17 Mayıs 2015 00:57

Neslihan KARATEPE
İşçi Sağlığı İş Güvenliği
Kadın Meclisi

Yaz dönemi başlarken tarımda mevsimlik işçi göçü de başlıyor. Her yıl olduğu gibi işçileri yine zor, güvencesiz ve güvenliksiz çalışma koşulları bekliyor. İşçiler ulaşım, çalışma ve barınma konusunda çok büyük sıkıntılar yaşıyor. 

Cinsiyete dayalı iş bölümü sonucunda tarım giderek kadınlaşıyor, kapsayıcı bir iş kanununun olmaması ve sosyal güvence sisteminin olmaması ise kırsalda kadının yoksullaşmasını tetikliyor. Dayıbaşı/aracı/elçi sistemi ise tarımda kayıt dışı çalışma ilişkilerinin bir sonucu olarak karşımıza çıkıyor. Bu sistemle işçi-işveren ilişkisinin üzeri örtülürken, tarım işçileri yine İş Kanunu kapsamı dışında kalıyor. Kırsal kesimde hala egemen olan feodal bağlar, kadınlara ataerkil ve sınıfsal ilişkileri dayatıyor. Hal böyle olunca da tarımda kadın emeği bu sektördeki en ucuz ve güvencesiz emeği oluşturuyor.

GÜNDEME ANCAK TRAFİK KAZASIYLA GELİYORLAR 

Mevsimlik tarım işçilerinin sorunları gündemimize en çok trafik kazaları ile birlikte düşüyor. Tarım işçileri yıllardan beri uygun olmayan koşullarda tarlalara, bahçelere taşınıyor. Kapalı kasa kamyonetler, traktör römorkları vb. araçlarla kapasitesinin çok üstünde sayılarla taşınıyor. Yalvaç’ta da 27 kişilik minibüse 45 kişi bindirildi ve kaza böyle gerçekleşti. İSİG Kadın Meclisi olarak Yalvaç’taki iş cinayeti sonrasında bölgeye giderek görüşmeler yaptık. İlçede yaşayan gençlerden birinin söyledikleri durumu en yalın haliyle ortaya koydu: “Hafta sonu olsaydı 90 kişi olacaktı bu araçta. Ölenlerin çoğu 18 yaşın altında çocuklar olacaktı.” Tarımda toprağa can verirken emeği görünmeyen, hatta kendi canından olanların kadınlar olduğunu da bu kazayla bir kez daha görmüş olduk. Tarımda kayıt dışı çalışmanın iş cinayetlerini nasıl tetiklediğini mevsimlik tarım işçisi Cemile’nin şu sözleri ortaya koyuyor: “Sabah evden çıkıyoruz, akşam geleceğimiz belli değil. Allah’a emanet gelip gidiyoruz.” Ne zaman bir mevsimlik tarım işçisi kazası haberi duysam Cemile’nin bu sözleri kulağımda çınlar. Isparta’da 15 kadın işçi arkadaşımız “Allah’a emanet” çıktıkları yolda evlerine geri dönemediler. Cinayetin sorumlusu “küçük hırslar”, çözümü ise “ibretlik bir mesele” olarak görüldü vali tarafından. İşte bu zihniyet 2014 yılında 309 tarım emekçisinin yaşamını yitirmesine neden oldu. Yaşamını yitiren 309 tarım emekçisinin 71’i ise kadındı…

5 YILDIZLI OTELDE KONUŞULAN SORUNLAR ÇÖZÜM GETİRİR Mİ?

Yaklaşık bir ay önce bir haber sitesinde yer alan haberde sorunun nasıl ele alındığını gösteren bir başlık kullanılmıştı: “Mevsimlik kölelerin sorunu 5 yıldızlı otelde konuşulacak”. Mevsimlik işçilerin sorunlarının konuşulacağı konferansın katılımcıları pek çok kurum ve kuruluşlardan akademisyenler, yöneticiler ve uzmanlar sayılırken “mevsimlik köle”lerin konferansa nasıl dahil olduğuna ilişkin bir bilgi yok. Peki mevsimlik tarım işçilerinin sorunlarını gerçekten kim dile getirecek bu toplantıda? Türkiye’de mevsimlik tarım işçileri ile ilgili uygulanan politika maalesef bunun ötesine gidememektedir. Devlet bu alana, sadece batıya giden Kürt işçilerin çevreye ‘zarar’ vermemesi için bir güvenlik meselesi olarak bakmakta ve işçilere tehdit unsuru olarak yaklaşmakta. Bu nedenle sadece işçilerin gittikleri yerlerde şehir merkezine çıkmaması, sadece çadır alanında kalması için düzenleme yapıyor. Oysa devletin öncelikli olarak yapması gereken tarım işçilerini İş Kanunu kapsamına alıp buradaki kayıt dışılığı önlemektir. Böylece dayıbaşılık/elçilik gibi aracılık faaliyetlerinin ortadan kalkması için işçi ile işvereni bir araya getirebilecek, kolay ulaşılabilir ve şeffaf işleyen bir sistem kurulmalı ve herkes için eşit ve insanca yaşanabilir bir asgari ücret olmalı. Sendikalar ise mevsimlik tarım işçileri için sınıfsal bir politika üretememektedir ya da ürettiği politikalar yetersiz kalmaktadır. Sendikaların tarım işçilerinin sorunlarına ses olabilmeleri için hem sınıfsal hem de toplumsal cinsiyete dayalı bir politika oluşturması gerekmektedir. Bunun için işçilerin öz örgütlenme mekanizmasının güçlenmesi elzem görünüyor.

