Biz ‘insanca yaşam’ diyoruz... O ‘ille de başkanlık’...
Seçim süreci, her yerde olduğu gibi ülkemizde de, en çok iktidarın sorgulandığı bir süreç olarak yaşanıyor. Doğal olarak...
Adı üstünde, iktidar! Elbette ondan talep edeceğiz, ediyoruz. Elbette taleplerimizin hesabını da ondan soracağız, soruyoruz.
Üstelik tam 13 yıldır, hem de tek başına iktidar... Yani bahanesi de yok. Üstüne üstlük söylediklerine göre ülkede ileri demokrasi var, ekonomi tıkırında! E o zaman biz niye bu haldeyiz? Yani niye daha yoksul, daha yorgun, daha işsiz, daha güvencesiz, daha geleceksiz, daha mutsuz, daha, daha, daha...
Taleplerimizi alt alta sıralayınca ne çok şey istiyormuşuz gibi geliyor. Bu, ne kadar çok şeyden mahrum olduğumuzun göstergesi aslında. Oysa isteklerimizin basit bir formülasyonu var; İnsanca yaşamak, insanca çalışmak, geleceğe güvenle bakmak... Hepsi bu!
Peki neden olmuyor? Örneğin çalışma koşullarını iyileştirmek; ücretleri yükseltmek ve insanlıktan çıkaran çalışma sürelerini kısaltmak; işsize istihdam yaratmak; eğitime ve sağlığa bütçeyi artırmak; kadına ve çocuğa yatırım yapmak bu kadar mı zor?
Ne zaman işçinin, memurun, işsizin, emeklinin, kadının, gencin ihtiyaçları söz konusu olsa “kaynak yok” deniyor. HDP’nin seçim bildirgesinde yer alan “asgari ücreti 1800 liraya çıkaracağız” vaadi, Sayın Maliye Bakanı’na kalırsa ülkeyi batırır!
Soralım; kendileri onbinlerce lira ücret alırken batmayan ülke, işçiye üç kuruş fazla para verince niye batıyor? Soralım; ayakkabı kutularından çıkan kaynağı belirsiz onbinlerce avroyu faiziyle geri öderken batmıyor da yoksul çocuğuna kreş açınca mı batıyor? Gemiciklerle, adacıklarla, villacıklarla yaşarken siz batmıyor da bu ülke, emekçi hakkını istediğinde mi batıyor?
Tayyip Erdoğan, sarayından ahaliye buyuruyor, “400 milletvekili istiyorum” diye...
Biz “insanca yaşamaya yetecek ücret” istiyoruz.
O, “ille de başkanlık” diyor.
Biz “kölece çalışma koşulları düzeltilsin, çalışırken ölmek istemiyoruz” diyoruz.
O, “ölmek sizin, başkanlık benim fıtratımda var” diyor.
Biz “şiddet bitsin, kadın cinayetlerini dursun, sığınak aç” diyoruz
O, “sistem tıkandı, tek çare benim başkan olmam” diyor.
Biz, “İş, ekmek, kreş, sosyal güvence” diyoruz...
O, “başkan olmazsam kriz çıkar” diyor.
Biz “barış ve kardeşlik diyoruz” istiyoruz.
O, “başkanlık yoksa savaş var” diyor.
O halde hep birlikte “Seni başkan yaptırmayacağız” demeliyiz.
Dergimizin sayfalarında AKP’nin 13 yıllık iktidarında kadınlar olarak eşitlik, istihdam, eğitim, şiddet gibi alanlarda hangi noktada olduğumuzu okuyacaksınız. Resmi rakamların bile ne denli çarpıcı olduğunu göreceksiniz. Kadınların mektupları, illerden ilçelerden gelen haberler, yaptıkları, yapamadıkları da bütün bu politikaların yaşanmış manzaraları olarak dergimizde yer alıyor. Her birinde kendinizden, kendi yaşamınızdan bir şeyler bulacaksınız.
Dün 1 Mayıs’tı... İşçi ve emekçilerin ve elbette kadınların “insanca yaşam” talebi dün ülkenin bütün kentlerinde alanlarda yankılandı. Ekmek ve Gül olarak sizleri bir gün geç de olsa 1 Mayıs’ı ifade eden birlik, dayanışma ve mücadele duygularıyla kucaklıyoruz. 6 Haziran’da, yani seçimlerden bu kez bir gün önce çıkacak gelecek sayımızda buluşmak üzere...