Ateş çemberinde kadınlar ülkesi
Türkiye 13 yıllık AKP iktidarında, yoksullaşmış, eğitimden dışlanmış, sağlık ve barınma koşulları kötüleşmiş, yaşam alanları daralmış, çalışma koşulları köleleşmiş kadınlar ülkesi durumuna geldi.
Olcay GERİDÖNMEZ
Herkes aynı şeyi söylüyor. “Bu seçimlerin önemi başka.” Bu seçimler “Türkiye’nin yalnızca yakın değil uzak geleceğinin de kaderini belirleyecek.”
Böylesine önemli bir seçimde oylarımızı kime, hangi partiye vereceğimizi nasıl belirleyeceğiz peki? Bu, biz kadınların nasıl yaşamak istediğimizle, başka bir ifadeyle nasıl yaşamak istemediğimizle alakalı bir karar olacak.
Kadın ya da erkek, aklı başında her insanın en temel arzusu kendini “insan gibi” hissetmek, çalışmak ve yaşamaktır. Yani en temel insani ihtiyaçlarının ve haklarının yerine geldiği bir yaşam ortamına sahip olmaktır. Bireysel olarak da toplumsal olarak da mutluluğun, huzurun ve yaratıcı emeğin yeşerebileceği tek ortam budur çünkü.
Bugün nasıl bir yaşam ortamı içinde bulunduğumuzu görmek için ise bize 13 yıldır “hükmedenler”in icraatlarına bakmalı.
Sonucu hemen baştan söyleyelim; kadın düşmanı söylemleri ve uygulamalarıyla 13 yıllık AKP iktidarında kadınlar tam bir can pazarının, var olma savaşının içine düştü. Kadının etrafındaki ateş çemberi daraldıkça daldı. Yoksullaşmış, örgün eğitimden dışlanmış, sağlık ve barınma koşulları kötüleşmiş, yaşam alanları daralmış, çalışma koşulları köleleşmiş kadınlar ülkesi durumuna geldi AKP döneminde Türkiye. Sözün kısası, insanca bir yaşamın uzağına itilmiş kadınların ülkesi. İşte veriler...
GELİR EŞİTLİĞİNDE 109. SIRADAYIZ
Yoksulluk, kadınlar için bir gelir yoksulluğu olmanın yanı sıra, toplumsal hayata katılamama, dolayısıyla bir sosyal dışlanmayı beraberinde getiriyor. Toplumda zaten var olan cinsiyet eşitsizliğini derinleştirdiği için de kadınlar yoksulluğu erkeklerden daha derin yaşıyor.
AKP Türkiye’sinde gelir dağılımı adaletsizliği korkunç boyutlara ulaştı. Toplumsal cinsiyet açısından gelir eşitsizliğini gösteren endekste Türkiye, 115 ülke arasında 109. sırada.
Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) en son açıkladığı verilere göre en varlıklı yüzde 20’lik nüfus kesimi gelirin yarıya yakınını elde ederken, en alttaki yüzde 20 gelirden sadece yüzde 5.9 pay alabiliyor. En üstteki ile en alttaki arasında 8 katlık bir gelir farkı var.
Yardıma muhtaç insan sayısı 2012’den bu yana 7 milyon arttı, 2014’te 30,5 milyona yükseldi. Türkiye nüfusunun yüzde 39,8’i yoksulluk envanterine kayıtlı. Lütuf gibi dağıttığı sosyal yardımlarla övünen AKP’nin iktidarı boyunca yoksulluğun kaynağına yönelik önlemler almaktan uzak durması en çok geniş emekçi kadın kesimlerini etkiledi.
İŞGÜCÜNE KATILIMDA 127. SIRADAYIZ
Türkiye’de kadının durumu çalışma yaşamında parlak değil. 13 yıldır “işle aileyi uyumlulaştırma” adı altında uyguladığı politikalarla AKP iktidarının kadınlara reva gördüğü; kayıt dışı çalışmadır, taşeron işçiliktir, yarı zamanlı çalışmadır, ev işçiliğidir, mevsimlik tarım işçiliğidir, ücretsiz aile işçiliğidir.
