Filiz hiç üzülmesin
“Namuslu olmak ne kadar zor şeymiş meğer!”“Bir gün Almanların pabucunu yalayan ertesi gün İngilizlere takla atan, daha ertesi gün de Amerika’ya kavuk sallayan soysuzlar gibi olmak istemedik. ...Çalmadan, çırpmadan, bize ekmeğimizi verenleri aç, bizi giydirenleri donsuz bırakmadan yaşamak istemek bu kadar güç,
“Bir gün Almanların pabucunu yalayan ertesi gün İngilizlere takla atan, daha ertesi gün de Amerika’ya kavuk sallayan soysuzlar gibi olmak istemedik. ...Çalmadan, çırpmadan, bize ekmeğimizi verenleri aç, bizi giydirenleri donsuz bırakmadan yaşamak istemek bu kadar güç, bu kadar mihnetli, hatta bu kadar tehlikeli mi olmalıydı. Namuslu olmak ne kadar zor şeymiş meğer!”
Sabahattin Ali öldürülmeden bir yıl önce kaleme aldığı yazısında onurlu, erdemli ve namuslu olmanın ne kadar tehlikeli olduğunu söylemişti. Sabahattin Ali başına gelebilecekleri tahmin etmesine rağmen zor ve tehlikeli olan yolu seçti. Bulgaristan sınırını geçerken faili meçhul bir cinayete kurban giden Sabahattin Ali, aydınların başına gelen hadiselerin ne ilkiydi ne de sonuncusu. Sabahatin Ali’nin ölümünün üzerinden yarım asır geçmesine rağmen bu ülkenin aydınları, yazarları güvercin tedirginliğinde yaşayıp, yaşamlarını yitirmekte.
‘DENİZLER ÖLDÜRÜLDÜĞÜNDE ÇOK AĞLADIM’
Sabahattin Ali öldürüldüğünde eşi, kızı ve birçok sevdiğini geride bıraktı. Bunlardan biri de ‘hiç üzülmesin’ dediği kızı Filiz... Filiz Ali de bu ağırlığı küçük yaşlarda taşımak zorunda kalmış, acısını özlemlerini yüreğinde biriktirmiş. Babası hiç üzülmesin dediği için yıllarca gözyaşı dökememiş, ta ki: “Denizler asıldığında, Sinanlar, Mahirler öldürüldüğünde” çok ağlamış. Sabahattin Ali öldürüldüğünde daha bir iki yaşında bebek olan Denizler, Mahirler, Sinanlar yirmi beş sene sonra, yine namuslu ve onurlu yaşamının zorluğuyla karşılamışlardı. Tıpkı Sabahattin Ali gibi. Filiz Ali’yi siyasi cinayetler çok etkilemiş, bu yüzden kitabını babaları siyasal cinayetlere kurban giden çocuklara ithaf etmiş.
BEYAZ SAÇLI, KISA BOYLU, TOMBUL ADAM...
Kızının gözüyle beyaz saçlı, kısa boylu, tombul adam Sabahattin Ali. Hatırladıklarıyla, kitaplarından mektuplardan alıntıladıklarıyla kaleme almış babasını. Birlikte on iki sene geçirdiği baba, eş, akraba, yoldaş Sabahattin Ali karşımızda. Beyefendi, okumayı çok seven, ileri derecede Almanca bilen, ailesini en zor durumda bile korumaya çalışan, mücadelesinde karşılaştığı zorluklara boyun eğmeyen Sabahattin Ali. Akrabalarıyla diyalogları, edindiği dostluklar, ilişkileri, yaşadığı sıkıntılar... Bir bütün olarak Sabahattin Ali.
ŞİİR OKUYUP TUTUKLANMAK
30’lu ve 40’lı yıllar Kemalist Cumhuriyetle anlaşamayan, Kemalizm’den farklı düşünen aydınlar için pek de kolay geçmedi. Nazım Hikmet bu isimlerin en başında gelir. Sabahattin Ali de dost meclisinde okuduğu bir şiir üzerine Cemal Kutay ve Emin Soysal tarafından Atatürk’e hakaret ettiği iddiasıyla tutuklanmıştı. Sorgusuz sualsiz içeriye tıkılan Sabahattin Ali, Cumhuriyetin onuncu yılı vesilesiyle çıkarılan afla özgürlüğüne kavuşur ama yaşantısının her anında karşısına çıkarılan zorluklarla uğraşmak zorunda kalacaktır.
