24 Mayıs 2015 03:41

Amed’in ilk kitap fuarından notlar

Benim daha önemli bulduğum, bu fuarın Kürtçe kitap dünyasına ilk yıl neler kattığı, Kürt yayıncılığının bundan ne gibi sonuçlar çıkarabileceğidir. Bu fuarda gördüğüm, Kürt yayıncılığının görünürlük sorunu aniden ortadan kalktı.

Paylaş

Kawa NEMİR*

KÜRDİSTAN'IN KİTAP FUARI’YLA İMTİHANI

Aslında konu tam da bu: Kürdistan serin bir kelimedir. Bu anıt dize, size her ne hatırlatacaksa hatırlatadursun, ben durduğum ve kök saldığım yerden sesleneyim.
Bir sömürgeden, hele hele o sömürgede meskûn olup da zamanla bu hayatî meselede git gide, bence, farkındalığını daha çok yitiren sömürülenler mahallesinden, bu ayın 12’si ile 17’si arasında Kürdistanlı kurumlar tarafından birincisi düzenlenen Amed Kitap Fuarı’na istinaden,  gözlemlerim ve izlenimlerimdir.
Fuarın nasıl geçtiğine ilişkin notlarıma geçmeden önce, şöyle genel bir sömürge uygulamasını hatırlatmayı önemli buluyorum. Kürdistan arazisinde kurulu her şehir, sömürge aklının düzenlemeleri ve uygulamalarıyla kuşatılmıştır. Çok uzağa gitmeden, örneğin, Amed’de yaşadığım Ofis semtini hatırlatmak isterim. Bilenler bilir, Amed’in ana arterleri ve merkezleri, çok planlı bir biçimde, sıkı sıkıya askeri yerleşkelerle sarılmıştır. Ofis’ten Dağkapı’ya kilometrelerce örülmüş ve içinde duyduğu haklı korkudan ötürü sömürülen yüz binleri anbean ‘kontrol’ altında tutan ve bunu da sürekli tahkim eden askeri yerleşkeler… Ve öte yandan, biraz uzağa gidersem, Amed gibi Kürdistan’a politik ve kültürel kan pompalayan bir şehirde, çok önceden ve planlı bir biçimde, şehre etkisi olmasın diye, ‘sürgün’e gönderilmiş bir üniversite: Dicle Üniversitesi.
İşte, kanımca, TÜYAP’ın yıllar önce düzenlemeye başladığı ve ‘muğlak’ nedenlerden dolayı artık düzenlemekten vazgeçtiği çok önemli kitap fuarı da böyle bir ‘sürgün’e maruz kaldı, merkeze uzak, şehir dışında bir yerde düzenlendi.
Kısaca, sömürü çarkını çevirenler, devasa bir yurdu yüzyıllardır sömürenler, hiç de aptal değiller. Ama biz sömürülenler de bu arazinin tartışmasız bir biçimde bize ait olduğunu iyi biliriz, çünkü bu arazi bizim binlerce yıllık hafızamızla yoğrulmuştur Kars’tan Kerkük’ün güneyine, Maraş’tan Mahabad’ın doğu yakasına kadar.
Şu meşum ve dilimin yurdunun şiirini öldüren ‘ilkellik’ ezberini hemen hatırlayıp hemen de bir tebessüm fırlatarak, bu kısa tespitlerden ötürü, herkesi ilkeli olmaya davet etmek, bende ata sporu halinde geldi zamanla. Çünkü:
Birincisi; dışarıdan gelip şehrimizde fuar düzenleyen ve sonra – ne ölçüde doğru olduğunu henüz bilmediğimi de buraya not ederek – ‘aşırı kitap hırsızlığı’nı da bir sebep olarak gösterip fuar düzenlemeyenlerin düzenlediği fuarda, biz Kürt yayıncılar, kendi evimizde gene öksüz, yetim ve bu çok çok önemlidir, görünmez oluyorduk. Üstelik, Amed’de düzenlenen ilk fuarı hiç unutmam; fuarı düzenleyen ekip, büyük bir hadsizlik edip, Kürtçe anonslara tahammül etmeme gibi bir durumun içine girmişti. Ayrıca, örneğin, Cegerxwîn’in adını ‘Ciğerhun’, benim adımı da ‘Kava’ şeklinde broşürlere ve afişlere yazacak kadar densizlik etmişlerdi. Şimdi, yahu, tamam, geçti, öldü, yeter vurduğun denilecek olsa bile, ben o unutanlardan olmamayı her zaman yeğlemişimdir.
Birincisine bağlı olarak ikincisi; kendi adıma söyleyeyim, özetlemeye çalıştığım bu imtihan sırasında, sözünü ettiğim ve edemediğim yığınla nedenden dolayı, günün birinde mecburen kendi fuarımızı düzenleyeceğimizi tahmin ediyordum. Böyle bir mecburiyet, herkese nasip olsun diyerek ve bu tarihçeyi aktardıktan sonra kendi ‘öz’ kitap fuarımızla ilgili gözlem ve izlenimlerime geçeyim.

