınların erkeklere göre daha çabuk mikrop kapmasına neden olabiliyor. Yaptığımız eğitimlerde kadınlar, “Tuvaletler temiz değil; sabun, tuvalet kâğıdı olmayabiliyor, erkeklerden daha fazla tuvalette kaldığımız zaman -örneğin regl olduğumuz zaman- ustabaşı ve şeflerimizden azar işitiyoruz” diyor. Hatta günde 11-12 saatten az çalışmayan sigortasız, sendikasız tekstil işçileri ile yaptığımız bir eğitimde kadınlar sık sık tuvalete çıkıp azar işitmemek veya ellerindeki parça işi bitirmeden yerlerinden kalkamadıkları için gün içerisinde hiç su içmediklerini anlattılar.
AĞIR SANAYİDE YÜKSEK RİSKLER
Bugün her ne kadar cinsiyetçi bir iş bölümünden bahsedilse de, kadın işçiler artık yalnızca hizmet, tarım ve tekstil gibi sektörlerde (monoton, yoğun, baskıcı, uzun çalışma saatleri ile) çalışmıyor, İstihdam, erkeklerin yoğun çalıştığı inşaat, maden işleme, metal gibi sektörlere de kaydığından yüksek ses, vibrasyon, yüksek ısı, ağır kaldırma gibi fiziksel risk faktörleri ile kimyasal toz ve duman gibi risklere de maruz kalıyorlar. Üstelik yüksekliği erkek işçilerin fiziksel özelliklerine göre ayarlanmış tezgâhlar ve makinelerle ile; hiyerarşik olarak erkeklerin altında, sosyal statü olarak düşük ve daha kötü terfi imkanları ile.
İNSANCA ÇALIŞMAK İSTİYORSAK
Kadın emeğinin bu denli değersizleştirilmesi, esnek ve güvencesiz çalışma biçimlerine hapsedilmesi, bedeninin denetlenmesi yalnızca kadınların değil erkeklerin de derdi olmak zorunda. Çünkü en kötü, en sağlıksız işleri, en düşük ücretli, en vasıfsız işleri, en uzun çalışma süreleri ile kadınlar yapıyor. Bugün işçi sağlığı iş güvenliği alanında iyileştirmelerin yapılmasını mevcut hükümetlere dayatmak istiyorsak, 6331 sayılı kanun yeniden düzenlensin/kaldırılsın istiyorsak; önce kadınların güvenceli, düzenli, esnek olmayan işlerde çalışmaları için mücadele etmek zorundayız. İnsana yakışır iş koşullarında çalışmak, güvenli sosyal güvenceli çalışma ve bütünlüklü yasalar oluşması amacı ile yasalar ve eylemlerin geliştirilmesinin yolu, ancak kadınları bu mücadelenin ana ekseni olması ile mümkün olabilir.
NELER TALEP ETMELİYİZ?
- İş yerlerindeki düzenlemeler cinsiyet körlüğünden arındırılmalı
- Meslek hastalıkları tanı ve teşhisinde kadınların özgün koşulları göz ardı edilmemeli
- Psikolojik, fiziksel ve ekonomik şiddet biçimleri risk unsurları olarak kabul edilmeli
- Çalışma süreleri günde en fazla 7 saat, haftada 35 saat olmalı
- Çocuk bakım izinleri hak kaybı olmaksızın erkeklerle eşit hak ve sorumluluklarla düzenlenmeli
- Aile sorumlulukları, çocuk yaşlı engelli bakım yükümlülükleri bahanesi ile esnek çalışmanın kadınlara dayatılmasına karşı durulmalı
- Kadın veya erkek olduğuna bakılmaksızın 50 işçinin çalıştığı kamu/özel her işyerine ücretsiz ve nitelikli bakım evi ve kreş açılmalı
Evrensel'i Takip Et