26 Nisan 2015 03:55

Dedesiyle övünemeyen çocuklar

Hepimizin bir hikayesi vardır değil mi? Ve her birimiz bayılırız onları anlatmaya. Mesela, varsa köyümüzü, çocukluğumuzu, birlikte oynadığımız arkadaşlarımızı, mahallenin ortasındaki incir ağacını, yahut harabe surları...

Dedesiyle övünemeyen çocuklar

Ayşen GÜVEN

Hepimizin bir hikayesi vardır değil mi? Ve her birimiz bayılırız onları anlatmaya. Mesela, varsa köyümüzü, çocukluğumuzu, birlikte oynadığımız arkadaşlarımızı, mahallenin ortasındaki incir ağacını, yahut harabe surları... Mesela dedemizin sakalını anlatmayı çok severiz ya da çok iyi bağlama çaldığını, balla rakı içtiğini ya da çok iyi bir yapı ustası olduğunu, belki de şiirler yazıp okuduğunu... Nenemizin karanfil oyalı yemenisini, kaynattığı salçanın kokusunu, ellerinin nasırını, kırkyama yatak örtüsünü yahut bayram baklavalarını ya da paskalya çöreğinin asla damağımızdan gitmeyecek lezzetini! Anne ve babamıza dairse daha ne çok ayrıntı, ne çok anı, hikaye anımsarız. Çocukluk dediğimiz zaten, anıların derli toplu bir yerde saklanması bence. 

Onlar varsa elinizde bir sürü şey var demekmiş; Garod’u izlediğimden beri bunu düşünüyorum. Yani mutlu, kaybolmamış ve hatırlanası bir çocukluğun kıymeti harbiyesini. Çocukların sokakta freni patlak bisikletten düşüp aldığı diz yaraları olsa ama anılarının yok edilmesi gibi, anne-babalarının, dedelerinin ve anneannelerinin “kaybedilmesi” onlara kıyılması gibi yaraları olmasa... 

Garod yeni bir film değil aslında. Onur Günay ve Burcu Yıldız, filmi 2012’de yapıyor; ilk gösterimi ise 2013’te İstanbul Film Festivali’nde gerçekleşiyor. Hem Anadolu Ermeni Müziği’nin külliyatına hem de utanç tarihine içten bir not düşen filmin başrolünü ise müzik ve baba-oğul Dinkjianlar paylaşıyor. 
Belgesel olmaya sadece bu iki üstadın müzikal hayatları  değerdi elbette yani, Baron Onnik’in vokal tavrı, Diyarbakır Ermenicesiyle söylediği türkülerle yitmekte olan bir geleneğin taşıyıcısı olduğu, dünyanın sayılı ud icracılarından Ara’ nın besteleri, başka müzisyenlerle çalışmaları, köklerinden aldığını bir dünya müziğine dönüştürmesi... Ancak Garod’da onların anlatımları şunu gösteriyor ki yaptıkları müzik koskoca bir tarih, 100 yıllık ayrılığın acısı, çocuklukları... 

Sahi çocukluk diyorduk değil mi, Ara Dinkjian’ın Garod’da anlattığı bir anının tam da yeri geldi bence: “Sanırım 20 yaşında falandım. Babam ve ben Ermeni cemaati için bir konser vermeye, Fransa’ya gitmiştik. Yüzlerce insan vardı. Yaşlı bir kadın babama yanaşıp ‘Anne ve babanızı tanıyorum’ dedi. Sarsıldık o an. Ve ‘Yarın kahvaltıya gelmek ister misiniz?’ diye sordu. ‘Elbette!’ diye cevap verdik. Sonra kahvaltıya gittik. Babama dedi ki ‘Annenizin öyle güzel bir sesi vardı, öyle bir uzun hava söylerdi ki ağlardık.’ Demek babamın hatırladıkları doğruydu. Peşinden ‘Babanız da ud çalardı’ dedi. Bunun üzerine bebekler gibi ağlamaya başladım... Bu bilginin babama neler yaptığını ise ancak hayal edebilirim.” 2-3 yaşlarında annesini kaybeden Onnik, oğluna annesinin şarkı söylediğini çoğu kez anlatmıştı hem de. Velhasıl çocukluk! 

Yaşayan en iyi Anadolu Ermeni Müziği icracılarından Onnik Dinkjian’ın anne ve babası 1915’te memleketleri Diyarbakır’ı terk etmek zorunda kalıyor. Ve Fransa’da doğan Onnik Diyarbakır’ı ancak 75 yaşında görebiliyor. Uzun zamandır Onnik Amerika’da yaşıyor. İşte, şehrine ilk yolculuğuyla başlayan belgesel Fransa’daki hayatı ve Amerika’da bugün oğlu Ara’yla süren müzikal çalışmalarını anlatıyor. Ve Ara ile Onnik Dinkjian beraber sahneye çıktığında ud çalarken oğlu, babası söylerken Diyarbekir ağzıyla; neşesiyle, kederiyle 100 yıllık acı bir yolculuk dile geliyor yeniden yeniden. Bazen Sezen Aksu’da bazen Ahmet Kaya’da dinlediğiniz Ara Dinkjian bestelerine bir de Garod’la bakın derim. Eğer utanca ermediyseniz henüz ama “Ağladıkça”da siz de ağlıyorsanız, Ara’nın babası çok ağladığı içindir belki de. Ve belki de her birimizin çocukluğu biraz da anne-babamızın çocukluğudur. 

Ve 75 yaşında ilk kez gitmişseniz bile memleketinize ve çocukluğunuz silinmişse de daha küçücükken duyduğunuz bir ses, kulağınıza çalınan bir ev sohbeti hayallerinizde birleşip bir çocukluk derler. Ve koskoca bir karanlığın üzerinden onlarca sene geçmişken sizi aynen Baron Onnik’in anne-babasının, akrabalarının gittiği Paşa Hamamı’nın kapısının heyecanlandırdığı gibi heyecanlandırabilir. Ve yine bir belgesel için biyolojik annenizin türküsünü söyleyip Onnik Amca gibi hikayesini anlatmaya diliniz varmayabilir. Ya da Ara Dinkjian gibi 20’li yaşlarınızda bir yabancıdan dedenizin de ud çaldığını öğrenip bu kadar harika ud çalmanızın genlerden de geldiğini anlayabilir, belki de o zaman her çocuğun yaptığını siz ancak gençliğinizde yapıp dedenizle övünebilirsiniz. 

GAROD (HASRET)

Amerika’dan Diyarbakır’a bir hasretlik hikayesi...
Onnik Dinkjian ve Ara Dinkjian
Yönetmen: Onur Günay & Burcu Yıldız
Dil: İngilizce-Ermenice
Altyazı: Türkçe ve İngilizce
Süre: 52 dk

Evrensel'i Takip Et