08 Mayıs 2015 00:56

8 Mayıs’a kayıtsızlık ne anlama geliyor?

Federal Almanya tarihinde, İkinci Dünya Savaşı’nın bitiş günü olan 8 Mayıs 1945’e dair tanımlamalar çoğunlukla tartışmalı oldu.

Paylaş

Yücel ÖZDEMİR
Köln

Hitler faşizmi döneminde iktidarda olan faşistler ve onların iş birlikçileri 8 Mayıs’ı “Çöküş/Yıkılma” (Zusammenbruch) ya da “Yenilgi” (Niederlage); savaşa karşı çıkan, antifaşistler ise “Kurtuluş” (Befreiung) günü olarak tanımlıyorlar. Tanımlamada kullanılan kavramlar elbette tarafların 8 Mayıs karşısındaki duruşunu ifade ediyor. Bu nedenle her tanımın bir ideolojik arka planı bulunuyor.

Zira, 8 Mayıs 1945 gecesi saat 23.01’de Berlin’in Karlshost semtinde, ülke yönetimini “kayıtsız ve şartsız” müttefik güçlerine teslim eden faşist generaller de “teslim olmak”tan (Kapitulation) söz ediyorlar.

Söz konusu bu yaklaşım farklılığı, savaşın bitmesinin üzerinde 70 yıl geçmesine rağmen, bugüne de devam ediyor.
Savaşın bitmesinden sonra, 1949’da kurulan Federal Almanya Cumhuriyetinde devlet erki çok uzun bir süre “Kurtuluş/Befreiung” tanımlamasını kullanmamaya özen gösterdi. Bunun bir nedeni kurulan yeni cumhuriyetin asıl kurucu unsurlarının eskiden Hitler ile aynı saflarda olmasından kaynaklanıyor. Dolayısıyla, yeni Federal Cumhuriyet’te geçmişle gerçek anlamda bir hesaplaşmaya gitme yerine, pek çok şeyde olduğu gibi hep erteleme yolu tercih edildi.
Devletin resmi politikasının “Yenilgi”den “Kurtuluş”a gelmesi tam 40 yıl sürdü. İlk kez 8 Mayıs 1985’de dönemin Cumhurbaşkanı Richard von Weizsäcker, “8 Mayıs bir kurtuluş günüdür. Hepimizi nasyonal sosyalistlerin insanı hakir gören şiddet rejiminden kurtardı” diyerek “Kurtuluş” gerçeğini devlet katında kabul etmiş oldu. Sadece Almanya ve Avrupa için değil, insanlık için önemli bir dönemeci ifade eden 8 Mayıs, daha önce Demokratik Almanya Cumhuriyeti (DDR) ve halk demokrasisi ile yönetilen diğer Doğu Avrupa ülkelerinde resmi olarak tatil günü kabul edilirken, Almanya’da resmi bir özelliği bulunmuyordu, halen de yok. 8 Mayıs’ın resmi tatil günü ilan edilmesi konusunda yapılan bütün kampanyalara olumsuz yanıt verildi.

HÜKÜMET NE YAPIYOR?

40 yıllık bir aradan sonra her ne kadar Weizsäcker’in “Kurtuluş” tanımlamasıyla ileriye doğru bir adım atılsa da, devletin 8 Mayıs’a bakışı özünde değişmedi. Çoğunlukla formalite açıklamalarla geçiştirildi. 70. yılda da aynı tutum sergilendi. Bu yılın başında Federal Hükümete 70. yıl dolayısıyla nelerin yapılacağını soran Sol Parti Federal Milletvekili Sevim Dağdelen’in aldığı yanıt “hiçbir şey” oldu.
Almanya’nın, Avrupa ve dünya için böylesine önemli bir dönemeci ifade eden 8 Mayıs’ta, savaşın ve vahşetin sorumlusu olan bir ülkenin yöneticilerinin ders çıkarma, hayatını kaybedenleri anma adına etkinlikler düzenleme yerine, olayı üstünkörü geçiştirmek istemesi elbette kabul edilecek bir durum değildir. Federal Hükümetin 8 Mayıs karşısındaki tavrı daha çok toplama kamplarının kurtarılması, faşizmin gerçek yüzünü göstermek için açılan müzeleri desteklemek olarak açıklanıyor. İkinci Dünya Savaşı sırasında Hitler ordusu tarafından esir alınan Sovyet askerleri ve onların yakınlarına  tazminat ödemeye yanaşmama tutumunu ise devam ettiriyor.
8 Mayıs’ta geçmişle yüzme etkinlikleri yapmaya yanaşmayan hükümet, bunun yerine Başbakanlık Binası’nda “Sığınmacılar Zirvesi” düzenlemeyi tercih etti. Başbakan Angela Merkel, savaşın galibi Kızıl Ordu ve SSCB için 9 Mayıs’ta yapılacak törenlere ise, Ukrayna üzerinden Rusya ile yaşadığı gerilim nedeniyle katılmayı kabul etmedi. Bunun yerine 10 Mayıs’ta Moskova’da Rusya Devlet Başkanı Putin ile birlikte şehit düşen askerlerin anıtına çelenk koyacak.