Türkiye, kadının iş gücüne katılımında OECD ülkeleri içinde sonuncu; dünyada ise 127. sırada yer alıyor. 2013 yılı verilerine göre kadın istihdam oranı yüzde 27,1, kadın işsizlik oranı yüzde 11,9.
Nüfusun yaklaşık yarısı kadın (38,2 milyon), bunun 28 milyondan fazlası çalışma çağında. Çalışma çağındaki kadın nüfusunun 11,5 milyonunu ev kadınları oluşturuyor. Eğitime devam eden, emekli, iş bulma umudu olmayan, mevsimlik çalışanlar vb. de eklendiğinde, çalışma çağında olup da iş gücüne dahil olmayanların sayısı 20 milyona yaklaşıyor.
Geriye kalanların 1 milyon 33 bini işsiz. “Çalışıyor” gözüken kadınların 2,4 milyonu ücretsiz aile işçisi. Sonuç; çalışma çağındaki 28 milyondan ücretli-yevmiyeli, işveren ya da kendi hesabına çalışanların sayısı ancak 5 milyon civarında.
İşgücüne katılmayan kadınların yüzde 58,7’si işgücüne katılmama nedenlerinin başında “ev işleriyle meşgul olmak” geliyor. Kadının işgücüne katılımının düşük kalmasının ortaya çıkardığı sonuç ise kadının erkeğe bağımlılığı oluyor.
ÇOK ÇALIŞIP, AZ KAZANIYORUZ
AKP iktidarının uyguladığı neoliberal politikalar sonucunda kuralsız çalışma, çalışma yaşamının giderek temel çalışma biçimi haline geldi. Türkiye, OECD ülkeleri arasında en uzun çalışma saatleri ve düşük ücretlerine sahip ülke.
Tüm sektörlerin çok büyük kısmında cinsiyete dayalı ücret farkı kadınlar aleyhine. İmalat sanayinde bu fark yüzde 19,4. Yüksekokul ve üstü eğitim düzeyine sahip kadınlarda bile ücretler erkeklerinkinden yüzde 16-18 oranında düşük.
Her iki cinsiyet açısından da toplu iş sözleşmesi kapsamında çalışanların oranı çok düşükken, kadınlarda daha düşük: Erkeklerde yüzde 11,2; kadınlarda yüzde 6,9.
Özel sektörde kısmi süreli çalışan kadınların yüzde 70,4’i; tarımda yevmiyeli çalışan kadın işçilerin yüzde 91,9’u asgari ücretin yarısından az gelir elde ediyor.
Tarım dışı sektörlerde yevmiyeli çalışan kadın işçilerin yüzde 68,4’ü; tarımda kendi hesabına çalışan kadınların yüzde 69,1’i asgari ücretin yarısından daha az gelir elde ediyor.
İKİ KADINDAN BİRİ KAYITDIŞI ÇALIŞIYOR
2013 yılı verilerine istihdamda yer alan 100 kadından 52’si herhangi bir sosyal güvenlik kurumuna kayıtlı değil.
Kentlerde kayıt dışı istihdamdaki kadın oranlarına baktığımızda, yüzde 35 ile imalat sanayinin başta geldiğini, onu yüzde 27 ile toptan ve perakende ticaretin izlediğini görüyoruz.
Ev işçisi ve evde bakım hizmeti sunan kadınların sosyal güvenliğe erişimden yoksun kaldığı, geleneksel “kadın” faaliyetlerinin en korunmasız istihdam faaliyetlerini oluşturduğu görülüyor.
YARI ZAMANLI ÇALIŞMA 3-4 KAT ARTTI
AKP Hükümeti döneminde kadınların yarı zamanlı çalışması üç kattan fazla arttı. Bu kentteki artış, kırda ise 4 kattan fazla. 2013 itibariyle kentteki kadınların yüzde 15,1’i ve kırdaki kadınların yüzde 38,8’i yarı zamanlı çalışıyor.
Sürekli bir iş istemeyen kadınların oranı yüzde 12-13. Kentteki işsizler içinde yarı zamanlı iş arayan kadınların payı 2013’te yalnızca yüzde 3,4 . Bu oran erkeklerde yüzde 1,1. Bu da insanların tam zamanlı iş arayışı içinde olduğunu ortaya koyuyor. Sürekli bir iş bulamamak, geçici çalışmanın esas belirleyicisi durumunda.
EMEKLİ OL OLABİLİRSEN
AKP yasalarına göre, yaşlılık halinde tam aylık almak için tam süreli çalışan sigortalının 240 ay, yani 20 yıl, kısmi süreli çalışan sigortalının ise 654,5 ay çalışması gerek. Bu da yaklaşık 54,5 yıl demek. Türkiye’de kadınların ortalama ömür beklentisi 77 olduğuna göre, “mezarda emeklilik” bu olsa gerek.
Kısmi süreli çalışan işçi, kısmi aylık alabilmek için yaklaşık 41 yıl fiilen çalışmak zorunda. Sağlığında düşük ücretle, kısmi süreli çalışan kadın, yaşlılığında da düşük bir yaşlılık aylığı ile geçimini sürdürmek zorunda kalacak. Yani, kısmi çalışanın yoksulluğu yaşlılıkta da devam ediyor.
KADINLAR EN İŞSİZ
Tarımda büyük kısmı ücretsiz aile işçisi olan (yüzde 39.6) kadınlar, son yıllardaki tarım politikaları nedeniyle işsiz kalmış, göç ettikleri kentlerde kayıt dışı, iş ve sosyal güvencesi olmayan alanlara kaymıştır.
Kentsel kadın işgücünde her 5 kadından 1’i, eğitimli genç işgücünde her 3 kadından 1’i iş bulamıyor. Lise ve daha üstü eğitimli 15-24 yaş grubunda bulunan kadınların yüzde 39.6’sı işsiz.
Çocuklu hanelerdeki kadınların yüzde 70-75’i işgücü dışında. Ancak çocuksuz hanelerdeki kadınların bile yüzde 60,7’sinin işgücü dışında olması, AKP’nin politikalarıyla pekiştirdiği ‘kadın yeri evidir’ geleneksel bakış açısının ve cinsiyetçi işbölümünün gücünü gösteriyor.
(EV, MUTFAK, ÇOCUK, KOCA, YAŞLI, HASTA)+İŞ
TÜİK’in 2009 verilerine göre Türkiye’de evde çalışanların yüzde 92’sini kadınlar oluşturuyor. Evde çalışan kadınların yarısına yakını (yüzde 48) tekstil ürünleri imalatında çalışıyor. Üçte birlik kısmını da ev hizmetlerinde çalışan kadınlar oluşturuyor. Yüzde 98,2’si herhangi bir sosyal güvenlik kuruluşuna kayıtlı değil.
Evde çalışan kadınlar geçici olarak veya ara sıra değil, yıllarca çalışıyor. Sadece iş akışı kesintilidir. Kadınlar evde çalışmayı, çalışma saatlerini kendilerine göre ayarlamak, çocuklarına zaman ayırabilmek için tercih ediyor. Zira dışarıda çalıştıklarında aldıkları ücret, evde çalışma ile elde ettiklerinden çok da yüksek değil. Evde çalışmada işin gelişi düzensiz, çalışma süreleri ise çok uzun olduğundan işin yetiştirilmesi için evdeki çocuklar ve yaşlılar da çalışmak zorunda kalıyor.
