Tabiatı seyretmek istiyorum*
Erivan radyosu kayıtlarından, Trio Mara’nın, Anadolu Quartet’in, Sakina Teyna’nın duygularını daha güzel anlatabilmek amacıyla konser salonlarında yaptıkları hücum kayıtlara uzanan sesin yolculuğunu düşünmek istiyorum.

Cömert Uygar ERDEM
2006’nın bahar aylarıydı. Anadolu Üniversitesi bahar şenlikleri başlamıştı. Bu yıl da Şebnem Ferah geliyordu. Konser İki Eylül Kampüsündeydi. Alana giden otobüslerin kalabalığını görünce, konsere gitmekten vazgeçtik.
Yunus Emre Kampüsü’nün yolunu tuttuk. Şarap içecektik. Yolda ilerlerken fark ettik ki bir eksiğiz. Özgür yoktu. Üniversitenin Senfoni Orkestrasının konser davetiyeleriyle yanımıza gelip “Hadi senfoni dinleyelim” dedi. Şarabı unutup, konserin muhasebesini yapmaya başladık. O güne kadar hiç dinlemediğimiz bir müzik türüydü. Nasıl bir ortam olduğunu merak ediyorduk. Birkaç şarkı dinler çıkarız dedik.
Klasik müziğe çok yabancıydık. İlkokul öğretmenlerinin sınıfın atmosferini değiştirmek adına tahtaya çıkarıp şarkı söylettiği çocuklardık. Ama şarkılarımız kitlelerce çok tutulmuyordu. Özgür, Aşık Gülabi’den uzun hava okuduğu için velisi okula çağrılan biriydi. Arkadaşları, pop şarkılar seslendiriyormuş. Benim hikayem de pek farklı sayılmazdı. Bir yıl boyunca, Sezen Aksu’nun “Işık Doğudan Yükselir” albümünden ezberlediğim bir Aşık Daimi eseri “Ne Ağlarsın”ı söylediğimi biliyorum. Sanki, yeni çıkmış albümümün promosyon çalışmasını yapıyordum. Hal böyle olunca, senfoni dinlemek bizler için farklı bir eylemdi.
Tabi ki, sadece senfoni müziği merak ettiğimiz için gitmedik konsere. Özgür, kendisine uzatılan davetiyeyi geri çevirememiş. Davetiyeyi dağıtan kadından biraz etkilenmişti. Ama uzun sürmedi bu hal. Salona girdiğimiz an itibariyle muhabbeti kapandı.
Konser salonunda, vazoya çarpmama tedirginliğini, yadırgadığı şeyleri gülme eylemine konu ederek gizlemeye, biraz da üstün gelmeye çalışan misafirler gibiydik. Karanlık ve sessiz ortamda, gürültü yapmadan gülmenin, susmaya çalışmanın zorunluluğunu çektik. Gülüşmelerimiz azalmaya başladı. Yavaş yavaş teslim oluyorduk. Derken ara verildi. Biraz daha duralım çıkarız dedik, konseri sonuna kadar dinledik. Üç hafta üst üste konsere gittik. Okul tatil oldu.
Müziği hatırlamıyorduk. Güzel hayal kuruluyordu ve bu bize yetiyordu.
ÜÇ ALBÜM BİR ÖYKÜ
Anadolu Quartet ile Sakina’nın Köprü isimli albümü yayınlandı geçen hafta. Albüm kapağında, birbirini tanımayan, daha önce birlikte sahne almamış Anadolu Quartet ile Sakina’nın bu albümle bir araya geldiği uyarısı yer alıyor**. Bu uyarı, ne anlama geliyor? Köprü, albüm özelinde iki misyonu yüklenmiş. Biri, şarkıların çeşitliliği üzerinden albümün kendisini anlatmak, diğeri ise şarkıların çeşitliliğinin oluşturduğu bütün üzerinden oluşan hikayeyle Anadolu Quartet’i anlatmaya çalışmak. Bunlar, şarkıları dinleyen şahsımın naçizane tanımlama çabaları. Bir de şarkıları söyleyen Sakina Teyna’nın tanımlamasına bakalım. Sakina Teyna da Köprü’nün, sınırları ve önyargıları kaldırma hedefi üzerine vurgu yapıyor. Sakina, 2014 yılında çıkan Roye Mi albümünde de Sema’ya halkların köprüsü diye seslenmişti.
