Kim bu Rohingyalılar?
Rohingyalıların gerçekten kim olduklarına dair açıklamalar(Batı Burma yerlileri mi yoksa bağımsızlık öncesi Hintlilerin Bengal ile Arakan arasındaki akrabaları mı) Bangladeş-Burma sınırının her iki tarafında var olan ayrımcılığı yeniden üretme riski taşıyor. Belki de en iyi tarif “devletsiz” oluşları.
Fatema AHMED*
Bu hafta Aceh’te terk edilen teknelerden birinin üzerinde büyük harflerle “Biz Myanmar Rohingyalıyız” yazıyordu. Teknenin bir zamanki sakinleri Endonezyalı balıkçılar tarafından kurtarılmış ya da denizde boğulmuş olabilir. Son günlerde Malezya ve Endonezya, Andaman Denizi üzerindeki teknelerde hapsolan –bazısı 4 aydır- 7 binden fazla kişiye geçici olarak barınacak yer sağlayacağını açıkladı. Malezya donanması da kendi kara sularındaki tekneleri aramaya başladı. Tayland bu iki ülkeye katılmayacağını ancak sularına yanaşacak tekneleri de geri göndermeyeceğini duyurdu. Tayland Başbakanı, “Bizim ülkemizde onlardakinden daha fazla sorun var” dedi. Haklı olabilir, bu ayın başında Tayland’ın güneyinde içerisinde 26 Rohingyalının olduğu bir toplu mezar bulundu. Sayı, daha fazla da olabilir. 29 Mayıs’ta Bangkok’ta aralarında ABD, Tayland, Malezya, Endonezya, Filipinler, Bangladeş ve -kimsenin ‘Rohingya’ kelimesini kullanmaması şartıyla- Burma’nın da olduğu 15 ülkenin katılacağı bir toplantı düzenlenecek.
Bunu daha önce de görmüştük: 2009 Ocak ayında açlıktan kıvranan Rohingyalılar güney Tayland kıyılarına yanaştığında ve Tayland donanması onları açık denize sürüklediğinde örneğin. Hayatta kalabilenler Endonezya’ya ve Andaman Adaları’na çıkmış ancak kriz, Şubat ayında yapılan Güneydoğu Asya Uluslar Birliği(ASEAN) toplantısının gündemine alınmamıştı. Bu seferki fark şu ki ABD Dışişleri Bakanlığı konuyla ilgileniyor. Amerikan ordusu havadan teknelerin aranacağını açıkladı. Öyle görülüyor ki Rohingyalılar mülteci muamelesine tabi tutuluyor ve aynı teknelerdeki Bangladeş vatandaşları da “ekonomik mülteciler” olarak değerlendirilip geri gönderilecekler.
Rohingyalıların gerçekten kim olduklarına dair açıklamalar(Batı Burma yerlileri mi yoksa bağımsızlık öncesi Hintlilerin Bengal ile Arakan arasındaki akrabaları mı) Bangladeş-Burma sınırının her iki tarafında var olan ayrımcılığı yeniden üretme riski taşıyor. Belki de en iyi tarif “devletsiz” oluşları. Burma’nın 1982’de hazırlanan vatandaşlık kanununda ‘ulusal milliyetler’ listesine dahil edilmediler. Hükümet onları “yasadışı göçmenler” olarak tanımlamadığı zaman “Bengaller” demeyi tercih ediyor. Sınırın Bangladeş tarafındaki 300 bin Rohingyalıdan sadece birkaç bini mülteci olarak tanınıyor, çoğu da gayri resmi kamplarda yaşıyor. Geçtiğimiz yıl Dhaka hükümeti Rohingyalıları açıkça değilse bile bilerek yok sayan yeni bir vatandaşlık kanunu hazırlamaya başladı.
1947 ve 1948 sınırları Hindular, Müslümanlar ve Budistleri basitçe ayırmak dışında hiçbir amaç gütmüyordu. İngilizler kuzeybatı cephesindeki kabile bölgelerinden endişeliydi. Ancak bağımsızlıktan bu yana Hindistan için kuzeydoğu sınır bölgesi hep bir problem oluşturdu. Buradaki silahlı isyanları hep bastırmak zorunda kaldı.
ASEAN NE YAPABİLİR?
Avrupa Birliği gibi bir siyasi birlik insanların denizde boğulmasını engellemek için pek bir şey yapmıyorken ASEAN’dan fazla bir şey beklememek gerçekçi olur.’Güneydoğu Asya’ ismi ilk kez 1940’ların başında kullanılmıştı ve şu ana kadar sadece tek bir idari yaptırımı olabildi o da İkinci Dünya Savaşı’nda müttefik devletlerin Güneydoğu Asya Komutanlığı, Burma ile Filipinler arasındaki bölgeyi Japonya işgalinden kurtardığında.
Burma’da bu yılın sonunda seçimler düzenlenecek. Aung San Suu Kyi’nin neden Rohingya’lılara dair hiçbir şey söylemediğini anlamak kolay. Demokrasi için Ulusal Birlik’in dışlanmış bir Müslüman grup için göstereceği yakınlığın kazandıracağı bir oy yok. Ancak Burma Komünist Partisi’nin kurucusu ve Burma Ulusal Ordusu’nun lideri olan Aung San’ın(babası) azınlıkların korunduğu federal bir Burma devleti vizyonu vardı. Aung San ülkenin bağımsızlığı için görüşmelerde bulunurken 1947’de öldürüldü ve sonrasında işler onun umduğu şekilde gelişmedi. Aslında tüm bölgede milliyetçilikleri reddeden bir siyasi gelenek var ve şu anda onların yeniden canlanmasına büyük ihtiyaç duyuluyor.
*London Review of Books