DÜNDEN BUGÜNE, BUGÜNDEN YARINA BAKMAK

8 Mayıs’ın 70. yılında Federal Hükümetin izlemiş olduğu kayıtsızlık politikası elbette anlamlı. Zira, Federal Hükümet farklı dozda olsa da, bugün de, Alman sermayesinin çıkarlarını korumak ve daha fazla geliştirmek için militarist, saldırgan bir dış politika için önemli hamleler atmış bulunuyor. Bu temelde Avrupa ordusunun kurulması için Almanya merkez ülke olmaya aday görünüyor. Ukrayna üzerinde Batı ile Rusya arasında yaşanan paylaşım mücadelesi gelinen aşamada, dünya siyasetini yeniden gerilimli hale getirmiş ve nitekim bu durum pek çok analist tarafından “Büyük savaş öncesi durum” olarak değerlendiriliyor.
Bütün Batı, bu nedenle SSCB’nin varisi gördüğü Rusya’dan adeta geçmişin intikamını almak için hazırlıklar yapıyor. Rusya’nın etki alanının daraltılması üzerine kurulan bu stratejiye Moskova’nın verdiği agresif yanıt, şimdiden Doğu Avrupa’yı savaş cephaneliği haline getirmiş durumda.
Bütün bunlardan ötürü, 8 Mayıs’ın 70. yılında savaşa, silahlanmaya, dünyayı yeniden paylaşma planlarına karşı mücadele geçmişe göre çok daha büyük bir önem taşıyor. Özellikle büyük savaşların tetikleyicisi Alman sermayesinin planlarını boşa çıkarmak aynı zamanda, ülkede faşizme, ırkçılığa karşı mücadeleyi güçlendirmekten geçiyor. (Köln/EVRENSEL)

EMEP: Faşizm çılgınların değil sermayenin yönetim biçimidir


DİDF: Savaşa ve faşizme karşı mücadeleyi güçlendirelim!

Demokratik İşçi Dernekleri Federasyonu Yönetim Kurulu 8 Mayıs dolayısıyla yaptığı açıklamada, halkları ve emekçileri savaşa ve faşizme karşı mücadeleye çağırdı. Yapılan açıklamada şöyle denildi: “İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana geçen sürede yaşananlar bir kez daha göstermiştir ki, savaşın asıl nedeni kapitalist-emperyalist sistemdir. Emperyalistlerin başka ülkelerin yeraltı-yer üstü zenginliklerine el koyma isteğidir. Pazarlara hakim olmak için, kapitalist tekellerin daha fazla kar elde etmek için, milyonlarca insanın canına- malına kıyma girişimidir.  Savaşı durduracak tek güç, bu savaşlardan asıl zarar gören işçiler, emekçiler ve yoksul halklardır. Emperyalistlerin, dünyayı dini ve etnik temelde bölme çabaları boşa çıkarıldığı ve savaşın asıl nedeni olan sömürü düzenine karşı emekçilerin mücadelesi güçlendikçe savaş ve faşizm tehlikesini geri püskürtebiliriz.
Tüm emekçileri savaşa ve silahlanmaya, ırkçı-faşist partilere karşı, dil-din-ırk ayrımı gözetmeden birleşmeye ve mücadele etmeye çağırıyoruz.  Emperyalistlerin müdahalesi sonucu, ülkelerini terk etmek zorunda kalan, Akdeniz’in sularında ölüme terk edilen mültecilere sahip çıkmaya, faşizmden kurtuluş günü olan 8 Mayıs’a Almanya’nın bir çok şehrinde yapılacak etkinliklere katılmaya çağırıyoruz”  (Köln/EVRENSEL)

ÖNCEKİ HABER

Tunus'ta bin Ali'yi hatırlatan yasa taslağı

SONRAKİ HABER

Hasankeyflilere baraj sürgünü

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa