Ekolojist mücadelenin barışın inşasıyla ilişkisi
Güllistan YARKIN
2005 yılında PKK yeniden inşa kongresini düzenledi ve bu kongrede “cinsiyet özgürlükçü demokratik ekolojik toplum” paradigmasına dayanan demokratik konfederalizmin kurulması kararı alındı. Buna göre demokratik örgütlenmeler kurularak feodal kalıntılar ortadan kaldıracak ve kadın özgürlüğü ve ekolojiye dayalı bir demokrasi geliştirilecekti. Demokratik konfederalizm, devletçi sistemi reddeden komünal değerlerden beslenen bir yönetim biçimi olarak tarif edildi ve temel amacı yeni bir ulus-devlet kurmak değil; fabrikalarda, köylerde ve mahallerde komünler kurmaktı. Öcalan, ekolojist kırsal komünleri demokratik konfederalizmin temel ekonomik birimleri olarak öne sürdü. Bireyci-kârcı sisteme ve kapitalist modernitenin değerlerine karşıt olarak Dicle-Fırat Tarım-Su Enerji komününün kurulması gerektiğini dile getirdi. Bu komün, ekolojik topluma temel sağlayan, ulus-devletçiliği ve kapitalizmi aşmayı hedefleyen, ekolojik bilince dayanan eko-topluluklar olarak tasarlanmalıydı. Ekolojik komünlerle kapitalizm ve endüstriyalizmin yıkıma uğrattığı tarım toplumu, komünal değerlerle yeniden üretilecek ve gıda güvenliğini sağlayacaktı. Ekolojik komünler aynı zamanda kentlerdeki aşırı nüfusun azalmasına ve kentlerin yeniden yapılanmasına neden olarak birbirleriyle dengeli ve tamamlayıcı olarak geliştirilecek köy-kent yapılanmaları ortaya çıkaracaktı.
Her ne kadar ekolojist projelerin gerçekleştirilmesi önerilmiş olsa da, bugün Türkiye sınırları içinde yer alan Kürdistan bölgesine baktığımızda bu projelerin hayata geçmesini zorlaştıran bir çok yapısal koşul olduğunu görürüz. 1990’lı yıllarda yoğun olarak uygulanan ve 2000’li yıllarda da uygulanmaya devam eden devletin kontrgerilla politikaları, Mezopotamya coğrafyasının kuzey kesimindeki ekosistemi yerle bir etmiştir. Bir zamanlar Avrupalı devletlerin sömürgelerinde yoğun olarak kullandığı bu politikalar, örneğin ormanların yakılması, orman ve dağların bombalanması, köylerin yakılması, dillerin yasaklanması, zorunlu iskân-sürgünler ve katliamlar sadece 1990’larda değil; Ermeni katliamından 1920’ler de Şeyh Sait isyanının bastırılmasına, 1930’larda Dersim katliamından Ağrı isyanına birçok isyanın bastırılmasında yoğun olarak kullanılmıştır.
90’lı yıllar boyunca ve 2000’li yıllarda TSK’nın savaş süresince yaktığı ormanlık alanın ne kadar olduğu tam bilinmemekle beraber, binlerce hektarlık ormanlık alanın yakıldığı tahmin edilmektedir. Bölgede 1990’ların başından beri ne kadar orman yakıldığına dair verilen soru önergelerini, Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu 2008’de 9.100 hektar, 2010 yılında ise 5.649 hektar olarak cevaplandırmıştır. Bu verilere birlikte, örneğin sadece 2010 yılında TSK bir ay içinde Kürt bölgesindeki 33 farklı yerde ormanları ateşe vermiştir.
2008 yılında gizli olarak başlayan ve 2013 yılında PKK ve devletin açıkça ilan ettiği müzakere süreci bugün hâlâ devam etmektedir. Fakat devam eden müzakere sürecine rağmen Türk devleti, Kürt bölgesinde 2010 yılından itibaren kalekol adı verilen 402 yüksek güvenlikli karakol yapımını başlatmıştır. Bu kalekollar tarıma elverişli ekilebilir alanların kullanımını ve kırsal alandaki yaşam alanlarını yoğun olarak kısıtlamaktadır. Ayrıca askerlerin kırsalda yaşayan köylüler üzerindeki baskıları hâla devam etmekte ve 1990’lı yıllarda köylerinin yakılması sonucu yerinden edilen şehirlerde yaşamaya zorlanan köylülerin savaş boyunca yaşadıkları travmalar onlar üzerinde etkisini korumaktadır. Bunların yanı sıra Türkiye’nin geneline yayılmış yaklaşık bir milyon kara mayını bulunmaktadır ve bunların çoğunluğu gene Kürt bölgesindedir. Mayınlara ek olarak bölgede “güvenlik barajı” adı verilen PKK’li gerillaların hareket alanını daraltmak amacıyla ağırlıklı olarak Dersim, Şırnak ve Hakkari bölgesinde 10’u aşkın baraj inşası başlatılmıştır. Toprak mayınlarının varlığı, kalekollar, barajlar ve devam eden koruculuk sistemi, yerinden edilen köylülerin ve kentlerde suçlulaştırılmış yoksulların kırsal alana geri dönüşlerini negatif yönde etkilemektedir.
Bölgede ekolojist kırsal komünlerin yaygınlaşabilmesi için mayınların tamamen temizlenmesi, koruculuk sisteminin sonlandırılması, kalekolların yapımlarının durdurulması, güvenlik barajlarının ve HES’lerin yapımına son verilmesi, bütün mera ve yayla yasaklamalarının kaldırılması, yakılan bütün ormanların ağaçlandırılması, orman yakmalarına tamamen son verilmesi ve topraksız köylüler ile kentlerdeki marjinalize edilmiş ve suçlulaştırılmış kesimlerin toprağa ulaşımının sağlanması gerekmektedir. Bunlar da savaşın nedenlerini, savaş süresince hem PKK’nin hem de devletin eylemlerinin ne olduğunu açığa çıkaracak ve hesap verme mekanizmaları yaratacak hakikat komisyonlarının kurulması ve Kürtler de dahil bölgede yaşayan diğer etnik ve inanç gruplarının kendi özyönetimci kurumlarını kurmasının önünü açacak onurlu bir barışın sağlanmasına bağlıdır.
Evrensel'i Takip Et