KREŞ: YASADA VAR AMA YAPTIRIMI YOK
İşçi ve emekçi ailelerin en büyük sorunlarından biri küçük çocukların bakımı. Ücretsiz ve güvenilir kreş her çocuğun ve her ebeveynin hakkı olması gerekirken, kreş ve gündüz bakım evlerinin azlığı, fahiş fiyatları, yetersizliği, hatta yokluğu kadınları işgücünün dışına itiyor.
Mevcut yasalara göre 150 kadın çalışanı bulunan işyerleri kreş açmak zorunda. Peki Türkiye’de 150 kadın çalışanı olan şirketlerin kaçında kreş uygulaması var? Buna dair mecliste verilen bir soru önergesine gelen cevap devletin ve işverelerin bu konuya verdiği önemi ortaya koyuyor: 150 ve üstü kadın işçi çalıştıran işyeri sayısı 7 bin 204. Ne var ki 7 bin 204 işyerinden yalnızca 300’ü denetlenmiş ve bu denetlemelere göre 300 işyerinden yüzde 45’inde kreş bulunmuyor. Bunun işverene yaptırımı ise sadece bin 232 TL. Yani ortalama bir işçinin ücreti kadar!
EĞİTİMDE SON SIRADAYIZ
OECD ülkeleri arasında Türkiye hem eğitimde hem de eğitime erişimdeki eşitsizlik konusunda son sırada. Kadının eğitim imkânlarından yararlanma oranı AKP döneminde geriledi. Türkiye’de 2012 yılı itibarı ile kadınların yüzde 20’si, yani her 5 kadından 1’i okuma yazma bilmiyor. Kadınların, mesleki ilerlemeyi sağlayan ileri seviyede öğretime katılımı düşük. AKP iktidarı döneminde getirilen ve çok eleştirilen 4+4+4 sistemi ile eğitimde kız çocuklarının 5. ve 6. sınıflardan sonra okutulmaması eğilimi arttı. Kadınlarda yüksek eğitim oranı çok düşük. Eğitim gören 100 kadından sadece 2’si yüksek öğrenimde.
EŞİTLİKTE 10 YILDA 20 BASAMAK GERİLEDİK
· Dünya Ekonomi Forumu kadın-erkek eşitliği raporuna göre, Türkiye 142 ülke arasında 125. sırada. Son 10 yılda 20 basamak gerileyen Türkiye, Tunus ve Bahreyn’in gerisine düştü.
· 2013 yılında 103 kadın işçi, 2014 yılında 131 kadın işçi, 2015 yılının ilk dört ayında 24 kadın işçi iş cinayetinde yaşamını yitirdi.
· 2002-2010 yılları arasında fuhuş suçları yüzde 220, ırza geçme ve çocuklara cinsel taciz suçları yüzde 125 oranında arttı.
· Aile içi suçların yüzde 90’ını kadına karşı işlenen suçlar oluşturuyor.
· AB standartlarına göre, her 7 bin kadın için bir sığınma evi açılmalı. Bu 7 bin 500 sığınma evi demek ama şu anda her biri 867 kişi kapasiteli ve toplam 38 sığınma evi var.
· Kadınların yüzde 40’ı görücü usulüyle evleniyor, yüzde 20’si ise nikahsız yaşıyor. 2014 yılında çocuk gelinlerin sayısında yine ciddi bir artış var.
· Yılda 2 bin 500 kadın anne olmak isterken yaşamını yitiriyor.
· Siyasette kadın temsili açısından Türkiye, dünyadaki en düşük orana sahip ülkelerden biri. Meclis’teki 550 milletvekilinin 24’ü, belediye başkanlarının ise sadece binde 5’i kadın. 2014 yılında toplam bakan sayısı 25 olup kadın bakan sayısı 1. Belediye başkanlarının sadece yüzde 2,9’u kadın. Türkiye’de 850 kaymakamın sadece 17’sini kadınlar oluşturuyor.