Kadınlar cesur, kral çıplak

Ebru Nihan CELKAN*
Bir erkeği düşündüğü sürece kimse kadınların düşünmesine itiraz etmez.
Virginia Woolf – Orlando
İtibarsızlaştırma ve eleştiri birbirinden farklıdır. Bu farkı bilmek bizim yaşadığımız coğrafyada insan hayatı kadar mühimdir. Birini kitleler önünde “Türk düşmanı, Türklüğü aşağılıyor” şeklinde etiketlediğinizde bu bir eleştiri değildir. Bu itibarsızlaştırmadır ve “hassas(!)” lakin gerçeği araştırmak konusunda isteksiz kitleleri cana kasıt maksadıyla harekete geçirirsiniz ve ucuz, hamasi, içi boş kavramlar ışığında can almalarına cesaret verirsiniz. Bu anlattığımın kurgu olmadığını hepimiz biliyoruz. Çok acı bir şekilde deneyimledik. 19 Ocak 2007’de yaşanan ve sorumlularının hala adalet ciddiyetiyle yargılanmadığı bu acı deneyime rağmen, her düşünceden, her kesimden, her inanıştan, her yaştan kendini ve fikrini ifade eden, çalışma hayatı içinde yer alan ve işlerini yapan kadınların iktidar tarafından başta “şef”i olmak üzere tüm uzantılarıyla karalandığı, itibarısızlaştırıldığı bir süreci deneyimliyoruz.
KADIN DÜŞMANLIĞI – MİZOJİNİ
Mizojini kadınlardan nefret etmeyi tanımlar. Kadınları aşağılama, şiddet dilini kulllanma, kişilklerini hedef alarak itibarsızlaştırma, cinsel nesne olduklarını ima etme ve bu ima üzerinden “ahlak bekçiliği” söylemiyle saldırma v.b yöntemlerin kullanılmasını içerir. Bu şekliyle mizojini bir düşünce biçimi değil, insan hayatına kastetmeye varan boyutta olması sebebiyle ruhsal bir hastalık olarak görülmelidir.
Ülkemiz hiçbir zaman kadınlar için eşitlik ve özgürlüğün tam anlamıyla deneyimlenebildiği bir coğrafya olmadı ancak kadın düşmanı olduğunu her geçen yıl daha net örneklerle sergileyen AKP iktidarı 12 yıldır bu yaklaşımı bizzat söylemleriyle, artan kadın cinayetleri karşısında aldığı tutumla besliyor. Bu zihniyet, özellikle düşüncelerini ifade etmekten imtina etmeyen, çalışma hayatı içinde olan kadınları hedef alıyor.İşlerini yapan kadınları, kitlelerin önüne, diline herhangi bir bariyer koymadan birer hedef olarak sunmaktan hiç kaçınmıyor. Bu tutumun rastlantısal olması yaşanan örnek sayısına ve sürekliliğe baktığımızda bir ihtimal olmaktan çıkıyor. 12 yıllık iktidarın sadece “şef”inin bizzat yarattığı bazı örnekleri zaman ve mekanlarıyla beraber hatırlayalım.
3 Haziran 2011 Konya hükümet meydanında düzenlenen mitingde dönemin Başbakanı, gazeteci ve akademisyen Nuray Mert’i isim vermeden hedef gösteriyor ve “Namert, izansız, densiz” diyor. Aynı mitingde Hopa’da yaşanan olayları protesto eden ve polis müdahalesi sonucu kalçası kırılan Dilşat Aktaş’ı “O kadın, kız mıdır kadın mıdır?” şeklinde niteliyor.
25 Haziran 2013 BBC Türkçe muhabiri Selin Girit park forumlarından birinde katılımcılardan birinin sözlerini sosyal medyada paylaştığı için dönemin Başbakanı tarafından“Türkiye düşmanı” olarak hedef gösteriliyor.
20 Mayıs 2014 AKP grup toplantısında dönemin Başbakanı Soma’da yaşanan iş cinayeti ile ilgili haber yapan gazeteci Rengin Aslan’ı ve haberde yer alan başörtülü madenci eşi iki kadını hedef alıyor.Kadınları “parayla çalışan figüran” olmakla itham ediyor.
