Adnan ÖZYALÇINER
Ali Yüce’nin “Şeytanistan” romanının başında “Kırk Ayaklı Karınca” adlı bir şiiri vardır. Şiir kitaplarında adı geçmez. Şiirin başı, halka zulmedenlerin, halkına yaptıklarını anlatır. Kırk ayaklı karıncanın her bir bacağı soygunla, yangınla, çalıp çırpmayla, koparılarak yok edilmek istenmektedir:
Sen bu dağı aşamazsın
Kırk ayaklı karınca
Aşacağım
Ayaklarının beşini kırdılar
Sen bu dağı aşamazsın
Otuz beş ayaklı karınca
Aşacağım
Ayaklarının beşini kestiler
Sen bu dağı aşamazsın
Otuz ayaklı karınca
Aşacağım
Ayaklarının beşini yaktılar
Sen bu dağı aşamazsın
Yirmi beş ayaklı karınca
Aşacağım
Ayaklarının onunu çaldılar
Sen bu dağı aşamazsın
On beş ayaklı karınca
Aşacağım
Ayaklarının onunu sattılar
Sen bu dağı aşamazsın
Beş ayaklı karınca
Aşacağım
Ayaklarının dördünü yediler
Sen bu dağı aşamazsın
Tek ayaklı karınca
Aşacağım
Sonunda her zaman yaptıkları gibi kırk ayaklı karıncayı:
Hiç ayağın kalmadı işte
Sen bu dağı aşamadın
Sana demedim mi karınca
Diye sırıtarak tehdit etmeye kalkıştıklarında karıncanın cevabı baş döndürücüdür:
Dön de bir bak
Dağ biraz küçüldü işte
Daha çok karınca var geride
Bir Mayıs günü, tam bunları düşünüyor, kırk ayaklı karıncanın o inanılmaz direncini aklımdan geçiriyordum.
Ali Yüce öldü, dediler.
Ali Yüce öldü ne demek? O da kırk ayaklı bir karıncaydı. Zorbalığa , açlığa, yoksulluğa, sömürüye, baskıya, eşitsizliğe direnenlerle işçisiyle, halkıyla, aydınıyla, yazarıyla bir aradaydı. Ölmedi. Kırk ayaklı karınca olarak hep yaşayacak.
Evrensel'i Takip Et