26 Nisan 2015 04:59

Tarihinden koparılan çarşı

Paylaş

Adnan ÖZYALÇINER

Çarşılar kentlerin aynasıdır. Kent insanının yaşam kaynağıdır. Bir anlamda kentin çarpan yüreğidir çarşı. Bu yüzden her kentin merkezinde yer alırlar.

İstanbul’un Kapalıçarşısı da öyledir. Kentin kurulu olduğu yedi tepesinden Nuruosmaniye tepesiyle Beyazıt tepesi üstüne oturtulmuş en ünlü, en büyük, en eski anıt yapılardandır. Kuruluşu Fatih dönemine kadar uzanır. Çarşı, Bizans döneminden kaldığı iddia edilen Cevahir Bedesteni ile Fatih ya da Kanuni’nin yaptırdığı söylenen Sandal Bedesteni çevresindeki ahşap dükkanlardan oluşmuştur. 

Sandal Bedesteninde daha çok iplik ve dokuma ürünleri satışa sunulurken Cevahir Bedesteninde madeni eşya, silah, özellikle de mücevher satışları ağırlıktaydı.

Çarşının çekirdeğini bu iki tarihi bedesten oluşturmuştur. Kapalıçarşı, Nasun el Silahi’nin İstanbul minyatüründe 15 kubbeli bedesten çevresinde toplanmış ahşap dükkanlar biçiminde gösterilir. Daha sonra dükkanlarla orta yol kağir tonozlarla örtüldü; ardından da yan sokakların üstü kapatıldı. Böylece bu iki bedestenin çevresindeki değişik işlerle uğraşan esnaf ve sanatkarların dükkanları çarşı sınırları içerisine alındı. 

Kaynaklara göre çarşıda 2 bedesten, 4399 dükkan, 2195 dolap, 1 hamam, 1 camii, 10 mescit, 16 çeşme, 2 şadırvan, 1 sebil, 8 kuyu, 1 türbe, 24 han bulunmaktaydı. Çarşıyla bir bütün oluşturan ve çarşı içine açılan bu hanların başlıcaları: Astarcı Han, Evliya Hanı, Sarraf Hanı, Zincirli Han, Büyük Safran Hanı, Tarakçı Hanı, Keçeci Hanı, Çuhacı Hanı gibi yaptıkları işlerin niteliğiyle adlandırılan hanlardı.
El sanatlarının gelişmesi açısından Kapalıçarşının büyük bir önemi vardı. Balıkhane Nazırı Rıza Bey, “Bir Zamanlar İstanbul” adlı kitabında bu konuda şunları yazıyor:

“Büyük çarşıda Bayezid’e giden yolda ve Kaşıkçılar Kapısı denilen yerde kaşıkçı esnafının dükkanları vardır. Bunlar şimşirden günlük kaşıklar yanında, hoşaf ve tatlı için kuka, abanoz, gergedan ve manda boynuzu, sığır tırnağı, hindistan cevizi gibi gereçlerden mercan ve sedef saplı kaşıklar yaparlardı.”
Cevahir Bedesteni olarak da bilinen İç Bedesten, 45,5x30 metre boyutunda kesme taştan bir yapıdır. Üstü iki dizi kalın ayağı bağlayan tuğla kemelere oturtulmuş 15 kubbeyle örtülüdür. 1365 metrekare bir alanı kapsar.

Bedestenlerde kumaş, mücevher silah benzeri değerli malların alım satımı yapıldığı gibi açık artırımı (mezarı, müzayedesi) yapılırdı. Bedestenler banka kasası görevi de yaparlardı. Bedestenlerde emanet edilen değerli eşyayı saklamak için duvar içinde yerler, toprak altında da mahzenler bulunurdu. Buralarda mallar sekiler üstünde sergilenir, akşamları da duvar içindeki dolaplara kaldırılırdı. Bu yüzden bedestendeki dükkanlar dolap diye de anılır. 

