Kamber Ateş: Barajın yarım domateslik canı var
12 Eylül baskılarının sembolü haline gelen 'Kamber Ateş Nasılsın?' şiirinin kahramanı Kamber Ateş, HDP Ankara 2. Bölge Milletvekili adayı. Ateş niçin HDP’den aday olduğunu, öyküsünü ve darbeci Kenan Evren’in ölümüne ilişkin duygularını gazetemizle paylaştı.

Sultan ÖZER
Ankara
12 Eylül baskılarının sembolü haline gelen “Kamber Ateş Nasılsın?” şiirinin kahramanı Kamber Ateş, HDP Ankara 2. Bölge Milletvekili adayı. Ateş niçin HDP’den aday olduğunu, öyküsünü ve darbeci Kenan Evren’in ölümüne ilişkin duygularını gazetemizle paylaştı.
12 Eylül faşist darbesinin başı, Kenan Evren’in ölümü, o dönem işkence gören, evlatları katledilenlerin içini bir nebze ferahlattı. Ama herkez de “Darbeci öldü, düzeni sürüyor” da dedi.
Bunu diyenlerden biri de 12 Eylül döneminde gördüğü işkencenin yanı sıra, bir annenin evladı ile kendi dilinde konuşamamasının sembolü haline gelen Kamber Ateş. 7 Haziran seçimlerinde HDP Ankara 2. Bölge Milletvekili adayı Kamber Ateş, 12 Eylül öncesi Halkın Kurtuluşu davasından yargılanmış, işkence görmüş, ama işkencecilere tek kelime söylememiş birisi. Tıpkı birlikte işkence gördükleri Hacettepe Üniversitesi öğrencisi Hasan Asker Özmen gibi. Asker Özmen işkencede katledildi, Ateş ise tesadüfen kurtuldu.
DİLİ YASAKLI ANALAR
Kamber Ateş ismini öne çıkaran gördüğü işkenceden çok, o dönem annelere, Kürt halkına, kendi dillerinde evlatlarıyla konuşamamanın, yarattığı acının sembolü olması. Cezaevlerinde “Türkçeden başka dille konuşmanın kesinlikle yasak” olduğu bir dönem. Kamber Ateş de Mamak Cezaevi’nde ve annesi ziyaretine gelir. Kürtçe’den başka bir dil bilmeyen anne İpek Ateş, oğluyla gözleriyle ve sadece kendisine öğretilen “Kamber Ateş Nasılsın?” cümlesiyle konuşabilir.
Aynı dönem Mamak Cezaevinde yatan, Devrimci 78’liler Federasyonu eski Başkanı Ruşen Sümbüloğlu bu trajik öyküyü kaleme alır ve o dönem ödül de kazanır. Bu öyküden esinlenen şair Gülsüm Cengiz de bu acıyı, “yedi yıl cezaevindeki oğluna görüşe gittiğinde, kendi diliyle konuşması yasak olduğu için kendisine öğretilen bir cümleyle konuşabilen Kürt ana ve dili yasaklı bütün insanlar için” dizelere döker. Cengiz’in, “Akdenizin Rengi Mavi” kitabında yer alan şiirinin bazı dizeleri şöyle;
“Dilim tutuklu oğlumseninle konuşamam.Sana diyeceklerimgözlerimin derininde,ir de yalnız şu cümledudağımda tekrarlanan;yüreğimdeki duyguses tonuma yansıyan:
Kamber Ateş nasılsın?
Dilim tutuklu oğlumseninle konuşamam.
Gözlerimde bulursuniçimdeki özlemi,acıyı ve sevgiyi.
Oğlum, özledim seni.
Kamber Ateş nasılsın?
(...)
Öğüdümdür sana oğul,direncini yitirmesakın başını eğme, eslim olma yenilgiye
Kamber Ateş nasılsın?...