1. AMED KİTAP FUARI: ŞEHİRDE, YÜRÜME MESAFESİNDE BİR ŞENLİK

Öncelikle, Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi ve başka kurumların organizasyonuyla ve büyük emeğiyle düzenlenen ilk kitap fuarımızın şehrin nefes alan ve veren yerleşkelerinden olan Sümer Park’ta düzenlenmesi, daha önce sözünü ettiğim ‘sürgün’ durumunu kıran bir durum ortaya çıkardı. Deyim yerindeyse, ‘mekansal uygulama’ anlamında süregelen uygulamayı tersyüz eden ve kitabı şehrin tam ortasına getirip koyan bir seçim oldu bu. Ve metrekare hesabıyla çok sınırlı bir alanda düzenlenmesine rağmen, bence fuara gelen kalabalığın tıkış tıkış olma durumu yaşanmadı. (Belki de yetersiz tanıtımdan dolayı fuarı ziyaret edenlerin sayısı, istenen düzeyde değildi de ondan böyle oldu. Bilemiyorum, seneye nasıl olur, bekleyip göreceğiz elbet ve sanırım öyle bir duruma uygun tedbirler de alınacaktır.)
Bir fuarın var olan imkânlarla fiziken inşa edilmesi meselesinin, imkânların fazlasıyla mevcut olduğuna inandığımdan, kolaylıkla üstesinden gelinecek bir şey olduğuna inanıyorum. Benim daha önemli bulduğum, bu fuarın Kürtçe kitap dünyasına ilk yıl neler kattığı, Kürt yayıncılığının bundan ne gibi sonuçlar çıkarabileceğidir. Bu fuarda gördüğüm, Kürt yayıncılığının görünürlük sorunu aniden ortadan kalktı. Tüm stantlar, Kürt edebiyatının son otuz yılda yakaladığı ivmeye ve tarihî gelişmeye uygun bir biçimde, genellikle cıvıl cıvıldı. (Hatta, bazı ‘Türk’ yayınevlerine kıyasla Lîs, Avesta, Aram gibi belli başlı Kürt yayınevleri yer yer daha şenlikliydi diyebilirim. Buna sevindiğimi saklamayacağım.) Kürt yayıncılık dünyasının, ki öyle bir dünya var artık, imkânlarını zorlayarak tanıtıma ağırlık vermesini, bu yönlü maddi ve manevi yatırımdan kaçmamasını, her şeyi bedavaya getirmemesini şiddetle tavsiye ediyorum elde ettiğim sonuçlara dayanarak. Basılan Kürtçe kitap sayısında çok ciddi bir artış gözlemlediğim bu fuar, Kürtçe kitapların çeşitliliği açısından da çok öğretici oldu. Örneğin, çeviri ve telif olmak üzere, çocuk ve gençlik edebiyatı, geniş ve düzenli bir alan olarak dünya edebiyatı, temel bilimsel eserler ve benzerleri alanında çok ciddi bir eksikliğin olduğu ve hızla buralara çalışmamız gerektiğini gözlemledim. Örneğin, Hîva adlı sadece çocuk edebiyatı basan bir yayınevinin varlığını önemli buldum ve bunun hızla gelişmesini diliyorum.
Sözümü çok uzatma imkânı olmadığından, özetle! Fuarın gösterdiği başka bir şey de şu ki Kürtçenin okuru, edisyon, baskı ve tasarım anlamında git gide daha seçici bir okura evrilme eğiliminde ve bazı seminer ve panel salonlarının kapılarında dönen sohbetlerden duyduklarım ve dinlediklerim de bu dediğimi doğrular nitelikteydi.
Masrafların en aza indiği, stantların ücretsiz olduğu ve 72 yayınevin katıldığı 1. Amed Kitap Fuarı’nın, maddi ve manevi açıdan, çok verimli geçtiğini vurgulamak isterim. Bizden güç alan ve bu gücümüzle bu fuarı düzenleyen tüm kurumlarımızı yürekten kutluyorum ve bu fuardan, bu yepyeni mevzimizden vazgeçmemeliyiz derim.
Çünkü Amed’de düzenlenen bir fuar, sadece Amed’in değildir, tüm Kürdistan’ındır, tüm şehirlerimizi etkileyen ve etkileyecek bir fuardır.

*Şair, tercüman

 

ÖNCEKİ HABER

Bir çocuk neden korkar, yaşayamamaktan

SONRAKİ HABER

Rojava cephelerinde son durum

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa