Soma sanığından Erdoğan’ın sözleri
Soma davası duruşmasının 3. gününde iddianamenin okunmasının ardından sanıklar ifade verdi. Şirketin Genel Müdürü Ramazan Doğru’nun, “Madencilerin kaderinde bu olay vardır zaten” demesi dikkat çekti.
Soma davası duruşmasının 3. gününde iddianamenin okunmasının ardından sanıklar ifade verdi. Şirketin Genel Müdürü Ramazan Doğru’nun, “Madencilerin kaderinde bu olay vardır zaten” demesi dikkat çekti.
Soma davası duruşmasının 3. gününde öğlen aranın ardından tutuklu ve tutuksuz sanıkların kimlik tespiti yapılarak ifadelerine geçildi.
Tutuklu sanıklardan her ifade verenin ailelere başsağlığı dilemesi ve “Biz de üzüldük” demeleri ailelerin tepkisini çekti.
Şirket patronu, genel müdür ve işletme müdürü olayın nasıl olduğunu bilmediklerini söyleyerek en çok iddianamedeki bilirkişi raporunu eleştirdi.
GÜRKAN: KAZANIN NİYE OLDUĞUNU BİZ DE MERAK EDİYORUZ
İlk ifadeyi şirketin Yönetim Kurulu Başkanı Can Gürkan verdi. Şirketi hakkında bilgi veren Gürkan, Türkiye’nin çeşitli bölgelerinde 6 ocaklarının olduğunu, toplamda 6750 kişiyi istihdam ettiklerini söyledi. Kazadan önce en büyük şirket olduklarını belirten, iddianamedeki bilirkişi raporunu eleştiren Gürkan, raporun doğru olmadığını, olayın neden olduğunu kendilerinin de merak ettiğini, tutuklu oldukları için araştırma yapamadıklarını, keşif yapmayı talep ettiklerini ama bu taleplerinin kabul edilmediğini söyledi. Gürkan, bilirkişi raporu ile Bakanlık ve Meclis Komisyonunun farklı olduğunu, konuya ilişkin üç farklı rapor olduğunu söyledi. Son model teknoloji ve gelişmiş aletlerle çalıştıklarını ifade ederek, aletler için 500 milyon lira harcadıklarını, söylenilen malzeme eksikliği suçlamasını kabul etmediklerini, gerekli her türlü malzemeyi aldıklarını söyleyen Gürkan, 30 yıldır madencilik yaptıklarını bu süre içinde 3 kişinin bile ölmediğini, kazanın neden kaynaklandığını hâlâ anlamadıklarını söyledi.
Gürkan, tekrar inceleme isteyerek bu konuda son 5 yıldır en çok yatırım yapan şirket olduklarını söyledi. Gürkan'ın “Adalet er geç yerini bulur, biz adalet bekliyoruz” demesi üzerine aileler de “İnşallah” dedi.
Gürkan, 13-14 yıldır finansman işlerine baktığını, şirketin hiçbir teknolojiden geri kalmadığını, parasal bir sıkıntılarının olmadığını söyleyerek ahşap tahkimat kullanmadıklarını belirtti.
“Biz bunu 20 yıl önce yeniledik, ahşap tahkimat kullanmıyorduk” diyen Gürkan suçlamaları kabul etmediğini belirtti.
“Benden ne zaman bir şey talep edilse yapıyorum” diyen Gürkan, tutuksuz yargılanmayı ve beraatini talep etti.
Mahkeme başkanının “Sana kimler bilgi verirdi” sorusuna ise “Ramazan ve Akın’dan bilgi alırdım. İki ayda bir toplantı yapardık tüm yönetim kuruluyla” diyerek yanıt verdi. Mahkeme başkanının, “Sensörlerin, havalandırmanın yetersiz olduğu, üretimin arttırılması, işçi alımı ve ekipmanların takibi, eğitim ve iş güvenliği tedbirleri eksiklikleri ile ilgili bilginiz var mıydı” sorusuna da, “Bilgim yok her birimin kendi içinde uzmanları var. Bana eksikliklerden bahsedilmemiştir” diye cevap verdi. Gürkan, 115 sayfalık yazılı ifade verdi.
