TÜPRAŞ'ta TİS'in ardından
TÜPRAŞ’ta geçtiğimiz günlerde Toplu İş Sözleşmesi(TİS) imzalandı. Petrol-İş Sendikası ve Koç Grubu arasında geçen TİS süreci çeşitli açılardan üzerinde durulması gereken bir süreç oldu. TÜPRAŞ’ın özelleştirilmesinden sonra işçilerin yüzde ellisi değişirken, yeni gelenle
Toplu İş Sözleşmesine nasıl gelindi, nasıl bir süreç yaşandı?
Cengiz Tereci (Şube İdari Sekreteri): Bu özelleştirme sonrası yapılan üçüncü toplu sözleşme. İlk yıllarda iki sözleşmede birkaç kayıpla; idari maddelerde, izinlerde, mazeret izinlerinde ve çalışma koşullarında kötüleştirmeye ve özel sektörün taşeronlaştırma yolunda attığı büyük adımlara rağmen süreci tamamladık. Bu üçüncü sözleşmede, 2006 sonrası işe giren arkadaşların da eylemsel bir deneyimi olmamasına rağmen taşeron sisteminin sona erdirilmesi, vardiya sistemi ve ilk işe giriş ücretlerinin yazılı hale getirilmesi gibi taleplerimizin karşılanması artık kaçınılmaz bir noktadaydı. Bu noktalar ışığında bu sözleşmeyi önemsiyoruz. Çünkü yüzde 50’ye yakın işçi yapısı değişimi söz konusuydu. Bu şartlar altında sözleşmeyi eylemsellikle tamamlayamadık. Ama en azından yeni genç işçinin eylemsellikle tanışması açısından taşerona karşı az da olsa 2 saatlik ve 4 saatlik satış kesme eylemleri yoğun bir katılımla gerçekleşti. Bu sözleşme, ücretlerin daha yüksek meblağlarda olmasıyla sonlandırılabilirdi. Fakat bazı olumsuzluklar, sözleşmenin bu noktada bitirilmesine sebep oldu.
Veysel Gündüz (Denetim Kurulu Üyesi): Bizim sendikaların ilk kurulduğu yıllarda Türkiye’de hak elde etme yöntemleri farklıydı. Ama biz sadece zaman içerisinde edinilmiş hakları korumaya yönelik toplu iş sözleşmeleri yaptık. Koç yönetiminde de ilk üç sözleşmemizin tamamında sadece korumacı yaklaşımla toplu iş sözleşmelerine girdik. Mevcut haklarımızdan bir şey kaybetmeyelim ama yeni bir şey talep etmeyelim. Tabii özelleştirme sürecinden sonra yeni gelen yöneticiler daha deneyimli ve de psikolojik açıdan daha gelişkinlerdi. Sahalara çıkıp, sendikayı üçüncü şahıs olarak niteleyerek, üçüncü şahıslara sorunlarınızı götürmeyin. Sorunları ancak biz çözeriz algısını yaratmak istediler. Sendikayla üye arasına belli bir mesafe koymaya çalıştılar. Tabii biz görevi devraldıktan sonra bizim kendimizce bazı tespitlerimiz vardı. Birebir olarak sendikanın ne olduğunu, toplu sözleşmenin ne olduğu tüm detayıyla işçilere anlatıp örgütlenmenin nasıl olacağı hakkında bilgi alış-verişinde bulunduk.
İşe giriş ücretleri nasıl belirleniyor?
Serdar Uçarsu (Tüpraş işyeri temsilcisi): Yaklaşık 1150 kişiyiz. Özelleştirmeden sonra da 600’e yakın genç işçi arkadaşlarımız işe başladı. Bunlar özelleştirmeden önce kök ücret vardı. İşçiler ilk o ücretle başlardı. Özelleştirmeden sonra ücreti yasalarda da olduğu gibi işveren belirler. Yüzde 50 kök ücretle başladılar ve bunu ilk başta dört seneye yaydılar. Bir sene sonra üç yıla düşürdüler. Biz sendika olarak ilk işe giriş ücretlerinin toplu iş sözleşmesi kitapçığına yazılmasını talep ettik. Tabii bu kabul görmedi. Ama 15 ay sonra bu sözleşme süreci önümüze tekrar gelecek ve elimizden ne gelirse onu yapacağız. Çünkü yazılmazsa dünya kriz ortamında ve ilerde bir sorun çıkabilir diye garanti altına almak istiyoruz.
