İran’da sevinç, İsrail ve Körfez’de endişe
BM daimi üyeleri ile İran arasında imzalanan nükleer anlaşma, Batı tarafından olumlu, İsrail ve Körfez ülkeleri tarafından endişeyle karşılandı. Mısır gazetesi Al Ahram, 'Batı şiddetli bir ihtiyatla anlaşmayı kabul etti. Körfez ülkeleri ise endişe içerisinde' diye yazdı. Analistler kazanan tarafın İran olduğunda birleşiyor. Al Kuds Al Arabi, 'Bu uzlaşı İranlılar için sadece ülkelerine uygulanan yaptırımların kaldırılması değil, aynı zamanda ülkelerinin nükleer bir güç olarak tanındığı anlamı taşımaktadır' diyor.
Ali KARATAŞ
Yusuf ERTAŞ
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi`nin daimi üyeleri ABD, Rusya, Çin, Fransa ve İngiltere ile Almanya`dan oluşan “5 + 1 Ülkeleri” ile İran arasında 8 gündür İsviçre’nin Lozan kentinde devam eden müzakerelerin ardından imzalanan nükleer anlaşma, Batı ülkeleri tarafından olumlu İsrail ve Körfez Ülkeleri tarafından endişeyle karşılandı. İran ise anlaşmayı sokaklarda sevinç gösterileri ile kutladı. Mısır’ın devlet gazetesi Al Ahram “Batı şiddetli bir ihtiyatla anlaşmayı kabul etti. Körfez ülkeleri ise endişe içerisinde. Arap devletleri tarafında hiçbir yorum yok” tespitinde bulundu.
İRAN KAZANDI
Analistler bu anlaşmanın kazanan tarafının İran olduğu noktasında birleşiyor. Al Kuds Al Arabi İranlıların bu uzlaşı sonrasındaki kutlamalarının anlaşılır ve doğal olduğunu belirterek “bu uzlaşı İranlılar için sadece ülkelerine uygulanan yaptırımların kaldırılması değil, aynı zamanda ülkelerinin nükleer bir güç olarak tanındığı anlamı taşımaktadır” yorumunu yaptı. Al Ahram başyazısında, “Analistler anlaşmanın, İran nükleer dosyasına uluslararası bir meşruluk kazandırdığını belirtiyor” diye yazdı.
İRAN; YENİ BİR SAYFA
ABD Başkanı Barak Obama, “Yapılan tarihi bir anlaşmadır, olumlu ve batının çıkarlarına hizmet etmektedir” dedi. Aynı anda İsrail, anlaşmayı kendisine yönelik bir tehdit olarak algıladığı için “tarihi bir hata” olarak nitelendirdi. İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani, İran’ın dünya ile yeni bir sayfa açacağını ve bölgede çatışmaların sona erdirilmesi için katkıda bulunacağını söyledi.
SADDAM’IN YERİNE SİSİ
Son günlerde üzerinde en çok durulan konulardan birisi de Ortak Arap Gücü’nün oluşturulması. Körfez ülkeleri, 26. Arap Birliği Zirvesi’nde bir ortak Arap ordusu kurulması konusunda uzlaştı. Mepanorama haber sitesi, tarihte ilk olacak bu ordunun kime karşı kurulacağı ve hangi askeri stratejiye göre konumlanacağının netleştirilmediğine dikkat çekerek, “Ancak şu kesin ki bu ordu İsrail’e karşı kurulmayacak ve Körfez’in güvenliğini sağlamak için İran’a karşı ABD ile NATO’ya bağlı olacak. Tabii gerekirse Libya’ya da müdahale edebilir” diye yazdı. Mepanorama Haber Sitesi, daha önce Saddam Hüseyin’i İran’a karşı fonlayan ve destekleyen Körfez ülkelerinin, geçtiğimiz günlerde Şarm El Şeyh’te düzenlenen Mısır ekonomisi konulu konferansta yatırım projeleri dâhil olmak üzere Mısır’a toplamda 175 milyar dolar tutarında yardım vaadinde bulunduklarına dikkat çekerek “burada sanki tarih tekerrür ediyor” yorumunu yaptı.
NÜKLEER UZLAŞMA… ORTADOĞU’DA STRATEJİK DEPREM
Al Kuds Al Arabi
Bazıları, İran’ın 5+1 ülkeleri ile nükleer konusunda uzlaşmaya varmasını, askeri ve siyasi fırtınalardan muzdarip olan bir bölgede ‘’Stratejik Deprem’’ ve ‘’Tarihi Gelişme’’ olarak değerlendirmeye başladı. Tabii İranlıların bu uzlaşı sonrasındaki kutlamaları anlaşılır ve doğal. Çünkü bu uzlaşı İranlılar için sadece ülkelerine uygulanan yaptırımların kaldırılması değil, aynı zamanda ülkelerinin nükleer bir güç olarak tanındığı anlamı taşımaktadır.