RAMAZAN DOĞRU: MADENCİLERİN KADERİNDE VARDIR
İkinci olarak Genel Müdür Ramazan Doğru’nun ifadesine geçildi. Doğru, “Her ay Soma’da veya İstanbul’da düzenli toplantılar yapıyorduk, işletmenin ihtiyaçları üzerine” dedi.
Alınan kararların uygulanıp uygulanmadığını takip etmek ve yönetim kuruluna bilgi vermekle görevli olduğunu söyleyen Gürkan, olayın olduğu gün Işıklar işletmesinde olduğunu, 15.15’te kendisine ocakta yangın çıktığına dair mesaj geldiğini, 15.40’ta işletmeye vardığını oradaki herkesin panik olduğunu çıkanlara oksijen verildiğini olayın trafodan kaynaklandığının söylendiğini belirtti.
Doğru, İsmail ve Erkan’la ocağa indiklerini yangının orada da kontrol edilemeyeceğini anladıklarında tekrar yukarı çıktıklarını söyleyerek “Kirli havanın çıkması ile temiz hava verdik, 10 dakika sonra havanın temizlendiğini görünce içeriye girdik” dedi.
İçeride 45 dakika yürüdükten sonra 340. banda ulaştıklarını, ulaştıklarında orada 5 kişi bulduklarını söyleyen Doğru, yangının trafodan kaynaklanmadığını anladıklarını söyledi.
Doğru, “Olayın nasıl olduğunu bilmiyorum. Başka şekilde olduğunu ifadeleri okuduğumda öğrendim. Bu kazanın asıl sebebi bulunsun” dedi.
Soma çevresinde 500 milyon ton kömürün hâlâ yer altında olduğunu, ülkedeki yerüstü kömür ocaklarının tükenmeye başladığını, ülke ekonomisi açısından kömürlerin çıkartılması gerektiğini söyleyen Doğru, bilirkişilerin olay yerinde tam doğru tespit ve inceleme yapmadıklarını ifade etti. Ölenlerin çoğunun babası ile tanıştıklarını, birlikte çalıştıklarını söyleyen Doğru, “Bu olaydan önce bir kariyerim vardı. Ben ölseydim benim ailem de burada tepki gösterecekti, Haklısınız bizler de çok üzüldük” dedi. Bunun üzerine aileler Ramazan Doğru’ya tepki gösterdi.
“İş güvenliği ile ilgili sorumluluğunuz neler, bilgileri kim verirdi, günde kaç defa ocağa inerdiniz” sorusuna Doğru, “İş güvenliğine ilişkin sorumluluğum yok” diyerek cevap verdi. “Ocaklarda durmam. Türkiye’deki 6 ocaktan sorumluyum, tüm işletmeleri takip ediyorum. İşletme müdürlerinden bilgileri alıp üst kurula aktarırım” dedi. “Size kim bilgi verirdi” sorusuna “İşletme Müdürü Akın Çelik’le görüşürdük. Haftada bir inerdim ocağa, il dışında değilsem” diyerek cevap verdi. Park Teknik’ten ocağı aldıkları zaman A panosunun orada yoğun su birikintisi ve metan gazı olduğunu bildiklerini ve buna dair çalışma yaptıklarını anlattı. Metan gazı ile ilgili önlem almaya çalıştıklarını, TKİ’ye de bildirerek bu işi TKİ’i ye devrettiklerini söyledi. TKİ’nin de metan gazını boşaltma işini ihaleyle bir firmaya verdiğini, firmanın hazırladığı çalışılabilir raporu doğrultusunda ocağı açtıklarını söyledi. Sensörlerle ilgili bilgisi olmadığını belirterek, “Sensörler bana göre yeterli. Nereye konulduğunu uzmanlar hallediyordu” dedi. “Malzemelerle ilgili bilginiz var mı” sorusuna, “Malzemelerimiz iyi, kaliteli mallardır. Yangın çok büyüktü bazı malzemelerin yanması normaldir” dedi. Aileler ise “Yalan konuşuyorsun” dedi.