MARKO PAŞA, MALUM PAŞA, MERHUM PAŞA
Sabahattin Ali ve Aziz Nesin’in birlikte çıkardığı Marko Paşa çok geçmeden dikkatleri üzerine toplar. İlk basımı kısıtlı miktarda yapılmasına rağmen kısa sürede çok etkili olur. Sekiz sayıda 6 binden 34 bine çıkar basım sayısı. Çeşitli çevreleri rahatsız eden dergi defalarca yasaklanır. Önce ‘Malum Paşa’yı, sonra ‘Merhum Paşa’yı çıkarırlar. Derginin isminin sürekli değişmesi, ‘Paşa’ isminin bazı çevreleri rahatsız etmesi canlarını sıkar. Ali Baba isimli yeni dergiyle yollarını devam ederler. Sabahattin Ali, Aziz Nesin’in bir yazısından dolayı tutuklanır. Ve sonun başlangıcı hızlanır. Sabahattin Ali yurt dışına kaçmayı planlamak zorunda kalır.
KOMÜNİSTİN KIZI FİLİZ ALİ
Sabahattin Ali, Bulgaristan sınırında kitap okurken acımasızca öldürülür. Başına aldığı darbelerle yaşamını yitirir. O kadar korkulmuş olacak ki Sabahattin Ali’den ölüsü bile yok edilir. Filiz Ali babası öldüğünde büyük bir suçluluk duygusu hisseder, “ne kötülük yaptım da babam öldü” der. Bu suçluluk duygusu çevrenin de baskısıyla yaşantısını dayanılmaz kılar. “Sabahattin Ali öldürüldüğüne göre suçluydu. Suçu neydi? Komünist olmak. Ben kimdim? Komünist kızı. Kimlerle konuşuyor, hangi kitapları okuyordu bu komünistin kızı? Komünistin kızının arkadaşı olmakta tehlikeliydi. Onu yapayalnız bırakmak, cüzamlı gibi tecrit etmek gerekiyordu.” Filiz Ali yüreğinde komünistin kızı olmanın ağırlığını hep taşımış. Bu ağırlıkla olgunlaşmış ve hayatını şekillendirmiş. Sabahattin Ali’nin çektiği fotoğrafların sıcaklığı Filiz Ali’nin usunda ve kaleminde hala dün gibi.
BENİM MESKENİM DAĞLARDIR
Sabahattin Ali cinayeti, ilk faili meçhul cinayet olarak bilinir ama faili ne kadar meçhuldür? Emniyet istihbarat üyesi Ali Ertekin tarafından öldürüldüğünü bilmeyen yoktur. Katil emniyetten olduğunda alışkanlık üzere “meçhuller” listesine sokuluyor olacak. Ertekin birkaç hafta cezaevinde kalıp aftan yararlanarak serbest kalmış.
Sabahattin Ali’nin öldürüldüğü yere Filiz Ali tarafından mezar taşı konmuş. Taşın üzerinde Sabahattin Ali’nin dizeleri var. Dizeleriyle adeta bize nerede olduğunu sesleniyor: Benim meskenim dağlardır! (İstanbul/EVRENSEL)
FİLİZ ALİ KİMDİR?
1937 yılında İstanbul’da doğdu. Ankara Devlet Müzik Konservatuarı’nda piyano çalıştı. Ferhunde Erkin’in sınıfından 1958 yılında mezun oldu, ABD’de müzik eğitimine devam etmek için Fulbright bursu kazandı.Boston, Massachusetts’de David Barnett’le öğrenim gördüğü Yeni İngiltere Müzik Konservatuarı ve Mannes Müzik Koleji Frank Sheridan’la çalıştı. Mimar Sinan Üniversitesinin 1990 ile 2005 yılları arasında Müzikoloji Bölümünün başkanlığını yaptı. TRT için müzik programları da yapan Filiz Ali, Cumhuriyet, Hürriyet, Yeni Yüzyıl, Radikal gazetelerinde müzik eleştirmenliği yaptı. Sabancı Üniversitesi’nde “Klasik müziğin büyük eserleri” ve “20. yüzyıl müziğinin büyük eserleri” dersleri vermekte ve Milliyet gazetesinde müzik eleştirmenliği yapmaktadır.