Beyaz çay, Ak Saray ve temiz eller
Çay içtiğiniz bardağa bakın. İçindeki çayın rengine. Kokusunu ve sonra da berraklığını hissedin. Şimdi de o çayın yolculuğuna çıkalım. En sondan başa!

Müge TUZCUOĞLU
Çay içtiğiniz bardağa bakın. İçindeki çayın rengine. Kokusunu ve sonra da berraklığını hissedin. Şimdi de o çayın yolculuğuna çıkalım. En sondan başa!
Karnımızı doyuran yemeğin ardından veya yorgunluğun veya da bir sohbetin tam ortasında demledik çayımızı. Muhabbetin tam bu zamanı için, alışverişte almıştık, beğendiğimiz çay paketini. Oraya da büyük çoğunluğu Karadeniz’de olan fabrikalardan ulaşmıştı bu paketler. İçine dolan çaylar, farklı fabrikalarda işlendi yemyeşil rengi kavruldu, kokusu açığa çıka çıka içilebilir hale geldi. Ondan öncesi de var tabi. Alım yerleri vardır, çayın üretildiği yerlerde. Özelde birçok şirket, kamuda Çaykur eliyle işletilir bu yerler ve üreticiler de topladıkları çayı buralara getirir. Tonlarca çay burada toplanır. Sahil kenarı yerleşimlerde dört sürüm, biraz daha içerilerde üç sürüm toplanır çay. Toplamaya bütün aile, akrabalar toplanır, dönüm dönüm, dağ boyunca dikine basamak basamak uzanan çaylara dağılırlar. Aile o kadar genişlememişse, işçi tutulur, daha çok Gürcü’dür işçiler. Veya hiç yapılamıyorsa, yarıcı tutulur ve yarıcılar yarı gelir karşılığında çayı toplar. Bahar ayı o yüzden çok hareketlidir Karadeniz’de. Çünkü “çay berekettir”. O bereketin artması için de gübrelenir çay ve kesilir.
Bütün bu yolculuk içinde, çayı eken, biçen, toplayan, ayıklayan, işleyen tüm ellerin ise ortak özelliği ak ve temiz olmasıdır. Kesinlikle çay kokması şartı ile…
Çaydaki kota, kontenjan, fiyat düşüklüğünü bir kez, bir kez daha hatırlatıp geçelim; konumuz başka.
İÇİ AYRI DIŞI AYRI HİKAYE
Biz bardağa dönelim. İçini nasıl doldurduğumuzu anlattık. Dışı da ayrı bir hikaye bu çay bardağının! En güzelini ve uygununu seçtiğimiz çay bardaklarının camı yapan ellerden şekil veren ellere kadar uzanan bir hikayesi vardır. Ve bütün bu hikayedeki eller de tertemizdir, cama şekil veren ateşin sıcaklığından terleyen alınteri gibi…
Uzatabiliriz bu hikayeleri. Çay bardağının altındaki masa mesela! O masanın altına serdiğimiz halı! Halımızı, masamızı yerleştirdiğimiz evlerimiz! Evlerimizi sıraladığımız yollarımız! Yollarımızı süslediğimiz parklarımız, bahçelerimiz! Ve o bahçeleri, parkları, yolları gezdiğimiz arabalarımız, bisikletlerimiz, ayakkabılarımız! Hepsi ama hepsi bir hikayenin, bir yolculuğun, bir emeğin ürünü!
Yani tüm yaşamımız ortak hikayenin, yolculuğun, emeğin ürünü! Ne kadar paylaşırsak o kadar iyi! Ne kadar üretirsek o kadar iyi!
Bu hikayenin geneli, emeğimizi nasıl da bir tuğla gibi koyuyor yerine! Ve işçiler, emekçiler, çiftçiler, üreticiler nasıl da ilmek ilmek örüyor hayatı!
CUMHURBAŞKANININ MUTFAĞININ DA EN PAHALISI
Bunun en günceli çay tomurcuğu! Hem birkaç gündür üretimine başlandığı, hem de ülkenin cumhurbaşkanının mutfağının da en pahalı şekilde baş tacı olduğu için...
Çayın sürümü gelmeden önce, yaprakların henüz hiç açılmamış tomurcuk halde toplanıp işlenmesiyle elde ediliyor bu çay. “Beyaz tomurcuk çayı” tam adı. Daha önceden yurtdışından ithali yapılırken, geçtiğimiz yıl Çaykur tarafından, bu yıl da bazı özel çay şirketleri tarafından üretimine başlandı. En çok tartışılan yanı fiyatı. Çaykur, bu yıl kilosunun 4 bin liradan satılacağını açıkladı. Piyasada ise 20 gramlık kutularda 80 liradan satılacağını söyledi.
Bizim için herhangi bir sohbete, her öğünün ardına, yorgunluğun ortasına sığdırılacak cinsten değil. Yine de sizler için üşenmedik, çıktık çay bahçesine ve bu tomurcuğun hikayesine baktık. Üretimi hiç de farklı değil. Yalnız biraz daha eziyetli! Dönüm dönüm arazinin ortasında tomurcuk toplamak! Dünya kalabalığı içinde hemşehrini aramak gibi! Tomurcuğu arayıp bulmak ve onun da hiç açılmamış olanını seçmek… Eziyetli! Üstelik bu keyfin sefasını sürenin de kimler olacağını düşününce daha da bir dert biniyor. Didik didik tomurcuk ararken; ellerinin kime çalışacağını, emeğinin kime gideceğini düşününce bir türlü dolmayan tomurcuk kabı, sanki daha da büyüyor, toplanacak tomurcuk hiç bitmeyecekmiş gibi geliyor!
Ama bir de şuradan düşünmek lazım! İşte aynı o tomurcuklar gibiyiz. Kocaman dünya tarlasında, rengarenk yeşil tonları arasında, çayı, portakalı, çiçeği, böceğiyiz… Ve birimiz var oldukça, öbürümüz de rahata erebiliyor, diğerimiz ürettikçe ötekimiz ayakta kalabiliyor! Beyaz çayın azınlığına karşılık, siyah çayın ezici çoğunluğu hâlâ varlığını koruyor. Zaten beyaz çayı üretmeye bütün kadınlar da üşeniyor! “Ooo bununla uğraşilur mi!”
Kusura bakmayın sizinle kimse uğraşmıyor!
Tertemiz eller ürettikçe dünya da temizleniyor!
Yaşasın 1 Mayıs/Bijî 1 Gulan!
Evrensel'i Takip Et