Sakina grubun aynı zamanda, Oda müziği topluluklarının genelde yüksek kültür seviyesi ile bağdaştırılan, halk müziklerinden net çizgilerle ayrılmış, sadece klasik batı müziği türlerini seslendirmek üzere oluşturulan bir topluluk olduğuna dair inancı yıkmayı da hedeflediğini sözlerine ekliyor. Bu noktada; şarkıları dinleyen şahsıma söz hakkı verilirse, sözlerim grubun; Oda müziği üzerine önyargıları olan “halk şarkıları” dinleyicilerinin önyargılarını da yıkması, klasik müzik dinleyebilmeleri için bağlantı noktası olma misyonunu da taşıdığı üzerine olur.
BİR ÖMÜRLÜK MİSAFİR
Sakina’nın Anadolu Quartet ile tanışması, Sakina’nın gözünden Anadolu Quartet’in tanımlanması; Sakina’nın misafir olduğu algısını yaratıyor. Albümü dinlediğimde, misafirliğin bir ömürlük olanının makbul olduğu bir dünyayı özlüyorum.
Sakina’nın sesindeki mütevazilikten anlamak pek mümkün olmasa da gıyaben tanıyorum, söyleyeyim; eli boş gelen bir misafir değil. Trio Mara-Deri ve solo albüm çalışması Roye Mi’den gelen bir şeyler var sesinin altında. Biraz Fatma İsa, biraz da Aram Tigran’ın “Xemili Zozan” şarkısına yüklediği anlamlar var.
Aram Tigran, “Xemili Zozan” isimli şarkısında tabiatı seyretmeye gitme isteğini dile getiriyor. Ama gidemiyor. Şarkı birçok müzisyence seslendirildi. Yine de, Aram Tigran’dan ya da Trio Mara’dan dinleyin derim. Eylül Deri (Kapılar) isimli albümleri yayınlandı. Albümün kayıtlarını
Trio Mara; ikisi Erivanlı, biri Vartolu (Sakina Teyna) üç Kürt kadın müzisyenden oluşuyor. 2013 yılı konu alan belgesele internet üzerinden ulaşabilmek mümkün. Grup üyeleri kendilerini geleneklerin, toplumsal geriliklerin kapılar arkasına mahkum ettiği kadın seslerinin sırrını ararken bulduklarından söz ediyor.
Erivan radyosu kayıtlarından, Trio Mara’nın, Anadolu Quartet’in, Sakina Teyna’nın duygularını daha güzel anlatabilmek amacıyla konser salonlarında yaptıkları hücum kayıtlara uzanan sesin yolculuğunu düşünmek istiyorum.
Erivan Radyosu’nun 1972 yılında Kürtçe’nin konuşulduğu bölgelerde yaptığı yetenek taramasında keşfedildikten sonra, Erivan’a gelip “De Miho” isimli şarkıyı söyleyen Fatma İsa’nın diğer şarkılarını merak ediyorum. Annemin, radyo programında sorulan sorunun cevabını yazıp Erivan’a gönderdiği mektubun akıbetini sormak istiyorum. Biraz da tabiatı seyretmek istiyorum. Bahardan umutluyum.
* Aram Tigran’ın “Xemili Zozan” isimli şarkısının bir dizesinden esinlenmiştir. Şarkının ilgili bölümünün Türkçe çevrisi; “Çeşmeler çağladı dağların arasından/Dünya ziynet ve mutluluğun tahtı oldu/Tabiatı seyretmeye gitmek istiyorum/Gitmek istiyorum ama yar benimle gelmiyor.”
** Kalan Müzik’ten çıkan, Kürt şair BroOmeri’ninşiirlerinin bestelendiği Peşk isimli albümde yer alan “Peyman JiYare”şarkısını da birlikte yorumladılar. Farklı müzisyenlerin sesleriyle yer aldığı albümdeki tüm müzikler Mrady’e ait.
Evrensel'i Takip Et