Neden en geniş birliktelik?
Rukiye ÇAKIR
SES İzmir Şube Başkanı
Bir taraftan işçi ve emekçilerin sorunları giderek büyür, bir taraftan da taşeron işçiler başta olmak üzere örgütlenme ve mücadele isteği artarken, sorunlarımızı ve taleplerimizi güçlü şekilde ifade edeceğimiz 1 Mayıs’a sayılı günler kaldı.
En fazla sayıda işçi ve emekçiyi bünyesinde barındıran İstanbul’da 1 Mayıs, yıllardır alan tartışmalarının gölgesinde, işçi ve emekçilerin sorun ve talepleri gündeme bile gelemeden geçiyor. Yine geçen yıl işçi ve emekçiler konfederasyonlar tarafından üçe bölündü. Türkiye’nin farklı yerlerinde benzer durumlar yaşanırken İzmir’de 1 Mayıs, işçilerin emekçilerin ezilenlerin bir arada olduğu ve ortak talepleri etrafında geniş katılımla iyi bir atmosferde birlik mücadele ve dayanışma gününe uygun şekilde kutlandı.
2014’te 2015’in de startı da verilmiş oldu. Bu birliktelik doğru bir birliktelikti daha da genişletilerek devam etmesi gereken bir birliktelikti. İktidarın uygulamalarına bakıyorsunuz, hak kayıplarına bakıyorsunuz herkes ayrım gözetilmeksizin nasibini alıyor. Böyle bir durum karşısında bizler de hiçbir ayrım gözetmeksizin mağdurlar, ezilenler emekçiler olarak aynı yerde olmanın zorunluluğunu gören bir yerden yaklaştı İzmir. Bu yüzden o sendika, bu sendika, şu sendika demeden, anlayışları ya da idarecilerinden, yöneticilerinden bağımsız aslında emekçilerin talebi doğrultusunda hareket edildi, bu yüzden bir araya gelindi. Evet bir takım sıkıntılar da yaşandı.
İSTENİLEN YERDE DEĞİLİZ
Bugün iş kollarına baktığımızda ne yazık ki sendikal örgütlülük anlamında istenilen yerde değiliz. Sadece konfederasyonumuz açısından değil, diğer iş kolları ya da diğer sendikalar açısından da ciddi bir sendikal zayıflık ya da alana tam hakim olamama söz konusu. Böyle olunca hem alanın güçlendirilmesi hem de ortaya çıkarılan suni, emekçilerin talebi olmayan ayrımların ortadan kaldırılması için de 1 Mayıs bir olanak sunuyor. Bir hafta önce Soma duruşması başladı. 301 maden işçisi arkadaşımızı bir katliamda kaybettik. Bunun sebebi özelleştirme ve taşeronlaştırmanın ta kendisidir. Bunun sıcaklığını yaşarken sadece Soma’da değil bütün kamu alanlarında ya da Türkiye’de uygulanmak istenilen istihdam şekli olarak taşeronlaştırma dayatılıyor. O yüzden 1 Mayıs’taki temel taleplerimizden birisi taşeronlaştırmanın kaldırılması olacak. Bunun dışında işçilerin emekçilerin ciddi ekonomik ve hak kayıpları var, sendikalaşmanın önünde ciddi engeller var, kadın cinayetleri var, iş güvencesizliği, iş cinayetleri, kıdem tazminatı gaspı var ve iktidar iç güvenlik paketi ile tüm bunlara karşı mücadelenin önünü kesme planları yapıyor. Bu paket ve diğer saldırılardan bütün konfederasyonların üyeleri aynı şekilde etkilenecek. Yine işçi ve emekçilerin demokrasi ve barış talebi var. Bütün bunların dillendirildiği bir 1 Mayıs’ın da daha coşkulu ve geniş katılımlı kutlanabilmesi için de bütün bu talepler etrafında emekçilerin bir arada olması gerekir.
BİRLİK SINIRLI KALMAMALI
Saldırılar o kadar çeşitli ve büyük ki bu, ayrışmayı değil, birleşmeyi dayatıyor. Bugün farklı bir sendikada örgütlü bir arkadaşımız yarın başka bir sendikada, kendi taleplerinin daha doğru dillendirildiği ve savunusunun yapıldığı bir sendikada kendini ifade edebilecektir. O yüzden de bu 1 Mayıslar alanlarda buluşmanın olanağını yarattığı için önemlidir. İzmir emek ve meslek örgütleri aslında önemli bir şeyi yapıyor. Türk-İş olsun DİSK olsun alanlarda sendikalar hep birlikte oluyoruz. Bu sene de aynı duyarlılığın, aynı coşkunun daha da artarak çoğalarak devam edeceğine inanıyoruz.
KESK, DİSK, TMMOB ve TTB çok değerli bir birlik ama bununla sınırlı kalınmamalı.
Biz kendi konfederasyonumuza her defasında olabildiğince geniş kesime çağrıların yapılması ve bunun olanaklarının sağlanması çağrısında bulunuyoruz. Ne yazık ki bugüne kadar bu oluşumların içerisinde merkezi anlamda bir Türk-İş’i göremedik. Hatta Hak-İş’e de bu konuda ısrarcı olunması, İzmir’de sağlanan birlikteliğin merkezi düzeyde de sağlanması gerektiğini belirttik. “Onlar gelmezler zaten” deyip bırakılmamalı, ısrarcı olunmalı, bu birlikteliğin sağlanarak bütün illerde duyurusunun yapılmasını bütün toplantı ve yazışmalarımızda ifade ettik. Ama bugüne kadar maalesef çok da hayata geçmedi. Daraltıcı anlayışların bir an önce terk edilmesi gerekiyor.
İZMİR ÖRNEK OLDU
İzmir bu anlamıyla da aslında örnek bir çalışma ve birlikteliği gösterdi. Bunun yaygınlaşmasından yanayız. Bu dört merkezi düzeydeki emek ve meslek örgütünün birlikteliği ile ilgili öyle bir algı oluşturuluyor ki sadece bununla sınırlı kalınacak bir birliktelikmiş gibi savunuluyor, genişletme çabalarımız eleştiriliyor. “Neden Türk-İş’e çağrı yapıldı, neden Birleşik Kamu-İş’le aynı alandayız”ın tartışmalarını çok yaşadık. Bu tartışmalar son derece kısır, yersiz ve emekçileri bölen tartışmalar. Bu tartışmalar bize bugüne kadar bir şey kazandırmadı. Biliyoruz ki bizler emekçiler arasında dostluk, barış, dayanışma duygularını yeşerteceksek, aynı alanlarda bulunarak yeşertebileceğiz.
Zaten, etnik, mezhepsel, siyasi görüş, taşeron-kadrolu diye pek çok şekilde bölünmüş işçi ve emekçileri bir de bu şekilde bölmeyelim.
Bir başka konu da sendikal demokrasinin gözetilmesi. Yukarıdan alınan kararların tabana dayatılması değil tabanın inisiyatifini gözeten, yerellerden doğru inisiyatifleri ön plana çıkaran, müdahale etmeyen, alınan kararları destekleyen bir yerde olunmalı. Yerellerin sözünün söylenmediği, kendini ifade etmediği oluşumların demokratik olarak işlediği söylenemez. Eleştirdiğimiz bürokrasinin sapağında kendimizi bulabiliriz.