AKIN ÇELİK: CEZAM NEYSE ÇEKERİM
Ardından İşletme Müdürü Akın Çelik’in sorgusuna geçildi. Çelik, “Ben de bir dakika farkla kurtuldum. 1995 yılında işçilerle madende çalıştım” dedi.
Fakülte birincisi olduğunu söyleyen Çelik, “Ailelerin davayı takip etmesini istiyorum, onları destekliyorum” dedi.
Her gün hapishanedeki yatağında ağladığını söyleyen Çelik, “Cezam neyse çekerim” dedi.
Çelik de, olayın bilirkişi raporunda söylendiği gibi olmadığını belirtti. “İş güvenliği sıkıntısı Türkiye’de vardır. Böyle bir kavram mühendislere okullarda okutulmuyor” diyen Çelik, gerçeklerin açığa çıkmasını istedi.
Olay esnasında kendisinin de içeriye girdiğini işçilerini kurtarmak için çabaladıklarını, “Son arkadaşımız çıkana kadar bu ocağı kapattırmam" dediğini söyledi.
Çelik’in “Kömür zaten doğal olarak yanar, yangının kömürden kaynaklanmadığını biliyoruz. Kömürden kaynaklanıyorsa ben kendimi Soma’da yakarım” sözleri ailelerden tepki çekti.
Sensör grafiklerini iyi bildiğini söyleyen Çelik, sensörlerin grafiklerinin doğru düzgün incelenmediğini, günün ortalaması alınarak rapor hazırlandığını iddia etti. Mahkeme heyeti olay günü çıkan dumanın ne renk olduğunu sordu. Koyu renkti, göz gözü görmüyordu” dedi. “Tehlikeli durumu duyurdunuz mu, işçiler ne şekilde davranmaları gerektiğini biliyorlar mıydı, eğitim almışlar mıydı” sorularına, “Evet birçok işçi nasıl davranacağını iyi bilir” şeklinde cevapladı.
Sensörlerle ilgili teknik bilgi veren Çelik, faciada ölen Mehmet Efe’nin sensörlerle ilgilendiğini kendisinin işgüvenliği başuzmanı olduğunu söyledi. Sensörlerin nereye yerleştirildiğini kendisini de bildiğini ama bu işlerle Mehmet Efe’nin ilgilendiğini söyledi. Her gün ocağı inmediğini öyle bir görevinin olmadığın söyledi.
İsmail Adalı’nın “Üretim sorumlusu teknik müdürüm. Bütün birimlerden sorumlu değilim tek sorumluluk alanım üretimin kontrolüdür. 6 birim var her birimin bağlantısı işletme müdürüyledir. Diğer birimlere baktığıma dair sorumluluğu savcılıkta gördüm bunu kabul etmiyorum. İş güvenliği konusuyla Mehmet Efe ilgileniyor” demesi üzerine madenci yakınları ise Mehmet Efe’nin madende yaşamını yitirdiğini belirterek, “Mehmet Efe öldü ne de olsa savunma yapamayacak. Hepiniz onu suçluyorsunuz. Senin tek derdin kömür gelsin kömür gitsin” diye tepki gösterdi.
Olay günü saat 15.00 sıralarında maden ocağında olduğunu söyleyen Adalı, “Kontrol merkezindeydim. Hemen haberim oldu. Sabit sensörlere baktım normal durumdaydı. Bir sensör aniden yükseldi. Olcay Er’e tüm birimlere ulaşmasını ve ocağın boşaltılmasını söyledim” dedi. Daha sonra maden ocağına girdiğini belirten Adalı, “Ocağa girdim. U3’e gelemeden sıcaklık ve dumanla karşılaştım. Açıkta yangın yoktu. Duman içerisinde yangın var zannettiğimiz için su ile müdahale ettik. Kömür yanmaz kesinlikle çünkü burası taşın içindeydi” diye konuştu. Adalı’nın öncelikle S panosunu boşalttığını söylemesi üzerine ise salonda bulunan aileler ve madenciler “S panosundan ölüler 5. günde çıktı. Madencilere ise olduğunuz yerde kalın denildi. Yalan söylüyorsunuz” diye tepki gösterdi.
Adalı’nın “Her gün üretim yerlerini dolaşıyorum” demesi üzerine mahkeme başkanı “Her gün mü? Sıcaklıkta farklılık hissettin mi?“ diye sordu. Adalı ise bu soru üzerine “Her gün olmasa da 2-3 günde bir dolaşırım. Bir gün bir bölümü bir gün diğer bölümü gezerim. Sıcaklık konusunda her gün hissettiğim sıcaklık vardı farklı değildi” dedi.
Mahkeme başkanının acil durumlarda işçilere bilgi ya da eğitim verilip verilmediğini sorması üzerine ise Adalı, “Bilgim yok. Periyodik eğitim veriliyor mu bilmiyorum. Ben eğitim almadım. Tecrübelerimle hareket ediyorum” diye cevap verdi. İddianamede geçen üretim için işçilere baskı yapıldığı iddialarına ise Adalı, “İşçiyi zorlayarak kömür çıkartma gibi bir durum yoktur. Eynez büyüdü yatırım yapıldı. İşçi alındı. Ne kadar zorlamayla işçi çalıştırabilirsiniz ki? Kimseyi zorla çalıştırmadık” dedi. Aileler ise Adalı’nın bu sözlerine tepki göstererek “Ölene kadar çalıştırdınız” dedi.
İddianamede geçen gaz maskeleriyle ilgili olarak Adalı “Gaz maskem bir yıllıktı. Hiç kontrolü yapılmadı. Maskelerin bakımıyla kim ilgileniyor bilmiyorum. Kendimde her gün ocağa iniyorum sorunları bilsem neden müdahale etmeyeyim” demesi üzerine “Senin için para daha önemli diye aileler tepki verdi. Adalı suçlamaları kabul etmediğini söyledi.
Adalı’dan sonra savunma yapan tutuklu sanık Ertan Ersoy, madende teknik nezaretçi olarak çalıştığını belirterek, “15 günde bir ocağın genelini dolaşır ve eksikleri yazarım. Yaptığım kontrollerde panoların birinde su olduğunu deftere yazdım. Emniyet amirlerine ve panoda çalışanlara bir sorun olup olmadığını sorarım. Ne işçiler ne de çavuşlar bana bir eksiklikten söz etmedi. Ne gördüysem deftere de onları yazıyorum” dedi. Bilirkişinin defterin düzenli olmadığına dair tespitlerine cevap veren Ersoy, “Defteri düzenli tutuyorum. Defterde herhangi bir düzensizlik yoktu. Bana verilen bilgilerin hepsini geçiyordum. Gazın yükseldiğini deftere yamadığım söyleniyor. İş güvenliği ya da sensörleri izleyen arkadaşlardan bana böyle bir bilgi gelmedi. Zaten bana bilgiyi Mehmet Efe verirdi” dedi. Mahkeme başkanının maden ocağına sürekli kül basılma durumunu sorması üzerine Ersoy,” Kül verilmesinin sebebi kalan kömürlerin hava almasını engellemek ve yangınları önlemek amaçlı yapılan bir çalışmadır”diye cevap verdi. Çatlakların olduğunu ve çatlaklardan su geldiğini, bunu önlemek için de kepçeyle kum attıklarını anlatan Ersoy’a mahkeme başkanı “Peki o çatlaklardan hava da girmez mi içeriye” diye sorması üzerine ise Ersoy sessiz kaldı. Ersoy, bilirkişi raporunu kabul etmediğini ve raporda eksikliklerinde olduğunu belirterek, “Olayı aydınlatmak istiyorlarsa 15 günde orası açılır. Tespitler yapılır. Olay yerine gitmeden rapor hazırlanmaz. Bilime dayanmayan bilirkişi raporunu kabul etmiyorum” dedi.
Havalandırma ile ilgili olarak ise Ersoy, “Havalandırmaların her ay kontrolleri yapılırdı. Ben havalandırmaların yeterli olduğunu düşünüyorum. Suçlamaları kabul etmiyorum” dedi.
Duruşmaya yarın devam etmek üzere ara verildi. (Manisa/EVRENSEL)