Metal işçisi gerçek sınıf örgütü istiyor
Bursa’da Türk Metal Sendikasının, Bosch’ta imzaladığı sözleşmeyle yakın zaman önce MESS ile bağıtlanan sözleşmenin delindiğini düşünen işçilerin bu duruma tepki ve öfkesi sert oldu.
Ümit YILMAZ
Bursa
Bursa’da Türk Metal Sendikasının, Bosch’ta imzaladığı sözleşmeyle yakın zaman önce MESS ile bağıtlanan sözleşmenin delindiğini düşünen işçilerin bu duruma tepki ve öfkesi sert oldu. İşçilerin, Türk Metal’e yönelik protesto eylemleri yaklaşık bir aydır sürüyor ve dinecek gibi de durmuyor. Renault başta olmak üzere Tofaş, Mako, Coşkunöz gibi başlıca büyük işletmelerde yoğun istifalar yaşanıyor. İstifa ederek bir an önce Türk Metal’den kurtulmak isteyen işçiler bir yandan da gelecekte ne yapması gerektiğini tartışıyor, bu günlerde.
Bu noktaya nasıl gelindi ve bundan sonrasına ilişkin neler olabilir, kısaca irdelemeye çalışalım. İstifa, işçiler arasında ilk başta bu derece yaygın bir tutum değildi. Denebilirse geçmişte benzer süreçlerde yaşanan yenilgilerin de etkisiyle deneyimli işçiler sürece oldukça temkinli yaklaşıyorlardı (Halen bu temkinliliği devam ettiriyorlar). Bunun da etkisiyle işçiler önce sendikalarından ücretlerinin Bosch sözleşmesi baz alınarak iyileştirme yapılmasını talep ettiler. Bekledikleri yanıtı alamayınca da istifa etme tutumu hızla yaygınlaştı. İşçilerin deyimiyle “Sendikacıların yalakaları”nın işçilere saldırısı tereddütleri tümüyle ortadan kaldırdı ve istifa çığ gibi büyüdü.
DENEYİMSİZLİK VE TEMKİNLİLİK BİRLEŞİNCE...
İlk günlerde mücadelede başı çeken işçilerin deneyimsiz, deneyim sahibi işçilerin ise temkinliliği aşırıya vardırmaları, işçiler bakımından en büyük handikabı oluşturuyordu. Sınıf dışı küçük burjuva akımların sosyal medya üzerinden yaptıkları sorumsuz, hamasi çağrılar işi daha da karıştırıyordu. İşçilerin geri bilincinin de etkisiyle bütün öfkesini sendika bürokrasisine yöneltmiş olmaları, patronları es geçmeleri yüz yüze oldukları tehlikeyi görmelerini de engelliyor, onları; patron, sendika iş birliğinde gelişecek saldırılar karşısında savunmasız, hazırlıksız hale getiriyordu.
Burada önemle belirtmek gerekir ki, sendika bürokrasisiyle, sermaye bağının işçinin gözünden kopmasına neden olan, “Patronları eylemin hedefi olmaktan çıkaran anlayış”ın işçiler arasında yaygınlaşması için özel gayret gösterenlerin başında sosyal medyadan çağrılar yapan küçük burjuva grup geliyordu. Sınıf mevziinden yapılan, işçileri saldırılara karşı uyaran geçmiş mücadele deneyimlerinin birikimlerini işçilere taşıyarak süreci örgütlü olarak götürmelerini sağlamaya yönelik müdahaleler hareketin giderek “sokak ve alan fetişizmi”nden kurtularak fabrika temeline oturmasına katkı sağladı.
RENAULT ÖZELLİKLE SEÇİLDİ
Renault fabrikasındaki işçi kıyımının püskürtülmesi süreçte tam anlamıyla kırılma anını oluşturdu. Patron ve sendika ağaları bilinçli bir biçimde saldırıyı metal işçileri mücadelesinde “amiral gemisi” olarak görülen Reno’ya yöneltmişlerdi. Onlar da geçmiş deneyleriyle biliyorlardı ki Reno’yu ezdiklerinde gerisi çorap söküğü gibi gelecekti. Saldırı öncesi işçilerin durumunu görmek için işçi eylem ve protestolarını bir süre “izlemek”le yetinmişler, emin olmuş olmalılar ki düğmeye bastılar. Fakat patron ve sendikacılar beklemedikleri bir durumla karşılaştılar. İşçiler hazırlıklıydı ve böyle bir durumda yapacakları konusunda bir plana sahiptiler. Reno patronu ve sendikacıların şansından olsa gerek saldırıyı Reno dahil Bursa’daki en sert ve belki de bu işe hazırlıklı yegane vardiyasında başlatmışlardı. Bu olayda bir kere daha net biçimde görüldü ki işçilerin elinde örgütten başka silahı yok. Geçmişteki benzer süreçlerden farklı olarak işçiler fabrikalarda hızla örgütlenmeye, komiteler kurarak bu komiteler aracılığıyla süreci örgütlü bir biçimde götürmeye yöneldiler.
MEVCUT SENDİKALAR İŞÇİYE HİTAP ETMİYOR
Gelinen yerde işçiler bundan sonrasını tartışıyorlar. İşçiler Türk Metal Sendikasını kafalarından silmiş durumda ancak dayanışma aidatıyla fazla gidemeyeceklerinin de farkındalar. Düşünceler varolan sendikalardan birine geçmekle, yeni bir sendika kurmak arasında salınıyor. Varolan sendikaların hiçbiri, işçilere hitap etmiyor. Tahayyül ettikleri kendilerinin söz ve karar sahibi olduğu, sendika yöneticisinin işçi kadar ücret alıp, kendisi gibi yaşadığı bir sendika. Kısacası kitaba uygun teorik tanımlamalarla söyleyemiyor olsa da işçiler gerçek sınıf örgütü bir sendika istiyor. Hal böyle olunca bağımsız sendika kurma eğilimi ağırlık kazanıyor. Gelgelelim burada da baraj engeli karşılarına çıkıyor. Kendisini fabrika düzeyinde fiilen bir sendika olarak örgütleyerek inisiyatifin kendisinde olduğu bir koşulda varolan sendikalardan birisine örgütlü bir biçimde katılmak bir çözüm olarak her geçen dakika daha fazla öne çıkmaya başladı.
ŞİMDİDEN KAZANDILAR
Eylemler ücretlerin iyileştirilmesi talebiyle -ki bu hâlâ en önde gelen talep durumunda- başlamış olsa da kendilerine ücretlerin iyileştirilmesi, çalışma koşullarının düzeltilmesi, çalışma koşulları nedeniyle fiilen ortadan kaldırılan sosyal yaşamın iade edilmesini sağlamada önderlik edecek bir sendikaya kavuşma talebi giderek bütün taleplerin önüne geçiyor. İşçi hareketi açısından muazzam bir bilinç sıçraması anlamı taşıyan bu duruma bakarak söyleyebiliriz ki ne yönde sonuçlanırsa sonuçlansın metal işçileri içine girdikleri bu eylemle şimdiden kazanmış durumdalar.