10 Mayıs 2015 05:51

Ayşen GÜVEN

Gitmeyi bilmem ama yolcu etmek her zaman zor! Gidenin ardından yazmak, konuşmak ayrı bela, dil lâl, ses üç buçuk, kalp sıkışık; yani stabil bir hayat anı daha, acılı olanından hem de. Sizin kaldığınız ama istemediğiniz birinin gittiği an işte...

Bana sorarsanız bir de hiç gitmeyecekler var. Yolculukta yan koltuk hep onların; duvardaki afişte gülerler, dostlardan birine benzerler, aynı onun gibi efkarlanılır, onun gibi gülünür! Gülmek büyük iş şu hayatta, güldürmek ise şapka çıkarılası sahiden. O yüzden Zeki Alasya hep buralarda olacak be! Erkan Kolçak Köstendil’in onun için dediği gibi, “ Hâlâ kahkahalarla gülünecek kadar iyi... Hâlâ günümüzü anlatacak kadar acı...” olduğu için. Ya da Mert Fırat’ın anımsattığı gibi yasaklara rağmen cesaretle oynadığı 100’lerce oyun, 100’ün üstünde film bıraktığı için... 

Komedyenliğin tarifini yapmak bana düşmez elbette ama şunu biliyorum; İsmail Dümbüllü de, Rüştü Asyalı da, Kemal Sunal da, Adile Naşit de ömürleri uzun olsun Ayşen Gruda da Metin Akpınar da, Ayla Algan da ve henüz yitirdiğimiz Zeki Alasya da annem, dedem ve beni aynı repliğe güldürdükleri için gitmeyecekler... Ve Zeki Alasya her nerde oyun denmişse komedi zamanlamasını muhteşem tutturan mayayı tiyatroya ve sinemaya çaldığı için de gitmeyecek. 

“Her ölüm erken” malumunuz ondandır acele bir yazı bu nihayetinde. Siz bu yazıyı okurken biz Alasya’yı son yolculuğuna uğurluyor olacağız, belki sizinle de karşılaşırız orda. Demem o ki çok şey eksik kalacak bu yazıda ama şurası kalamaz; Zeki Alasya ve yol/rol arkadaşlarının tıpkı sizin gibi, bizim gibi varoşlarda kurulmuş kaybedenler kulübünün daimi üyesi oldukları gerçeği yani Yeşilçam’daki rolleri itibariyle sölüyorum bunu. Hani işten kovulan, sevdiğinden ayrı düşen, kirayı ödeyemeyen ama komşusuna bir koşu ilaç yetiştiren, sudan çıkmış balığa dönmüş taşralı, altı delik pabucuna kösele çaktırmış delikanlı bütün hevesi kursağında kalmışların içinden geçtiği öykülerin karakterlerinden oldu Zeki Alasya. Hani sofralarında üstü kurumuş peynir olan, ince belli optikli çayın devamından tedirgin imamın abdest suyuna yakın bardağı dolduran, yorganı sırıklı, yatağı yün evlerde, camından bulaşık suyu dökülen sokaklarda yalan da olsa iki kadehin gözüne mutlu olan hayatların mensuplarındandı o. Belki o yüzden hep söylemişti “para biriktirmedim, insan biriktirdim” diye. Hatırlarsınız 1978 yapımı Petrol Kralları’nda Zeki ile Metin’in içtiği su ayrı gitmez. Artık iki delikanlı evlenmek ister ama oto tamircisi bu iki kafadarda yine cep delik cepken deliktir. Efkarlı bir akşamda Zeki der ki, “Yarın Ayten’e söyleyeceğim; başka birini bulsun. Benim gibi bir işsizi beklemesin hayatı boyunca”. Metin topu taçtan sahaya atar tekrar,  “Saçmalama! Hayatımız boyunca işsiz kalacak değiliz ya”. Doğru bir de dostluk ekmişlerdir içimize her filmde. Zeki-Metin ikilisinin bu dostluğu beyazperdenin sihrinden mütevellit değildir üstelik, hastanedeki son gününde kadim dostuna en sevdiği yemeği pişirmiş götürmeye hazırlanıyordur Metin zira...

İllaki eksik yazımız bir anti kahramanın ardından herhalde yakışık almakta zorlanmayacak. Sanatı ve sanatçıları en sivri uçların değdiği yerden doğan akımlar gibi düşünürsek Zeki Alasya Devekuşu Kabare’de “Yasaklar” ile o akımla bugün de kıvılcım çıkarıyor.  Gittikçe daha gerçek olan “Tatildeki Yasaklar” oyununda mesela  “plajda çadır kurmak yasak” kadar ironik, zekice, yaşamdan bir replikle karşılamışlardı seyirciyi mesela. Yine “Yasaklar”ın kısa tanıtım metninde şöyle diyorlardı; “Çevrenize çaktırmadan, gizlice bir göz atın. Göreceğiniz  ‘Yassahh Hemşerim!’den başlayan sonsuz bir yasaklar zinciri... Doğumdan ölüme her bir yanımızı kuşatan, sıkan, bunaltan... Zeki-Metin ikilisi hiç de işleri yokmuş gibi yasakların güldürüsünü yapmışlar mı size ? Eh, yasakları yasaklayamadığımıza göre bari buyurun, hep birlikte gülelim ağlanacak halimize!”. Ağlanacak halimiz deyince buyrun; uçların akımına inanmayan, saygı ve zeka yoksunlarını Zeki Alasya’nın ölümü sonrasında yasakçıların kanalında (Kanal 24) sanatçı hakkında iştahla atıp tutuyor bulduk. Cem Küçük ve Ersoy Dede adlı programcılar artlarından iki kelam edilmeye değecek bir iz bırakamamanın gamını taşımayacak kadar şuursuz Alasya’yı mason, din düşmanı ilan etmek için ölümünün ardındaki ilk saatleri seçmişlerdi. Metin Akpınar da aşırı politikti fakat Zeki Alasya kadar pervasız söylemler olamazdı! Haydi buyrun kabareye! Üstad hayatta olsa perde derdi herhalde. 

Belki de başta alıntıladığım Oyuncu Erkan Kolçak Köstendil’in Alasya için yazdığı ikinci satırdaki bugün hâlâ gerçek olan “acı” burası oluyor. Keşke biri deseydi onlara “yassah hemşerim hem de günah öleninin ardından ileri geri konuşmak”. Bize her şey yasakken ve bunları gördüğü günlerden bugünlere kabare sahnesinde haber olarak insanlığa uçurmuşken önünde saygıyla eğiliriz Zeki Alasya’nın. Bütün ayrılıkların buharlaştığı tiyatro sahnesinde ya da beyazperdede olan bitenlerden bu korkunuz daim olsun sizin de. Ancak vicdan sanatçı karalamaktan imtina etmeyecek kadar size uzak bunu geçtiğimiz hafta Defne Halman’ın iki lafının ardından örülen korkunç ağlarda da gördük, bir ustanın nefesi soğumadan cibiliyetsiz laflar etmenizden de. Eyvallah da bir o devlet sanatçılığı müessesesi yıkılsın, iki sizinle aynı şeye inanmayanlara öfkeniz de buharlaşsın artık. Yoksa bizim içimiz rahat, Zeki Alasya gibi ışıldayan ömürleriniz olsun... “Güle Güle”...

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Yüksek voltajlı teşvik

Yüksek voltajlı teşvik

Erdoğan-Şimşek programıyla emekçilerin bir ayı daha gıdaya gelen yüksek zamlar ve eriyen ücretlerle geçti. Özelleştirmelerle ihya edilen sermaye gruplarına ise sadece bir ayda ‘üretmedikleri elektrik’ için 1 milyar lira teşvik verildi. Sanayi patronları da çalıştırdıkları her kadın işçi için devletten artık daha fazla teşvik alacak.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
2 Mart 2025 - Sefer Selvi

Evrensel'i Takip Et