Toplam Kalite Yönetimi (TKY) uygulamaları nasıl uygulamalar?
Hakan Gündüzer: (Şube Yönetim Kurulu Üyesi): Getirilmek istenen şey sıralı sistem. Mevcut uygulanan düzende blok vardiya sistemi yani burada ekipler var. Takımlar var. Bu sistemle gidiyor. İşveren de böyle grupları takımları istemiyor. İstiyor ki herkes herkesle çalışsın. İşyerinde ünite amirlikleri var. Baş operatörler var. Portmenlik var, saha operatörleri var. Bu kadro kendi içinde sürekli değişerek çalışsın, kimse kanıksamasın, alışmasın. Ortak bir hareket tarzının oluşmasını engelliyor. Amaç çalışanın üzerinde sürekli bir baskıyı hissettirmek, işçiyi yalnızlaştırmak. Belli durumlarda sendikanın üye üzerindeki etkisini de zayıflatmak.
Veysel Gündüz: TKY bizim başımıza gelen çok önemli olaylardan bir tanesi. Buradan bütün işçi emekçi kardeşlerimize bir örnek olması açısından uygulamak istedikleri sistem yeniden işçi yaratma politikası. TKY derken bunun içinde üretim kısmı var, iletişim kısmı var. Ama bunların tek bir amacı var yalnızlaştırma. Biz bir aileyiz diyorlar ama nedense ailenin bir tarafı her zaman eksik. Eğitim sosyal imkân yüzünden Bizim sosyal tessilerimiz biz bir aileyiz ya kapsam dışı ve kapsam içi personel olarak sendikasız (kapsam dışı) işçi arkadaşlarımız bu imkânlardan faydalanırken maalesef biz sadece sendikalı olduğumuz için faydalanamıyoruz. İşin özü bu.
Genç işçilerdeki güven bunalımı nasıl aşıldı?
Bayram Türk: Genç arkadaşlarla sık sık toplantılar yaptık. Şubeye uğramalarını sağlamaya çalıştık. Onlara yakın olmaya çalıştık. Bu aradaki güveni tazeledi. Önceleri sendikanın ismini duyunca korkuyorlardı. Eylemlerden sonra gözlerinin ışıldadığını gördük. Türkiye 2001 krizini yaşadı. Tüpraş’ta da reel anlamda gerileme oldu. Koç’a geçtikten sonra kayıplarımız oldu. Vergi oranları yükseltildi. Ücretler reel olarak aşağıya indi. 10-15 yıldır mesaili çalışılıyordu. Bu insanları belli bir yerde tutuyordu. Özelleştirmenin iyi bir şey olmadığını gördüler Hem eski hem yeni kuşak bıçağın kemiğe dayandığını hissetti. Birlikte hareket ettiler.
TİS görüşmelerinde grevin kapsam dışında olması sizde tedirginlik yarattı mı, nasıl aştınız bunu?
Hakan Gündüzer: Hep söylediğimiz, üretimden gelen gücümüzü kullanmak, burada direk üretimi durdurmuyoruz, iş bir şekilde akıyor. Ama satışı kesiyoruz, işi durdurduğumuz yerler de var, yani bakım birimleri bunun en başta gelen örneği. 2 saat, yarım gün ya da tam gün eylem yaptığında bakımda bütün planlar programlar aksıyor, çalışma olmuyor. Bu da aslında iş bırakma, bu da grev ama direk üretimi durduruyoruz mu durdurmuyoruz. Satışı durdurarak onu bir yerde zorluyoruz.
Erdal Uçaksu: Grev hakkımız yoktu, herkesin bildiği gibi. Ama sonuçta yasadışı bir şey yapmaya çalışmıyoruz, yaptığımız eylemler yasadışı değil. Ağır iş kolundayız ama bunun nimetlerinden yararlanamıyoruz. Biz insanlara dürüst, ilkeli sendika tavrı gösterdik. İnsanların da yaşam standartlarını en üst seviyeye taşımak için elimizden geleni yapmayı anlattık ve bunu gören arkadaşlarımız bize inandı, bunun için de korku olmadı kimsede. O ışığı arkadaşlarımız aldığı için de bize inandılar, derin bir safhaya geldik.
Petkim ve Tüpraş işçisi sanki tek bir fabrika işçisiymiş gibi görünüyor dışarıdan, sizce de böyle mi?