Ancak, İran Dışişleri Bakanı Muhammed Cevad Zarif ve 5+1 ülkelerinin dışişleri bakanlarını Lozan’da bir araya getiren fotoğrafı görmezden gelmemek lazım. Bu görüntü, Arapların ABD tarafından arkadan vurulduklarını hissetmelerine neden oldu.
Araplar bu uzlaşıdan sonra zor seçeneklerle karşı karşıya kaldı. Çünkü Arap ülkeleri, nükleer uzlaşının İran’ın bölgedeki etkisini güçlendireceğini çok iyi idrak etmektedirler. Bu da bölgesel ve mezhepsel kutuplaşmayı daha arttıracak. Bu durum da toplu olarak uçuruma sürüklenmek demek. Arap ülkelerinin bu gelişmeden sonra nasıl bir adım atacakları merak konusu. Acaba tarihi uzlaşının meyvelerini toplamaya başlayacak olan İran’a karşı olan duruşlarını güçlendirecekler mi?
Peki Arap ülkeleri bu konuda yeni ‘’Kararlılık fırtınaları’’ başlatmaya hazırlar mı ve İran’la doğrudan bir savaşı göze alıyorlar mı? Özellikle ABD’nin yeniden Ortadoğu bataklığına girmek istemediğini bildikleri halde.
Diğer taraftan bu tarihi uzlaşma İsrail’de de şok etkisi yarattı. Bu durum sokağın Netanyahu’nun arkasında kenetlenmeye başlamasına neden oldu. Ancak Netanyahu ve Kongre’deki müttefikleri için bu son değil. Aksine, Obama’yı İran ile doğrudan anlaşma yapmak konusunda engelleyecek kanun teklifini, kongreden geçirmek için çalışmaya devam edecekler.
İRAN NÜKLEER ANLAŞMASININ YANSIMALARI
Al Ahram
Başyazı
İran ile görüşmeler İsrail’in tamamen reddettiği noktada ABD ve batılı güçlerle “çerçeve anlaşmasına” ulaştı.
İran’ın nükleer başlık geliştirme endişesi ile beraber varlığına bir tehdit oluşturmasına ve nihayetinde nükleer silah sahibi olacak olmasına rağmen bu anlaşma imzalandı. Batı şiddetli bir ihtiyatla anlaşmayı kabul etti. Körfez ülkeleri ise endişe içerisinde. Arap devletleri tarafında hiçbir yorum yok. Belki de içlerinde yaşadıkları sıkıntılı durumlardan dolayı.
Barack Obama; “yapılan tarihi bir anlaşmadır, olumlu ve batının çıkarlarına hizmet etmektedir” dedi. Aynı anda İsrail, anlaşmayı kendisine yönelik bir tehdit olarak algıladığı için “tarihi bir hata” olarak nitelendirdi.
Analistler anlaşmanın, İran nükleer dosyasına uluslararası bir meşruluk kazandırdığını belirtiyor. Aynı anda İran’ın çevresindeki Arap ülkelerinin güvenliğinden ve verilmesi gereken güvencelerden ne konuşuldu ne de bunlar hatırlandı. Ki bu ülkeler İran’ın bölgedeki siyasi etkinliğini genişletme endişelerini gizlemiyorlar.
Eğer Birleşik Devletler ve batılı ülkeler İran ile anlaşmaya vardıysa, kendilerinin ve İsrail’in çıkarını koruyan güvenceler almışlardır. Burada şu soruyu sormak gerekiyor; İran’ı çevreleyen Arap devletlerine ve Körfez ülkelerine ne gibi güvenceler verdi? Ve niçin böylesi bir anlaşmada Arap devletleri görüşmelere katılmıyor ve sadece görüşlerini değil, endişelerini de ifade etmiyor, diğer yandan çıkarlarını İran’ın ihtiraslarından koruyacak güvenceler almıyor?
Siyasi elitleri ve analistleri anlaşmanın üzerimizdeki etkilerini ortaya çıkarmak için konferanslar ve seminerler düzenlemeye çağırıyoruz.
NÜKLEER ANLAŞMANIN BÖLGE KRİZLERİNE ETKİLERİ
Monalisa FERİHA
Annahar
Güvenlik konseyi daimi üyeleri ve Almanya’nın (5+1) İran ile ilk nükleer anlaşmaya varmaları nedeni ile bölgede endişe devam ediyor. Mezhep savaşının da ötesinde bölgeyle derinden ilgilenen devletin üzerinden özellikle yaptırımların kaldırılması nedeniyle korkular yükseliyor. Mezhep çatışmaları şiddetlenebilir ve taraflar arasındaki fay hatları derinleşebilir. Belki de “kararlılık fırtınası” operasyonunun Lozan görüşmeleri ile beraber başlaması bölgenin yeni siyasi yüzünü oluşturmak için bir girişim.
KÖRFEZ ÜLKELERİ SADDAM’IN YERİNE CUMHURBAŞKANI SİSİ’Yİ SEÇTİ
Mepanorama
Körfez ülkeleri, 26. Arap Birliği Zirvesi’nde bir ortak Arap ordusu kurulması konusunda uzlaştı. Tarihte ilk olacak bu ordunun kime karşı kurulacağı ve hangi askeri stratejiye göre konumlanacağı ise netleştirilmedi. Ancak şu kesin ki bu ordu İsrail’e karşı kurulmayacak ve Körfez’in güvenliğini sağlamak için İran’a karşı ABD ile NATO’ya bağlı olacak. Tabii gerekirse Libya’ya da müdahale edebilir.
Bu konuyla ilgili açıklanmayan temel noktalardan biri de, bu gücün aslında esas olarak Mısır ordusundan ve Körfez ülkelerinin toplamından birkaç bin askerden oluşacağı ve Körfez ülkelerinin güvenliğini korumak için İran’a karşı çalışacağı, dolayısıyla da ortak Arap ordusunun, Körfez Kalkanı Birlikleri için yeni bir isimden ibaret olduğudur.
Burada sanki tarih tekerrür ediyor. Daha önce Saddam Hüseyin’i İran’a karşı fonlayan ve destekleyen Körfez ülkeleri, geçtiğimiz günlerde Şarm El Şeyh’te düzenlenen Mısır ekonomisi konulu konferansta yatırım projeleri dâhil olmak üzere Mısır’a toplamda 175 milyar dolar tutarında yardım vaadinde bulundu.
Bunu da, Körfez ülkelerini İran’dan koruyanın Mısır ordusu olması ve Sünni Mısır’ın Şii İran’ın karşısında olması için yaptılar. İslam dünyası ise, Körfez ülkelerinin sadece İsrail’e yarayan bu politikaları sayesinde giderek daha fazla bölünmektedir.
KARARLILIK FIRTINASI ÇİN DEVLET BAŞKANI’NIN MISIR ZİYARETİNİ ERTELETTİ
Al Arab
Haber kaynaklarının El Arab gazetesine verdiği bilgilere göre Çin Devlet Başkanı Xi Jinping’in bu ayın ortalarında Mısır’a yapmayı planladığı ziyaretini ertelemesinin ardında, Mısır’ın Suudi Arabistan’ın yanında yer aldığı ve Çin’in muhalefet ettiği Yemen’e yönelik düzenlenen ‘‘Kararlılık Fırtınası‘‘ operasyonu yer alıyor.
Kaynakların verdiği bilgilere göre, ziyaretin ertelenmesi fikri, var olan atmosferin böyle bir ziyarete uygun olmaması nedeniyle Kahire’ye ait.
Çünkü Kahire, böyle bir ortamda Yemen ve Libya’daki gelişmelerden kaynaklı Çin gibi bir ülkeyle ilişkileri kaybetmek istemiyor.
Ziyaretin ertelenmesinden önce, özellikle Mısır medyası, bu ziyaretin iki ülke arasındaki stratejik ilişkiler açısından çok önemli olduğunu ve bu ilişkileri farklı bir noktaya taşıyacağı yönünde haberler yapıyordu.
YEMEN’E KARA HAREKÂTI… KÜLFETLER VE TEHLİKELER
Watan Eddembur
Kararlılık Fırtınası’nın başlamasının üzerinden 10 günü aşkın bir zaman geçmesinin ardından artık bir kara harekâtı ihtimali konuşulmaya başlandı. Ancak kara harekâtının tehlikeleri ve külfetinin ne olacağı konusunda ciddi sorular var.
Bu sorulardan bir tanesi, Yemen’e olası bir kara harekâtı Suudi ve müttefiklerinin bulaşacağı yeni bir bataklığa yol açar mı? Bu bataklık İran’ı da içine dâhil edecek şekilde genişler mi? Kara harekâtı, Yemen’de mezhep savaşını daha da arttırır mı? Yemen’e olası bir kara müdahalesinin maddi ve beşeri maliyeti ne olacak ve bunun bedelini kim ödeyecek?
Özellikle Suudi Arabistan’ın El Hac sınır kentinde tel örgüleri kesmeye başladığına dair haberlerin çıkması, yakında bir kara operasyonunun başlayacağının işareti olarak yorumlanmaya başlandı.
Gözlemciler, olası bir kara müdahalesi konusunda çeşitli yorumlarda bulunmaya başladı. Bazı uzmanlar, olası bir müdahalenin Suudi ve Mısır başta olmak üzere koalisyon ülkeleri için tehlike arz ettiğini, Çünkü Husiler’in savaş konusunda deneyimli olduklarını ve Husiler’in kendi topraklarında savaşacaklarını belirtiyor. Buna örnek olarak da Suudi’nin 2009 yılında Husiler karşısında zafer elde edememesi gösteriliyor.
Bazı uzmanlar ise, kara harekâtının, tam anlamıyla bir iç savaşa neden olacağını ve Yemen’de çetelerin ve milis kuvvetlerinin etkinliğini arttıracağını ifade ediyor. Bunun yanı sıra, Yemen’de Suudi ve İran arasındaki vekâlet savaşının kara operasyonuyla beraber, doğrudan bir savaşa dönüşeceği de belirtiliyor.