KADINLAR İŞ CİNAYETLERİNDE BİLE GÖRÜNMÜYOR

2014 yılında öldük, 2015 yılında da çalışırken ölmeye devam ediyoruz. Ancak kadın işçilerin ölümü sadece toplu ölümlerde dikkat çekiyor. Yani kadının emeği iş cinayetlerinde bile görünmüyor. Yapılan haberler ise ya “Yeni gelinin acı sonu”, “İmamın en acı cenaze namazı” ya da “Analar yeryüzünde öldü”, “Bilmem kimin eşinin cenazesi var” gibi başlıklarla çıkıyor karşımıza. Ama bizim kim olduğumuz bile bilinmiyor çoğu zaman. Evde, işte, fabrikada, tarlada çalışırken hastalanıyor, ölüyoruz. Bu nedenle sağlıklı ve güvenli bir çalışma hakkı için mücadele şart!

ÇALIŞIRKEN ÖLMEYEN KADINLAR SAĞLIKLARINI YİTİRİYOR

Gündeme ancak trafik kazası adı verilen iş cinayetlerinde topluca öldüklerinde gelseler de mevsimlik tarım işçisi kadınların görünmeyen acıları çok daha fazla. Mevsimlik tarım işçisi kadınlar işçi sağlığı ve iş güvenliğinden yoksun çalışıyor. En çok yollarda savrularak ölen tarım işçileri, boğulma, zehirlenme, traktör altında ezilme gibi nedenlerle canlarını kaybediyor. Meslek hastalıkları ise, buzdağının görünmeyen kısmı. Tarımda kullanılan pestisitlere maruz kalınması, solunum sistemi hastalıkları, kas iskelet sistemine bağlı rahatsızlıklar, cilt hastalıkları tarımda yoğun olarak karşılaşılan meslek hastalıkları. Türkiye’de yapılmış bir saha çalışmasında, mevsimlik tarım işçisi kadınların kullanılan pestisitler sonucunda yüzde 47’sinin en az bir kez düşük, yüzde 20’sinin en az bir kez ölü doğum yaptığı saptanmıştır. 

NEREYE GELDİK? HANİ EV NEREDE?

Mevsimlik tarım işçiliğinin sağlıksız barınma koşullarından en çok kadınlar etkileniyor. Kadınlar ucuz iş gücü olmalarının yanında yeniden üretim görevi ile de çifte sömürüye maruz kalıyor. Çadır işleri, çocuk bakım işleri vb. diğer işler tamamen kadının sırtına yükleniyor. Kadınlar, günlük 16-17 saatlik çalışma dilimi ile bel fıtığı, boyun fıtığı gibi rahatsızlıkları yaşıyor. Açık havada çalışma ve kötü hava koşulları kadınları sık sık solunum yolu rahatsızlıklarına itiyor. Çalışırken ölmeyen kadınlar sağlıklarını yitiriyor.
Kadınlar ve erkekler bütün gün aynı işi yapsalar da kadın için saat yediden sonra ikinci vardiya başlıyor. Çadırda ve sağlıksız ortamda yaşam koşullarının zorluğunu en çok kadınlar çekiyor. Görüştüğüm kadınlardan biri bu durumu şu şekilde ifade ediyor: “Evlendikten sonra eşim, ‘Annemlerin yanına çalışmaya gidelim, evde kalırız orada sorun olmaz’ dedi. Gittik, bakıyorum ev yok. Arabayı durdurdu ‘geldik’ dedi. Dedim ‘nereye geldik hani ev nerede? İşte çadırlar’ dedi. O an şok oldum. Mahallenin dışında etrafında ev yok. Evde değilsin ama bütün işler evdekinden daha beter.”