Cengiz Tereci: Petkim ve Tüpraş işçisi, arada tel bir örgü var. Halbuki Petkim işçisinin sorunu Tüpraş işçisinin sorunu, Tüpraş işçisinin sorunu da Petkim işçisinin sorunu haline gelmeli. Ve bunu için elimizden gelen türlü söylemde bunu söylüyoruz. Bunu hayata geçirme konusu, tabi yaşayarak, pratikte görerek veya o anda karşımıza çıkacak spontene gelişmelerle bunu nasıl yapabiliriz, onu önemsiyoruz, şube başkanımız da devamlı bunu söylüyor. Genç nesilde bir değişim var, 5-6 sene içerisinde genç nüfus olacak Petkim ve Tüpraş’ta, öncelerde bazı sorunlar nedeniyle sağlanamayan bu birliktelik, iki ayrı şirket arasında olsa da sağlanacaktır diye ümit ediyorum.
Bu TİS’ten memnuniyet seviyesi nedir, hedeflenen sonuca ulaştı mı?
Cengiz Tereci: Çok memnun olan da var, benim gibi üzerine gitseydik daha iyi olurdu diyen bir kesim de var. Bazı şeyleri yıkamadığımızdan dolayı, istediklerimizi tam yapamamamızdan kaynaklı sorunlar var ve hiç memnun olmayan bir kesim var, sadece maddiyat anlamında, bilinçsizce söylenmiş olduğunu düşünüyorum. Bu şartlarda genel anlamda söyleyeceğim, bu sözleşme daha iyi olabilirdi ama daha işimiz bitmedi. Kamu sözleşmeleri yüzde 4 artı 4’le sözleşme imzalandı. Kamuda da ücretler düşürüldü. Bu süreçte yüzde 7 artı 4 yüzde 11 gibi bir rakamla imzalanmış. Taşeron konusunda da yönetmelik en azından sınırlandırılabilir miydi?
Hakan Gündüzer: Sıralı sistem konusunda da işveren ısrarından vazgeçmezse en azından uygulamak için bunu bu dönem düşünmüyoruz, teknik olarak hazır değiliz deyip geri çekmesi. Bunu da işverenin önüne koyunca tam geri adım attı diyemeyiz ama ertelemek zorunda kaldığını söyleyebiliriz. Direk ücret olarak bakarsak da biz Aliağa Rafinerisi olarak konuştuğumuzda burada sendikanı ortaya koyduğu işyeri temsilciliği şube yapısı inanç işçilerde belli bir beklenti yarattı. Yıllarca ücretlerin gerilemesi onlar da ister istemez beklentiye sebep oldu. Aliağa Rafinerisi olarak tam beklentileri karşılayamadık biraz altında kaldık ama sözleşme kamuda da sonuçlandı. Petkim’de de sonuçlandı. Bunlar da olunca genele bakınca çok kötü bir sözleşme diyemeyiz. Diyemediğimiz gibi idari konularda işverenin hiç konuşmayacağı tartışmayacağı bazı maddeleri de işverinin ilk defa önüne koyarak bunların tartışılmasını sağladık.
Cengiz Tereci: Sosyal haklarda artışlar TİS zamları kadar oluyor. Birleştirilmiş sosyal yardım diye bir şey çocuk aile kira yakacak yardımı bu politikalar uygulandığı için artık çok komik rakamlara düşmüştü. Özelleştirme sonrası birleştirilmiş sosyal yardım anlamında 138 lira olan bir paraydı. Ama bunun içinde kira, çocuk aile bir sürü yardım vardı. Şimdi bu nasıl geldi TİS zamları kadar arttırdılar. Biz bu dönem biraz daha değişik yaptık bunu. Bunların zaman içinde yok olmaması için yüzde 50 ile 30 arasında artış sağladık. Bizim TİS zammımız 7+4’e geliyor ama sosyal yardımı yüzde 30 oranında arttırdık. Buradaki mücadelemiz 40 lira artış cüzi geliyor ama bunların gelece aktarmayı hedefledik. İşverinin pirimler konusunda primlerinizi maaşlarınıza ekleyelim. Buna müsaade etseydik çok popülist olurduk belki ama insanların cebine çok iyi paralar girebilirdi ama gelecek için sendikal anlamda bir ihanettir diye düşündük ve kabul etmedik. (Aliağa/EVRENSEL)