DAL’DA AĞIR İŞKENCE
Darbeden önce gözaltına alınan, işkence gören Kamber Ateş, “İşkence tezgahından indirip Mamak Askeri Cezaevi’ne attılar. O davadan tahliye oldum, ancak bırakmadılar, 12 Eylül darbesi olmuştu” dedi. Darbeyle birlikte yeniden emniyete götürüldüğünü, yeniden “derin araştırma” denilen DAL’da uzun süre işkence gördüğünü anlatan Ateş, yüzünü acıyla, özlemle buruşturarak, “O sırada Hacettepe Üniversitesi öğrencisi arkadaşı Hasan Asker Özmen’in katledildiğini” hatırlattı; “Aynı dönemde DAL’daydık. DAL özel bir yerdi, direniyor olmamızdan kaynaklı, bizi özel bir yere koydular. Hasan’ı katlettiler. Bana idam verildi, ancak ‘iyi hal’den TCK 59. madde uygulanarak müebbete çevirdiler. Neyse bu ‘iyi hal’ diye anlatıyor.
ANNEYLE KARŞILAŞMA
5 yılı Mamak Askeri Cezaevi, 6 yılı Çanakkale Cezaevi, 11 yıl tutuklu kaldıktan sonra 1991’de şartlı salıverme ile çıktığını belirten Kamber Ateş, anadil yasağının sembolü olan hikayesini şöyle dile getirdi:
“İki kez götürüldüğüm emniyette ağır işkencelerden sonra tekrar Mamak Cezaevi’ndeydim. Köyden kız kardeşimden mektup geldi, ‘Annemle ziyarete geleceğiz’ diyorlar. Okuyunca ‘eyvah’ dedim. Cezaevinde Türkçe’den başka bir dilde konuşmak yasak, annem de Türkçe bilmiyor. Annem Kürtçe konuşacak, sıkıntı çıkacak diye tedirginim. Kardeşim ve daha önce ziyarete gelenler anneme Türkçe sadece ‘Kamber Ateş nasılsın?’ demeyi öğretmişler. Geldiler, kardeşimle konuşuyoruz annem öne çıktı, ‘Kamber Ateş nasılsın?’ dedi. Görüşme boyunca annem o cümleyi tekrarladı. Görüşme sonunda bunu koğuşta anlatınca Ruşen Sümbüloğlu da bunu öyküleştirdi.”
‘İŞKENCE SEANSLARI FİLM ŞERİDİ GİBİ GEÇTİ’
Darbeci Kenan Evren’in ölümünü duyunca ne hissettiğini de şu sözlerle anlattı Kamber Ateş; “Devrimci 78’liler Federasyonu Genel Başkanlığını yaptım iki yıl. Genel başkan iken Kenan Evren’le ilgili dava açıldı. Davanın başından sonuna kadar, siyasal sorumluluk üstlenip, yürütülmesinde birinci derecede görev aldım. Belgeleri savcılığa ilettik. Savcı iddianamede bu belgeleri kullandı.
Tarihe not düşmek açısından bir darbecinin yargılanması önemli. Bilgi ve belgelerin kamuoyu tarafından paylaşılıp, en azından karanlık dönemin küçük satırlarının açılması da anlamlı oldu. Karardan sonra Evren ve Tahsin Şahinkaya’nın ölümünün bekleneceğini, Yargıtay sürecinin tamamlanmayacağını bekliyorduk. Sonuçta bir duvar var ve Türkiye toplmunu bu duvarlarla yüzyüze geliyor.
Ne hissettiğime gelince, böyle biri ölünce, işkence seanslarında geçirdiğimiz zaman, aileler, arkadaşlarımız, dostlarımız, yaşadıklarımız vs hepsi bir film şeridi gibi saniyelik hızlarla geçiyor. Demokrasi adına bir şeyler yapmaları gerekiyordu siyasilerin, ama yapmadılar. 12 Eylül 1980, 2015 35 yıllık bu dönemde 7-8 hükümet geçti. Tüm çaba ve çırpınışlarımıza rağmen 12 Eylül ürünü kurumların kaldırılması, cuntacıların, isimlerinin silinmesi, 12 Eylül mağduriyetlerinin giderilmesi konusunda bir çaba içine girilmedi. En çok canımızı acıtan da bu kısım. Darbeci gitti ama fikri iktidarda.”