7 Ağustos 2014 AKP Malatya Mitinginde bu sefer gazeteci Amberin Zaman’ı televizyonda gerçekleşen bir programda yönelttiği soru üzerinden hedef gösteriyor ve Amberin Zaman’ı “edepsiz, gazeteci kılıklı militan” olarak nitelendirdikten sonra “haddini bil haddini” şeklinde uyarıyor(!).
14 Nisan 2015 TÜSİAD’ın 3.kadın başkanı Cansen Başaran-Symes’ın enflasyona dair yaptığı açıklamalar üzerinden Cumhurbaşkanı “Enflasyon ölçülerini göremeyecek kadar kör. Ben TÜSİAD başkanının geçmişte Türkiye’ye ne gibi bedeller ödettiğini gayet iyi bilirim” şeklinde kişisel olarak hedef alıyor.
Gönül rahatlığı ve iç huzuruyla kadınları kitlelerin önüne hedef olarak sunan sadece “şef” değil, hükümetin diğer üyelerinin, AKP Belediye Başkanlarının, Valilerin, köşe yazarlarının, televizyon programcılarının kadınlara yönelik cinsiyetçi ve düşmanlık içeren sözlerinin örneklerini çoğaltmak mümkün.
Kadınların işlerini yapma rüştünü pespaye bir üslupla geçersiz kılmaya çalışan bu iktidar kabul edilebilir değildir. Çalışma hayatında yer alan ve işlerini yapan kadınlara 12 yıldır devletin en üst kademelerinden başlamak üzere mobbing* uygulandığını fark etmemiz gerekiyor.
ZANAATKARIN TUTUMU
Bu bakış açısının son hedefi Defne Halman oldu. Defne Halman bir anma gecesinde zanaatkarca bir tutum, tavır ve ahlak çerçevesinde hareket ederek mesleğini icra ettiği alana yapılan müdahaleye karşı anlamlı tepkisini gösterdi. Kullanım değerinin değişim değerince** gasp edilmesine karşı tarihe bir not daha düştü. Bir tiyatrocunun bir tiyatro mekanının yok edilmesi karşısında tepki vermesi işine gösterdiği hassasiyeti gösterir ve oldukça doğal bir tutumdur. Baskın güç karşısında kendi doğrusunu söylemekten ve işine saygısını bir kere daha göstermekten imtina etmeyen Defne Halman’a karşı yürütülen linç kampanyası iktidarın kitleleri sürüklediği kadın düşmanlığı noktasını göstermesi açısından önemlidir.
Bir tiyatro emekçisini; yolsuzluk zanlısı milletvekilleri, dini değerleri müptezelce istismar eden milletvekili, çocuk ve genç katili polisler, tecavüzcü zabit memurları dururken, kötü biri gibi kitlelere takdim etmekten, hedef haline getirmekten imtina etmeyen bu yaklaşım en hafif tabiriyle vicdansızdır ve herhangi bir dine, ilkeye, ahlakı perspektife, etik değere, milli değere sığmaz.
İyimserliğin ve umudun devrimci heyecanı coğrafyamız genelinde adım adım yayılırken ne yaparsanız yapın, safları sıklaştıran, yüzü gülen, çok renkli, çok dilli, çok kültürlü, hoşgörüyü önemseyen insanlar bu zalim, küstah ve sınır tanımaz kötücül faydacılığa ve kadın düşmanlığına dur diyecek.
*Mobbing (Bezdiri): isim İş yerlerinde, okullarda vb. topluluklar içinde belirli bir kişiyi hedef alıp, çalışmalarını sistemli bir biçimde engelleyip huzursuz olmasına yol açarak yıldırma, dışlama, gözden düşürme. Kaynak: Türk Dil Kurumu
**Burada değişim değeri; dini bir değerin oya devşirilmek istenmesi olarak değerlendirilmiştir.
*Oyun Yazarı
Evrensel'i Takip Et