Bir yıl geçti acılarla
Tarih 13 Mayıs 2014. Ajanslara küçük haberler düştü: “Soma Kömürleri AŞ’ye bağlı Eynez Ocağında işçiler mahsur kaldı. Ulaşılan işçiler kurtarılmayı bekliyor.
Tarih 13 Mayıs 2014. Ajanslara küçük haberler düştü: “Soma Kömürleri AŞ’ye bağlı Eynez Ocağında işçiler mahsur kaldı. Ulaşılan işçiler kurtarılmayı bekliyor.” Aradan geçen saatlere karşın kurtarma haberi gelmediği gibi, facianın büyüklüğüne işaret eden emareler ortaya çıkmaya başladı. Ve ardı ardına madenci cesetleri ağızlarına maske takılı halde dışarı çıkarıldı. İçeride çıkan yangın nedeniyle 301 madenci karbonmonoksit gazından zehirlenerek can verdi, 486 madenci de yaralandı. Ölen madencilerin arkasında yaş ortalaması 10 olan toplam 432 yetim kaldı.
DAYIBAŞI SİSTEMİ
301 madencinin can verdiği bu iş katliamı, işçilerin hangi koşullarda çalıştırılmaya zorlandığını da bir kez daha gözler önüne serdi. Özelleştirmelerin ardından bölgede istihdamın tek adresi olan madenlerin patronları adeta krallık kurmuştu. Hükümetten ihale alan patronlar, işçileri AKP mitinglerine asker ediyor, işe alınmanın bir koşulu da AKP’ye üyeliği şart koşuyorlardı. Madene girmekle de iş bitmiyordu. Taşeron sisteminin en ilkel hali olan dayıbaşılık sistemi uygulanıyordu. Buna itiraz etmek ise kara listeye alınmak anlamına geliyordu. Kara listeye giren madenci bir daha sadece Soma Kömürleri AŞ’de değil, bölgedeki diğer özel ocaklarda da iş bulamıyordu. Bir süre sonra madendeki yangın ve karbonmonoksit tehlikesinin çok önceden bilindiği ortaya çıktı. Ocağın hep sıcak olduğunu anlatan işçiler, yetkilileri defalarca uyardıklarını ama önlem alınmadığını anlattı. Yine karbondioksit miktarını ölçen sensörlerin defalarca yüksek çıkmasına rağmen üretim durdurulmadığı ortaya çıktı. İşçiler daha önce pek çok kez çıkan yangınlar nedeniyle facianın eşiğinden dönmüştü. Ama tüm bunlara rağmen gelen müfettişler olumlu rapor verdi. Patron kârına kâr katarken, devletin gözü önünde işçiler adım adım ölüme itildi.
MADENCİ İŞSİZ, PATRONA İHALE
Yaşayanlar ise ölümden beter edildi. Önce Dönemin Başbakanı Erdoğan 1900’lü yıllardan örnek verdi, “Bunlar olur fıtratında var” dedi. Bu büyük öfke çekti. Protestolara katılan bir madenci Başbakan Danışmanı Yusuf Yerkel tarafından yerde tekmelendi. Yetmedi Erdoğan bir madenciyi tokatladı. Bir süre sonra “yapılan görüşmeler” sonucu tokatlandığını söyleyen madenci “yanlış anlamışım” açıklaması yaptı. Öfke giderek büyüyordu. Bunu dindirmek için söz üzerine söz verildi. Ücretler tam yatırılacak, kimse işten atılmayacak... Hiçbiri tutulmadı. Ankaralara gidildi, görüşmeler yapıldı yeni sözler alındı ama yine tutulmadı. Tutulmadığı gibi bir anda 3 bine yakın madenci cep telefonundan yollanan mesajlarla kapı önüne kondu. Hakkını arayan, açıklama yapan işçilere diğer madenlerde iş verilmedi. İşçiler bunun üzerine oturma eylemleriyle, yürüyüşlerle haklarını istedi. Hiç değil tazminatlarını ancak böyle alabildi. Katliamın sorumlusu patronlara ise “Yüreğimiz kan ağlasa da” denilerek yeni ihaleler verildi.
MÜFETTİŞLER KORUNDU
Katliamla ilgili açılan davanın ilk duruşması ise ancak katliamdan 11 ay sonra, 14 nisan 2015 tarihinde görüldü. Duruşmaya ailelerin “Tutuklu sanıkların davaya getirilmesi” ve “Kamu görevlilerinin yargılanması” talebi damgasını vurdu. Duruşmaya tutuklu sanıklar getirildi ancak, aralarında Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’in, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın ve iş müfettişlerinin de bulunduğu kamu görevlilerinin yargılanmasına izin verilmedi. Manisa Barosu kamu görevlilerinin yargılanması için bu kararı Danıştaya taşıdı ancak Danıştaydan konuyla ilgili bir yanıt gelmedi. Dava kapsamında ifade veren 8 tutuklu sanık ise suçlamaları kabul etmeyerek, katliamda yaşamını yitiren Maden Mühendisi Mehmet Efe’yi suçladı. Mahkeme duruşmayı 15 Haziran’a ertelerken aileler davanın gidişatına tepki göstererek adalet talebini yineledi. (İŞÇİ SENDİKA SERVİSİ)