Dur Demenin Zamanı
İş cinayetlerinde yaşamını yitiren işçilerin sayısı bütün dünyada azalırken Türkiye'de 2002 yılından bugüne %114lük bir artış göstererek yılda 878'den 1886'ya çıkmıştır... Ermenek, Torunlar, Soma ve daha niceleri...
Baran AYDEMİR
Avcılar
İstanbul
Tek amacı ucuz işçilik ve rekabet ortamı yaratmak olan, bunu yapmak içinse emekçinin sendikalaşma ve toplu sözleşme gibi anayasal haklarını kullanılamaz hale getiren, yani köleliği legalize eden taşeron sistemi sayesinde 12 yıllık iktidarı boyunca emek sömürüsünün en vahşi koşullarını yaratan AKP, 1 milyon 482 bin 690 emekçiyi yarınsız ve güvencesiz yaşamaya mahkum etmiştir.
İktidara geldiği yıldan bu yana azalan sendikalaşma oranları ve artan işçi cinayetleri sayısı bunu kanıtlar niteliktedir.
SGK verilerine göre 2003 yılında Türkiye'de sendikalaşma oranı %57,5 iken bu oran bugün %9,86. OECD(Ekonomik Kalkınma ve İş Birliği Örgütü) raporlarında ise günümüzdeki asıl sendikalaşma oranı %4,5.
Hal böyleyken ve iş cinayetlerinde yaşamını yitiren işçilerin sayısı bütün dünyada azalırken Türkiye'de 2002 yılından bugüne %114lük bir artış göstererek yılda 878'den 1886'ya çıkmıştır... Ermenek, torunlar, soma ve daha niceleri... Hepsinde şirketler kadar işbirlikçileri olan iktidar da sorumludur.
NASIL MI?
Soma; cumhuriyet tarihinin en büyük iş cinayeti, yüreğimizde ki acı ve içimizdeki öfke. 13 Mayıs 2014 günü haberi aldığımızda hepimizin yüreğine bir ateş düştü. Tüm Türkiye eşleri, çocukları, babaları, ağabeyleri orada, yerin 800 metre altında can vermekte olan ailelerin acısını paylaştı. Kurtarma çalışmaları sürerken yazılar yazıldı, basın açıklamaları yapıldı. 2 günlük yas ilan edildi ve bütün Türkiye tek yürek olup yerin altından gelecek haberleri bekledi.
Lakin her siyasi kesimin yaşanan faciaya,yapılan katliama bakış açısı farklıydı. Vicdan sahibi olan ve emek mücadelesi içerisinde yer alan demokrasi güçleri: " Bu bir cinayettir. Tek sorumlusu şirket değil, onların yolunu açan hükümettir aynı zamanda. Siyasi sorumlular da yargılanmalıdır." derken, o sorumlular ve onların kar bekçisi iktidar " Bu tür 'kazalar' işin fıtratında var." Dediler. 200 yıl öncesinin İngiltere'sinden, sanayi devriminin başlamasıyla birlikte kapitalizmin vahşetinin en yoğun olarak yaşandığı zamanlardan örnekler vererek kendilerini aklamaya çalıştılar.
NE OLDU PEKİ?
301 Madenci; eş, baba, evlat yerin 800 metre altında sermayedarların para hırsı uğruna can verdi. Onlar 1000-2000 lira maaşla, taşeron denen modern kölelik sistemi yüzünden günde 12-14 saat çalışıp hayatta kalmaya, ailelerine bakmaya çalışırken; "Biz size ekmek kapısı açıyoruz, bize minnettar olmanız gerek.
Nankörlük etmeyin." diyen patronları ve onların siyasi işbirlikçileri ayda 37.000 liradan (Soma Maden İşletmeleri A.Ş Genel müdürü Ramazan Doğru'nun mahkemede açıkladığı aylık geliri) başlayan karlar elde etmektelerdi. Mahkemeye çıktıklarında ise vicdanları sızlamadan "Asıl mağdur biziz!" diyebilmektedirler.
PEKİ BÖLGEDE ŞU AN DURUM NE?
Yaşanan katliamdan sonra, geride kalanlar için (sağ kurtulanlar, ölenlerin aileleri) Türkiye'nin dört bir yanından (kişilere, yöre halkına yerel imkânlar ve kaynaklar oluşturmak yerine, AFAD tarafından sonradan sadaka gibi dağıtılmak üzere) yardımlar yağmış olsa da, bu yine de kaybettiklerinin bir gülüşü için dünyaları vermeye hazır ailelerin yaşadığı zorluklara çare olmamıştır.
Sağ kurtulan ve şirketin aleyhinde tanıklık yapmış madencilerin devlet eliyle fişlenip işlerinin ellerinden alınmış olması, diğer iş olanaklarının insanlar madenlerde çalışmaya mecbur kalsın diye yok edilmesi (15 Kasım 2014'te, halkın sağlığını hiçe sayarak, bölgedeki kömürle çalışan 3. Termik santralin yapımı için kesilen 98 zeytin ağacı buna bir örnektir.) ve işsizlik maaşlarının yakında kesilecek olması Soma halkının karşı karşıya olduğu sorunlardan sadece birkaçıdır.
İktidarı boyunca halktan, emekçiden yana değil de, sermayeden yana durarak 15 bin işçiyi katletmiş olan AKP de bir yerden haklı. Evet bir fıtrat söz konusu. Fakat iş cinayetleri bu işin fıtratında değil, korumak için her türlü vicdansızlığı göze aldıkları, kar odaklı bu kapitalist sitemin fıtratında vardır.
Son olarak, yaklaşan seçimlerde de bütün bunları göz önünde bulundurmanın gerekliliğini de hatırlatarak sorarım; Yetmedi mi bu kan, bu sömürü? Dur demenin zamanı gelmedi mi artık?