‘O DUVARINIZ BİZE VIZ GELİR VIZ’
HDP’nin bir Türkiye fotoğrafı olduğuna değinen Kamber Ateş sözlerini söyle tamamladı “12 Eylül kurum ve kuruluşları, ruhuyla beraber yok edilmelidir. En önemli ruhu da yüzde 10 seçim barajıdır. Barajı da sandığa gömeceğiz.
Bizi cezaevlerine tıkanlar, yüzde 99,9 oranında tedbir alırlardı. Bu tedbir bizim tutsaklığımızın devamı içindi. Bize düşen ise özgürlüğe gitmek için o sıfır nokta birlik avantajı kullanmaktı. Firarımızı engelleyen o istinat duvarlarını delmek için domates kullanırdık. Domates asit görevi yapar, yumuşatır, orayı kazarız ve delikten de firar ederiz. O duvarların arkasına da ‘o duvarınız bize vız gelir vız’ yazardık. Barajın yarım domateslik canı var. Yaratırsak, üretirsek, koşarsak, enerji sarfeder, kendimizi iyi tarif edersek bu yarım domateslik canı yerle bir ederiz. Yani barajları da vız gelecek diye düşünüyorum.
‘İŞKENCEDE BİLE KOMİK ŞEYLER BULURDUK’
“Cezaevinde yatanlar espri üretmekten hoşlanan bir kesimiz. Her olumsuz şeyi biraz espriye dökeriz. Gözaltına alınıp emniyete götürüldüğümde Temmuz ayıydı. İfadem, ‘Pazarcılık yapıyorum. Limon, marul satıyordum’ oldu. Başka bir şey söylemedim.
12 Eylül geldi, Mamak’tan tekrar emniyete götürdüler. Babamı getirdiler ‘tanımıyorum’ dedim, kardeşimi getirdiler, ‘tanımıyorum’ dedim. Bütün işkence seansları bitmiş ifade kısmına gelinmişti. İfade veriyorum, yine aynı şeyi dedim, ‘pazarcılık yapıyorum’ dedim ama o an Temmuz’da marul mu maydanoz mu demiştim unuttum. Gayri ihtiyari ‘limon, maydanoz satıyordum’ dedim. O zaman işkenceci komiser ‘Lan babanı tanımadın anladık, kardeşini tanımadın anladık da bu ifaden birbirini tutmuyor’. Polisin biri de sordu ne tutmuyor. ‘Bu Temmuz’da marul sattım’ diyor, şimdi de ‘maydanoz satıyorum’ demiş. Sonra bana sordu, ‘bu çelişkiyi nasıl açıklıyorsun’ diye, ben de ‘valla Temmuz’da marul sattım, şimdi mevsim geçti Ekim ayı, maydanoz satıyorum. Kabul ederseniz bu dedim”.
‘ÇORBANIN TUZU MU EKSİKTİ?’
HDP’ye ilk defa evrak vermek için gidiyorum. Verip geldikten sonra, bir önceki dönem HDP milletvekillerinin çektikleri vardı, parlamentoya giriyorlar giremiyorlar derken bir kargaşa ortamı vardı. O zaman Sırrı Süreyya, Levent Tüzel vs. Fatin’in (Cezaevinden arkadaşı Fatin Kanat) kafesi Su Kafe’ye gidip geliyorlardı. Sırrı Fatin’e şöyle demiş, ‘Yav paramız yok, pulumuz yok personel yemeğinden bari ver’ . Böyle espriler falan yapmıştı.
HDP’ye yakındı orası. Ben de evrakı verdikten sonra Sudem’e gittim Fatin’in yanına, “Ya HDP’ye adaylık evrakı verdim, şu Sırrı’nın içtiği çorbadan bana da yapsanıza belki milletvekili falan olurum” dedim. O da eşi de güldü, getirdiler hakikaten bir çorba. Sonra listeler açıklandı, 8. sıra olunca, tabi biz işin esprisindeyiz; ‘Ya Fatin bu çorbanın tuzu mu eksik, biberi mi eksik 8. sıra oldu’ diye espri yaptık.
Evrensel'i Takip Et