MEVSİMLİK İŞÇİ KADININ YÜKÜ AĞIR, ÜCRETİ DÜŞÜK

İSİG Kadın Meclisinin Yalvaç’ta mevsimlik tarım işçilerinin yaşadığı iş cinayeti sonrasında hazırladığı raporda ortaya konulan durum, çalışma yaptığım Akşehir’deki tarım işçisi kadınlar için de aynı. Dayıbaşılık sistemi, cinsiyete dayalı iş bölümü, meslek hastalıkları, ücret eşitsizlikleri burada da görünür halde. Cinsiyete dayalı ücret eşitsizliği hat safhada. Yani kadınlar erkeklerden çok daha düşük ücrete çalıştırılıyor. Kadınların daha ağır ve daha çok çalışmasına rağmen, çarpıcı bir şekilde ücret eşitsizliği var. Bir kadın işçi bu eşitsizliği şu şekilde aktarıyor: “Bazen erkeklere bayan işi yaptırıyorlar ve ona bayan yevmiyesi veriliyor. Erkekler çoğu zaman bunu kabul etmiyor. Ama biz çoğunlukla erkeklerin işini yaptığımızda yine aynı yevmiyeyi alıyoruz. Erkek yevmiyesi almıyoruz.”

Mevsimlik tarım işçileri arasındaki cinsiyet eşitsizliği çocuklara da yansıyor. Erkek ve kız çocukları arasında ücret eşitsizliği görünüyor. Bunun yanında annelerinin yokluğunda çadırın bakımı vs. bütün işler kız çocuklarının üzerine kalıyor. Mevsimlik tarım işçileri ile ilgili yapılan bir alan araştırmasında kız çocuklarının yüzde 68.4’ünün su taşıma, yüzde 63.7’sinin kardeşlere bakma, yüzde 66.6’sının eşyaları gözetleme, yüzde 45.6,’sının bulaşık yıkama, yüzde 30’unun yemek hazırlama, yüzde 49.1’inin temizlik yapma gibi işleri yaptığı görülmektedir. Mevsimlik tarım işçilerinin barınma koşulları kendileri için olduğu kadar çocuklar için de önemli. Adana’da 3 yaşındaki bir çocuğun sulama kanalına düşüp ölmesi ve yine Ankara’da 5 yaşında bir çocuğun nehre düşüp boğularak ölmesi bize güvenliksiz çalışma ortamının sadece işçileri değil göç ile gelen aile bireylerini de etkilediğini gösteriyor. 

GÖÇ YOLUNDA TECAVÜZ, VARILAN YERDE AÇLIK 

Mevsimlik tarım işçilerinin sorunları Meclis gündemine taşınınca Mevsimlik Tarım İşçilerinin Sorunlarını Araştırma Komisyonu adıyla bir komisyon kurulmuş ve komisyon üyeleri mevsimlik tarım işçiliğinin yaygın olduğu bölgelerde incelemeler yaparak bir rapor hazırlamıştı.  Raporda, kadın işçilerle ilgili çarpıcı bilgiler de yer aldı. Mevsimlik tarım işçileri arasında en mağdur kesimin kadınlar olduğu vurgulanan raporda, tarım işçisi kadınların tarlada ve göç yollarında taciz ve tecavüzün yanı sıra şiddetin değişik biçimlerine maruz kaldığı ortaya konuyor. Yetersiz hijyen koşulları, düşük sosyoekonomik düzey, genç yaşta evlenme ve beraberinde küçük yaşta gebelikler, doğum öncesi, sırası ve sonrasında sağlık hizmetine erişememe nedeniyle ana-bebek ölümlerinin çok sık rastlandığı, kadınlarda ve çocuklarda demir eksikliğine ve B12 vitamin eksikliğine bağlı kansızlık ve diğer beslenme bozukluklarının sıklıkla görüldüğü de raporun tespitleri arasında.

Peki çözüm nerede? HDP İstanbul Milletvekili Levent Tüzel, Araştırma Komisyonuna 18 maddelik ayrıntılı bir rapor sunarak çözüm önerilerini ortaya koymuştu: Bu öneriler arasında özel olarak kadınların sorunlarını ele alanlar özetle şöyle: 
 

*Yerleşim alanları yakınında ortak çamaşırhane ve mutfaklar kurulmalı.

* Mevsimlik tarım işçisi ailelerin küçük çocukları için kreş ve bakım evleri kurulmalı.

* Mevsimlik tarım işçisi kadınların analık sigortasından yararlanması sağlanmalı.

* Gebe, lohusa, 15-49 yaş kadın ve bebeklerin düzenli takibi yapılmalı.

* Mevsimlik kadın tarım işçilerine, kadına yönelik her türlü şiddetin önlenmesi ve toplumsal cinsiyet eşitliği farkındalık eğitimleri verilmeli.

* Mevsimlik gezici  tarım işçileri ve ailelerinin bulaşıcı ve salgın hastalıklara karşı sağlık taramaları, bebek ve gebe ve 15-49 yaş kadın takipleri düzenli yapılmalı, bu hizmetler için gezici sağlık ekipleri oluşturulmalı, bu ekiplerde çalışacak personelin eğitimi yapılmalı.

Evrensel'i Takip Et