Cevahir Bedesteni’nin 4 kapısı açıldıkları yerlerin adıyla anılırdı: Takkeciler, Kuyumcular, Sahaflar, Zenneciler. Bu kapılardan Kuyumcular kapısının üstünde Bizans döneminden kaldığı sanılan bir kartal kabartması olduğu söyleniyorsa da Kapalıçarşı yangınlarıyla onarımları sırasında kaybolmuştur. Kartal kabartmasının Bizans’tan kalma olduğu düşünülmüşse de kimileri bunun bedestenin yapımında devşirme malzeme olarak kullanıldığını belirtmektedir. Evliya Çelebi, bu kabartmanın kapıya yerleştirilmesinin nedenini özetle şöyle açıklamıştır: 

“Bu suretin kapıya konmasındaki amaç: ‘Kazanç dedikleri havada uçan vahşi bir kuştur; eğer bu kuşu incelikle avlayabilirsen bu pazarda kazanç sağlayabilirsin’”

İç Bedestenin doğusundaki Yeni Bedesten de Osmanlı mimarisinin anıtsal örneklerindendir. Zamanında santal (sandal) adı verilen ipekli bir Bursa dokumasının satışı burada yapıldığından Sandal Bedesteni adıyla da anılır, Küçük Bedesten de denilir. Fatih ya da Kanuni döneminde yapıldığı konusunda değişik söylentiler olan Sandal Bedesteni 40x32 metre boyutunda, 1280 metrekaredir. İki kapısı olan bedesten, 12 kütlesel ayakla bölünmüş olup 20 bölüme ayrılmış, her bölümün üstü birer kubbe ile örtülmüştür.
Günümüzde Kapalıçarşı Beyazıt Nuruosmaniye camileriyle Mahmutpaşa arasındaki 47000 metre karelik bir alanı kapsamaktadır. Çarşının 22 kapısı, 61 sokağı ve 2 camisi vardır. Beyazıt girişiyle Nuruosmaniye girişi en çok kullanılan kapılarıdır. Zaten bu iki kapı arasında boylu boyunca çarşının ana caddesi uzanmaktadır.Kapalıçarşı, kışın sıcak yazın serin olan havasıyla Beyazıt’tan Sirkeci Eminönü ya da Cağaloğlu yönüne gidecek olan yolculara kapalı bir yaya geçidi görevi de görmektedir.

Kapalıçarşı’da her dönemde gerek duyduğunuz her şeyi bulabilirsiniz. Sokakların adları bile bir zamanlar buralarda hangi ürünlerin satıldığını belirler: Fesçiler, Serpuşçular, Perdahçılar, Terlikçiler, Aynacılar, Kalpakçılar, Çuhacılar, Sırmacılar, Kakmacılar, Tuğcular, Feraceciler, Miğferciler, Tespihçiler gibi. Bugün de lületaşı, altın ile mücevher işlemeciliği ürünleri başta olmak üzere halı ve geleneksel el sanatları örnekleriyle yöresel giysiler, nargile gibi turistik eşyalar satılmaktadır.
Kapalıçarşı üretim açsından da ekonomimizde önemli bir yer almıştır. Çarşı hanları üretim yapan atölyelerdi. Bugün bile fabrikasyon mallarının elverdiği ölçüde bu atölyelerde terlik, çanta, ayakkabı yapımı sürdürülmektedir.  

Kapalıçarşı, bir dönemin alışveriş yeri olduğu kadar piyasa (gezinti) yeriydi de .Özellikle Kalpakçılarbaşı pek çok türkü ile destana konu olmuştur. Yaklaşık 19. yüzyılda yazılmış bir destanda Segahi şöyle der:

“Kalpakçılarbaşı çarşının hası,
Kimine oluyor yürek yarası
Kiminin de alır gönlünün pası.” 

Bugün birçok özelliğini yitirmiş olsa da Kapalıçarşı kentin simgesi olarak yalnız İstanbul’un değil

Türkiye’nin en büyük, en eski çarşısı olma özelliğini sürdürüyor. Onun tarihsel dokusuyla kültürel geçmişine ve bu doğrultuda üretimini sürdüren esnafına dokunmaya kalkmak hele hele büyük sermayeye peşkeş çekmeye kalkışmak İstanbul’un tarihinden de kültürel yaşamından da, benzerlerinde yapıldığı gibi bir sayfa daha koparılması demektir.

Yeni yılda Evrensel aboneliği hediye edin
ÖNCEKİ HABER

‘Beni radyasyon değil Türkiye’deki sistem kanser etti’

SONRAKİ HABER

Anılarla Ahmed Arif...

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa